Türk halkı olarak tarih boyunca yaşamadığımız çekmediğimiz görmediğimiz acılar kalmamış...

Azıcık tarih kitaplarını karıştıranlar yaşanılan bu dramları mutlaka görür ve kendi yaşamamışsa bile eğer "insansa" aynı acıyı hisseder. Bakın Türk'se demiyorum, eğer insansa...

Savaşlar, sürgünler, ölümler tarih boyunca eksik olmamıştır halkımızın hayatından. Buna birde doğal afetleri ekleyecek olursak ki öyle, bu kadar ağır yükü taşımak akıl işi değil diyorum, SABIR işi diyorum ben...

Tüm bunları düşünürken ağzımdan şu cümleler döküldü "ne çok yaralarımız varmış" dedim kendi kendime.

Sonra arkası geldi zaten.

Üstünü kapattığımız, boşver diyerek geçiştirdiğimiz ne çok yürek sızılarımız varmış...

Halk müziğimizi sadece dinlemeyin sözlerine bir göz gezdirin bakın neler göreceksiniz.

Yalnız kaldığımız da hangimiz bir şiirin içinden bir şarkının namelerinden çıkıp gelen o acı dolu ezgilerden etkilenmedik ki. O acı dolu sözleri ve ezgileri tebessümle gizlemeye hangimiz çalışmamışızdır bugüne kadar. Gizlemeye çalışmaya uğraşsak bile gözlerimize mühürlenen ne çok hüzünlerimiz sarar ruhumuzu...

Deprem de yerle bir olan ülkemizin ve elli bine yakın enkaz altında kalan canlarımızın acısı aklımızdan ruhumuzdan çıkar mı, ya da ne güne kadar çıkar bunu kestirmek mümkün değil elbette.

Ama bildiğim bir şey var ki tarih boyunca onca acıları görmüş yaşamış ve yaşamaya devam eden bu milletin fertleri, hiçbir ayrım gözetmeksizin oradaki kardeşlerinin yardımına koştu canla başla mücadele etti, sivil toplum kuruluşları başta AHBAPLAR olmak üzere inanılmaz güzelliklere imza attılar.

Türk, Kürt, Arap, Sünni Alevi, siyah, beyaz demeyerek sadece İNSAN diyerek hepsinin yardımına koştular. Çadır, yiyecek ,giyecek çocuk maması vs vs gibi yardımları acilen ulaştırdılar ihtiyaç sahiplerine.

Depremin üzerinden 24 saat geçmeden bütün STK lar orada idi.

Birkaç eksikle?!...

TV lerden izlediğimiz kadarı ile o alışık olduğumuz tablo ortada yoktu. Kızılayı arıyordu TV lerde gözlerimiz ama yoktu, hemen kurdukları aş evlerini aradı gözlerimiz ama  yoktu, hilal armalı çadırları göremedik, yine TV lerden izlediğimiz kadarı ile Haki elbiseli MEHMETÇİKLERİMİZ ilk 48 saatte yoktu görüntülerde, her türlü yağmaya talana karşı güvenlik güçlerimiz vardı ama yeterli görünmüyordu izlediğimiz kadarı ile. O yüzden daha depremin ilk gününde TV haberlerin de yer yer yağmalamalar oluyor deniyordu. Allahtan daha sonra bir kaç tabur asker ve polis bölgeye gönderilince o yağmalar bitti ve yapanlar yakalandı...

İlk saatlerde hızla bu organizasyon yapılsaydı hem daha çok can çıkarılırdı enkazdan hem de güvenlik sağlanırdı.

Doksan dokuz depreminden ders çıkarılmadığı besbeliydi. Daha sonra gördük ki Kızılay bütün yetkilerini AFADA devretmiş...

Allah razı olsun yine de. Bu kadar tecrübesizliğe ve uzman eleman yetersizliğine rağmen yine de ellerinden gelenin fazlasını yapmaya gayret ettiler.

Yine de eksik kaldılar organize olamadılar ve birazda deprem alanının geniş olmasından kaynaklı olarak her enkaza yetişemediler.

Sonra şok haberlerle Türk milleti sarsıldı. Bu artçı bir sarsıntı değildi. Orda olan 7.7, 7.6, 6.5, 5.8 depremlerinden daha şiddetli ve sarsıcı bir depremdi. AHBAPLAR, Kızılay dan parayla çadır aldığını, daha sonra da yine parayla konserve aldığını ve depremzedelere ulaştırdığını açıkladı...

Kızılay yetkilisi başta "yok mok" dese de daha sonra doğruladı bu haberleri. Ve özürleri kabahatlerinden büyük misali açıklama geldi Kızılay başkanından. "biz o paraları depremzedelere yiyecek olarak ulaştıracaktık" denilerek...

Nereden nereye?!....

Yazmayalım çizmeyelim olay henüz taze ülke olarak birlik olalım ve izleyelim, gün dayanışma günü, siyeset üstü bakalım olay dedik ama...

Yüreğimizde ki yaralarımızın çokluğu ve sarmakta gecikilince olumlu anlamda ancak bu kadar eleştirel bir yazı yazabildim. Eminim okuyanların büyük bir kısmı bana kızmıştır. Bu nasıl bir eleştiri yazısı diye.

Bende diyorum ki ülkenin bu zor süreci ve seçimin yaklaşması durumu olduğu için, yazdıklarımız yanlış değerlendirilir ve özgürlük ortamının giderek daralması durumunda ve belli yaştan sonra insanlar; korkudan baskıdan ne bileyim başka başka şeylerden dolayı, tüm gerçekliği gözler önüne seremiyor, yazamıyor, çizemiyor.

En yakınımdaki gerek aile fertlerim gerekse dost ve arkadaşlarım hep beni uyarıyorlar "aman yazılarına dikkat et" diye.

Hatta hatta yıllarca siyaseten birlikte yol yürüdüğüm arkadaşlarım bile, yazdığım olumlu eleştirel yazılarımdan bile alınganlık gösterip bana "çok ağır şeyler yazıyorsun" diyerek kızgınlıklarını belirtiyorlar.

Yani ne demek istediğimi anlayın artık.

"Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal" diyerek.

Niçin sessizsin diyenlere de cevabım;

Belki de ondandır sessizliğimiz...

Anlayın gari...

İşte öyle... Birgülce