Milletleri şekillendiren onların kahramanlarıdır. Her fırsatta isimlerini yücelerde tutmak biz evlatlarının biricik görevidir.

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı; 26 Ağustos günü Sakarya / Dumlupınar' da başlayan Büyük Taarruz 30 Ağustos günü zaferle sonuçlandı. Bunun sevincini yılda bir kez bugün yaşamak varken acaba Atatürk ne kadar anılacak, camilerde dualarda adı geçecek mi, diye korkularımız birden nüksediveriyor.

30 Ağustos 1922' de Yunan' ın beli kırılarak felç edildi. Akılda kalsın diye cephe komutanları hakkında bir iki not geçelim: Savaşın Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Kurmaybaşkanı Fevzi Çakmak Paşa, Cephe Komutanı İsmet Paşa'dır. Mesela Yunan General Nikolaos Trikupis ve kurmayları ile 6.000 asker, Afyonlu Ahmet Çavuş önderliğindeki Türk birliklerine esir düştü. Bir generalin 6 bin askeriyle beraber bizim bir köylü Çavuşa esir düşmesi ne demek? Bu olayın filmleri çevrilmeli, yıllar içinde halkımızın gözüne gözüne batırılmalıydı. Eyhat deyip kısa keselim uzatmayalım ancak bilelim ki, Seyit Onbaşı gibi Ahmet Çavuş' u da bilmek en tabii hakkımızdır. 

Hadi Mustafa Kemal Paşa' yı siyaseten pek anmıyorsunuz diyelim peki Mareşal Fevzi Çakmak, İsmet Paşa, Afyonlu Ahmet Çavuş... Bunlar için ne yapıyoruz? Yaptığımız şey şu: Camilerde bu zaferlerin kahramanları sürekli baypass. O kadar ki, "Kahraman Şehit ve Gazilerimiz" diye genel bir cümle kurup toplu dua ile geçiştirmeye çalışıyoruz.

Oysa büyük savaşların büyük kahramanları olur. Milletler böyle yaşar.  Maalesef kutlamalarımızda ruh heyecanı yok, yüceltmek yerine unutturmak ön plana çıkıyor.

Zaferlerin ve kahramanların adları ne olursa olsun, tarihe geçmiş milli şahsiyetlerin tümünü her türlü siyasetin üstünde tutmak, yüzeysel değil gerçekten ruhlarını şad etmek gerek. Allah cümlesinin makamını cennet eylesin.