Andımız okunsun mu, okunmasın mı olayı tekrar gündemde… Sanırım Danıştay davayı bozdu ve yargılama işi yeniden başlayacak(mış).

Bu konuda, 1970' li yıllarda ilk işaret fişeği Erbakan Hoca tarafından Bingöl' de atılmıştı. O günkü iddialı sözünü hatırlatalım: "Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken besmele ile başlar. Siz geldiniz besmeleyi kaldırdınız, ne koydunuz yerine Türküm, doğruyum, çalışkanım. Sen bunu söyleyince öbür taraftan da Müslüman evladı ya öyle mi, ben de kürdüm daha doğruyum, daha çalışkanım deme hakkını kazandı ve böylece siz bu ülkenin insanlarını birbirlerine yabancılaştırdınız.' İlk olması hasebiyle bu sözler çok önemlidir. O günün milliyetçileri ile siyasi İslamcıları arasında yaşanan ilk tartışmalar maalesef Merhum Necmettin Erbakan ile başladı. Bingöl' den bölge halkına bir şirinlik maksadıyla söylenmiş de olsa bu bir mesajdı ve sonu andımızın kaldırılmasına kadar gelecek bir başlangıçtı. Zamanın Milli Bakanı Reşit Galip tarafında yazılan Andımızın 1933 yılına ait metni: "Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun." Türk Çocukları okullarında bu Andı soğukta karda kışta 1933' den beri problemsiz okuyarak geliyordu. Ant için, (Okuduk da noldu, çalışkan mı olduk, çok doğru mu olduk?) gibi çok saçmalıklar da dinlemedik değil. Hiçbir vakit halk üzerinde bir problem olmayan bir ant birden problemmiş gibi ortaya getirildi. Oysa, minik çocukların ilk ezberleri, bayrak önünde ilk duruşları, avaz avaz ilk bağırışları, heyecanları andımızla başlıyordu hep! Anneler babalar yavrularına bu ezberi öğretmek için birlikte emek sarf ederlerdi. Üzerinden 80-85 yıllık koca bir dönem geçti. Cumhurbaşkanlarımız; Atatürk (1923-1938), İsmet İnönü (1938-1950), Celal Bayar (1050-1960, Cemal Gürsel (1960-1966), Cevdet Sunay (1966-1973), Fahri Korutürk (1973-1980), Kenan Evren (1982-1989), Turgut Özal (1989-1993), Süleyman Demirel (1993-2000), Necdet Sezer (2000-2007), Abdullah Gül ( 2007-2014) görmüştü bu andı. Ne zaman ki, (2015) ÇÖZÜM Süreci başlatılıp, "Analar Ağlamasın" denerek yola çıkıldı, işte o zaman bu AND da "çözüm paketleri" arasına sokuluverdi. Sadece o mu girmişti pakete? Hayır; Türk, Türklük kelimeleri başta olmak üzere belirli bölgelerin kent, kır ve dağlarından; Albayrak, TC, Ne Mutlu Türk' üm Diyene, askerimiz, kolluk kuvvetlerimiz, Atatürk büst ve heykellerinin kaldırılması gibi öz değerlerimiz çözüm paketi içine bir bir konmuştu. Yani terörist/düşman unsurlar galip biz mağlup gibi kendi öz değerlerimizden caymayı göze alıyorduk. Meğer mesele öyle değilmiş... Masaya oturanlar "kaldırılma" işlemini karşılıklı ve rızaya dayalı olarak bunu arzu etmişler. "Andımız Okunsun mu, Okunmasın mı?" tartışmaları başladığı zaman halk önce dayatmanın, PKK-HDP tarafından geldiğini sanıyordu. Ancak sürecin bitmesine rağmen Andımızın geri gelmemesi düşünce boyutlarımızı değiştirmeye yetti. Anlaşılıyordu ki Erbakan' ın 40-50 yıl evvel yaptığı Bingöl konuşmanın tahakkuku için biraz zaman gerekliymiş. Özetlersem; Türkiye Üniter Milli bir devlettir. Rusya gibi Federal bir yapıya sahip değiliz. ABD' de gibi bizde sadece vatandaşlık bağı yoktur. Türkiye eyaletlere bölünmüş bir cumhuriyet de değildir. Azınlıkları (Yahudi, Rum, Ermeni) Lozan' da belirlemiştik. Yani, İstiklal Marşıyla, Türkçe diliyle, Andımızla, her şeyiyle ortağımız yok. Hal böyle olunca milli egemenliğimiz içine kimi alacağız? Bu memlekette o da yaşıyor, bu da yaşıyor saçmalığı ile milli değerlerimizi heba mı edeceğiz? Sonuç: Andımız ilk orijinal metniyle okutulmalı çünkü şerikimiz yoktur.