İÇİMİZDEKİ ORKESTRA: MİDE

İÇİMİZDEKİ ORKESTRA: MİDE Günlük hayatımızda yaşadığımız stres, öfke, gerginlik, mutsuzluk yada tam tersi sevinç, huzur, mutluluk gibi duygularımız zamanla bedenimizde yer edinir. Bedenimiz ve organlarımız hissettiği bu rahatlığı yada rahatsızlığı bize birşekilde anlatmaya çalışır. Bize ne söylemek istediklerini anlamak için gelin onları dinleyelim.... ilk organımız MİDE olsun... MİDE: ''Dengenin ifadesiyim'' Bedenimizin ortasında yer alan, bu anlamda merkezimiz sayılan ve duygularımıza en çabuk tepkiyi veren çok işlevli organımızdır midemiz. ''Hayatı sindirmek'' ''Olanı ve olmayanı kabul etmek'' ''Ben'' olmak ''Haksızlıklara karşı tepkiler'' ve ''Korkular'' midenin ana konuları içinde yer alır. Midemiz bizi daima duyar. Şimdi sıra bizim ona kulak vermemize geldi... Bir evlilliğin sağlıklı ilerlemesi için kadının önce beni mutlu etmesi gerektiği anlatılıyor nesillerdir. Kalbe giden yolun benden geçtiği biliniyor. İş görüşmeleri, flörtler, sevinçler hep yemekle anılıyor, yani benimle. ''Kutlayalım'', deyip yemek yiyorsun, bende sohbetle birlikte yediklerini sindirmeye başlıyorum. Ortam güzelse değme keyfime, ne gelirse öğütüp devrediyorum. Ancak ortam gerginse bende geriliyor ve senin ''bir soda içmem gerek'' diye ifade ettiğin hazımsızlığı yaşıyorum. Öncelikle hatırlatmak istioyorum ki görevim sadece besinleri değil, duyguları ve düşünceleri de sindirmek. Aldığım tüm besinleri asit üreterek yakıyor, eritiyor ve sorgulamadan bedenle uyumlu halde getiriyorum. Sen kızgınsan bende asitleniyorum Doğanın dengesinin tek başına ifadesiyim. Akıl, kalp ve ruh dengesi sağlandığı zaman tam anlamıyla sağlıklıyım. Ancak aklının sağlamadığı dengeyi tek başıma kuramıyorum. Tüm duygularının merkezi olan amigdalanın (beyinde limbik sistemin bir parçası olan, medial temporal lobun derinlerinde yer alan ve badem şeklinde olan amigdala; korku, kaygı, endişe başta olmak üzere bütün duyguları barındırır.) bedendeki uzantısı olarak tam merkezdeyim. Yani duygular beni çok hızlı etkiliyor. Bende seni. Sen kızınca, sinirlenince ve bir şeylerle baş etmekte zorlanınca ben daha fazla asit salgılamak zorunda kalıyor, ekşi ekşi bakıyorum. Aklın, kızgınlığa sebep olan şeyi ortadan kaldırmak isteyip bunu yapamayınca da görev bana düşüyor. Bana akan duyguları ve besinleri bol asitle yakıp olaydan kurtulacağımı sanıyorum. Sonuç; benim yüzümde de seninkinde de derin bir ekşime. Kısacası kızgınlık asit üretimimi arttırıyor ve beni hasta ediyor. Sonra gelsin yanmalar, kasılmalar, burulmalar, ekşimeler, ''ne yesem olmaz'' hissi, sabahları ağrı ile uyanmak: yani mide ile yabancılaşma. Sen besinleri yavaş yavaş çiğneyip bana iyice parçalanmış halde gönderince işler kolaylaşıyor. Dişlerin gıdaları parçalama görevini tam yapamadığı zaman ise yemeye devam etmek istiyorsun ki bu da beni yoruyor. Sürekli besin göndermen ayrıca asitleri çoğaltmamı da gerektiriyor ve ne yazıkki bu durum kilo sorunu ve tatsızlık ile sonuçlanıyor. Sen affettikçe ben rahatlıyorum İştah, nasıl duygularla çok ilgili ise benim sindirim eylemimde öyle... bazen besinleri işlemeden dışarıya atmak istiyorum. Senin bulantı ve kusma dediğin olay işe bu. Hiç durmadan çalışan aklın var ya, onun bazı düşünceleri beni allak bullak ediyor ve o düşünceden kurtulayım derken içimde ne var ne yok, onları da atıyorum. Aklın o şekilde düşünmeye devam ettiği sürece bu durumdan kurtulmak ne mümkün?? Hayatın içinde olanı ve olmayanı aklınla hazmedemediğin zaman ben besinleri nasıl hazmedebilirim ki ? Oysa sen affettikçe ve yoluna baktıkça bende rahatlıyorum. Senin affetmen benimde güneşi görmem demek. Sevgili sahibim, Duygularını tanımak güzeldir; seni de beni de rahatlatır. Sorunlara karşı savaş açmayı bırak. O savaş beni kasıp kavuruyor. Olanı ve olmayanı sindirmeye odaklan. Ben de derin bir nefes alıp işime koyulayım. Çatışmaya ihtiyacımız yok. Kabul et ki her şey gelip geçici; neşe de geçecek, acı da. Hayatın içine almaktan korktuklarınla barış ki bende besinlerle barışayım, çünkü besinler dünya ile kurduğumuz bağın simgesi... doğa üretiyor, sen bedene alıyorsun, bende sindirip özümsüyor ve başkalaştırıp doğaya geri veriyorum. Ben senin içinde olanların aynası ve yansımasıyım. Her şey yolunda görünüyorken yine de mide hastalığı yaşıyorsan ''İçimde yolumda nedir?'' diye sor ve cevabın peşine düş. Bil ki içerideki sorunu kendimce çeşitli şekillerde yansıtıyorum. Örneğin, anne sevgisine ihtiyaç duyan bir kişinin benim hastalanmam nedeniyle bebekliğindeki gibi beslenmeye geçmesi bir tesadüf değil. Ben hastalanarak bu ihtiyacı aslında açıkça ifade ediyorum. Akıl, ruh ve duygu dengesi beni pamuk gibi yapar. Kendini bilen midesini bilir. Gücünü ve çözüm yeteneğini kullanan sahip beni mutlu eder, seni de... Miden.... Sevgili midem, Her an bana hizmet ettiğin için teşekkür ediyorum. Sana sevgimi ve saygımı sunuyorum. Yaşamımı devam ettirmemde ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Olanı, olmayanı, olamayanı anlamaya niyet ediyorum. Geçmişi affediyorum. Bir şeyler olmadıysa, olamadıysa mutlaka bir anlamı olduğunu biliyor, kabul ediyorum. Olanla barışıyorum. Hakla buluşmaya niyet ediyorum. Tüm haklarımın bana akmasına izin veriyorum. Haklarımla kolaylıkla buluşuyorum. Yaşamımı ve varoluşumu hafifletiyorum. Yaşamı dengeli bir cesaretle yönetiyorum. Doğru zamanda doğru yerde doğru hareketi yapıyorum, yaşamı keyifle yönetiyorum. Ben benim. Ben benim. Ben benim. Her nasılsam öylece benim. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum. Kendime olan sevgimi maya yapıyorum, hayatın ve insanların sevgisi bana akıyor. Kendi merkezimdeyim. Özsevgi, özdeğer, özgüven, özşefkat, özsaygı ile merkezimdeyim. Ben olmanın anlamını ve değerini kabul ediyor, yaşama sunuyorum. Midem, işbirliğin için teşekkür ediyorum. Seni seviyorum, kendimi seviyorum.'' ALINTI