hayatın gerçekleri, kadına şiddet, kimsesizlik, çaresizlik

''NE ANNE NE DE KADINDIM BEN HAYATIMDA'' 27 Aralık . Sabah deniz kıyısına indim duamı ettim yüzümü yıkadım geldim. Bir bardak şekersiz kahve ve bir dilim kek yedim. Öğlende iki yumurta bir dilim ekmek, leblebi ve Hindistan cevizi. Akşam??? 31 Aralık . 14 adet kestane 2 haşlanmış yumurta bolca küfür. Kocam bana bakıyor. 12 Ocak . Oğlum geldi. 13 Ocak . Maç seyrediyorlar babasıyla. Küfür yememek için susmam gerekiyormuş. Tıpkı 50 yıl olduğu gibi. Sormayacak, düşünmeyecek, maaşını verecek ve onlar ne kadar münasip görürlerse şükredeceksin susacaksın. İnsandan sayılmayacaksın ve yaşamana izin verecekler. Bunlar bana baba oğul bakıyorlar. Bir yuvam vardı, okuyacak bir eşim ve bir oğlum vardı. Onlar için var gücümle çalıştım. Ödülü bu mu? Kimseden bir şey istemedim sadece çalıştım. Karşılığı bu. Neyim ben onlar için? 18 Ocak . Odandan çıkmak yok. Varlığını hissettirmek yok. Maç seyrediyorlar çünkü. 3 kere aşağıya inmişim dikkat dağılmış. Allah ne verdiyse ağızlarına geleni söylüyorlar. Karşısında annesi yok yaratık var sanki. Oğlumun bir küfürü yoktu artık o da var. 7 Şubat . Oğlum gitti. Kaldığı her gün ona verdiğim 100TL den 2.700TL ve ekstraları söylemiyorum. Yanına giderken birde 1.000TL harçlık verdim. Yolu açık olsun oğlumun. ... Gün geçmiyor ki kadınlara yapılan şiddet, taciz, tecavüz, cinayet haberi duymayalım. Her TV açtığımızda, elimize her gazete aldığımızda yada sosyal medya da. Erkekler kadınlara ne ara bu kadar düşman oldu? Kadınlarla derdiniz ne? Tek suçları sizden güçsüz olmaları mı? Bunlar dışarı yansıyanlar. Peki ya yansımayanlar? Evlerin odaların içinde yaşanan hayatlardan ne kadar haberimiz var? Üç haftadır size bir günlükten alınmış, bir kadın tarafından yazılmış gerçek duygular düşünceler yazıyorum. Hiçbir zaman dile gelmemiş, korkudan dile getirilmemiş, bastırılmış duygular.. Ayşe teyze ile (gerçek ismini - kendisine hiç saygısı olmayan oğlu rencide olmasın diye - kullanmamı istemedi) yeni taşındığımız mahalle de tanıştık. Görünüşte 10 yaşında bir çocuk kadar güçsüz, zayıf ve cılız. 70 yaşını aşmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen emeklisi. İnsanları ve hayvanları çok seven gerçek bir hanımefendi. Aylardır yürüyüşe çıktıkça bize hatırımızı sorar, öpücük atarak yoluna devam eder. Tabi bizde onun güçsüz ve yaşlı halini gördüğümüz için sürekli ihtiyaçlarını ve sağlığını soruyoruz. Ayşe teyze birkaç gün ortalarda görünmeyince annem merak etti hangimiz boştaysa gidip bir kapısına vurun hasta olmasın kadıncağız diye bizi de meraklandırdı. Dayım gitti, iyiyim soğuk diye çıkmıyorum demiş ama onu merak ettiğimiz içinde sevincinden ağlamış. Yaşlı bir insanın kapısının çalınmayışı, merak edeni olmaması ne kadar üzücü. Kocası olduğunu biliyoruz ama ortalıkta görünmüyor. Bir de oğlu var İstanbul'da yaşıyormuş. İyi olduğunu öğrenince sevindik, rahatladık. Meğer erken sevinmişiz. Birkaç gün sonra sabahın erken saatlerinde annemin teli çaldı. Arayan Ayşe teyze, ağlıyor ''söylemeye utanıyorum ama güvenebileceğim hiç kimsem yok. Ne olur bu adamdan beni kurtarın, eziyetlerine dayaklarına artık dayanamıyorum'' diye anneme yalvarıyor. Tabi biz şok olduk. Günlerdir yemek yemediğini açlıktan bayılmak üzere olduğunu da ekledi. Teli kapatıp hemen bir çorba kaynatıp yanına koştuk. Kapıyı zorlukla açtı. O kadar güçsüz kalmış. Evin içi deseniz harabe. Kapılar çürümüş, kapı camları kırık, duvarlar yemek lekeleri içinde. Kocası meğer teyzeye şiddetin yanı sıra evi de kırıp döküyormuş. Bizi üst katta odasına çıkardı. Benim hayatımın geçtiği yer burası dedi. Odanın halini görünce içimiz cız etti. Yatağın başucunda ufak bir masa. Üzerinde bir şişenin dibinde kalmış reçel, bir haşlanmış yumurta ve ezilmiş leblebi (dişleri olmadığı için leblebiyi cezvenin içinde ezmiş) açlığını yatıştırmak için. Gündüzleri yediği bir haşlanmış yumurta tok tutsun diye de yumurtayı leblebi tozuna batırıyormuş. O kadar kibar bir hanım ki götürdüğümüz çorbayı yanımızda içmekten bile utandı. Meğer 50 senesini verdiği adam kendi gücü yerinde olduğu için yemeklerini yapıp teyzeye vermiyormuş. Belediyeye niye başvurmadın bunca eziyeti çektin şimdiye kadar diye sordum. Bir kere başvurdum. Evimin dışardan görüntüsü nedeniyle biz zenginlere hizmet vermiyoruz demişler. Ben zengin değilim bir emekli aylığım var gelin görün halimi dediysem de gelen giden olmadı diyor. Ayrıca istediğim yardımları da ben ücretini ödeyerek istiyorum benim param var sadece kimsesiz bir yalnızım diyor. Bu laf bize çok dokundu. ''Parasız değil kimsesizim'' kocasına 50 senedir ona zulmeden hayat arkadaşına söyleyemediklerini kağıtlara anlatmış. Bundan sonra da bize anlatacak artık kimsesiz değil. Her gün nasıl olduğunu, ihtiyaçlarını soran birileri var hayatında artık. O yaşlı gözlerdeki mutluluğu görmek, onun elleriyle bize gönderdiği teşekkür öpücüklerine karşılık vermek her şeye değer. Medya da haberdar olduklarımızın dışında da göremediğimiz hayatlarda yaşananlar, bunlar ne zaman son bulacak, kendi zayıflıklarını, acizliklerini kadınlar üzerinde kapatmaya çalışan erkekler çekin artık ellerinizi kadınların üzerinden. Kadınlar varsa varsınız yoksa hiçsiniz.. ElifCe Dipnot: Kadın ve Erkek eşit değildir.. Kadın şahane bir şeydir.. 8 Mart Dünya kadınlar günümüz kutlu olsun.. 1.Bölüm link http://59haber.com/kose-yazilari/ne_anne_ne_de_kadindim_ben_hayatimda_1bolum-6961.html 2.Bölüm link http://59haber.com/kose-yazilari/ne_anne_ne_de_kadindim_ben_hayatimda_2bolum-6977.html