Rivayet o ki, SSCB Komünist Parti Genel Sekreteri Josef Stalin bir gün çalışma arkadaşlarıyla sohbet ederken;
– Sizler yıllardır devlet için çalışmış, ihtilale emeği geçmiş kişilersiniz. Söyleyin bakayım halkın yönetime kayıtsız şartsız baş eğmesi için yöneticiler nasıl davranmalıdır?
Salonda bulunanlar hak-hukuk, adalet, demokrasi, sürgün, idam, hapis cevapları verirler.
Stalin ;
– Yönetimi eline geçiren en güçlü ve en yücedir. Halkın karşınızda baş eğmesi için ne gerektiğini size bir örnekle göstereyim.” der ve çalışanlardan birine dönerek:
– “Bana bir tavuk getirin”.
Tavuğu bulup getirdiler. Stalin, salondakilerin şaşkın bakışları arasında, canlı tavuğun tüylerini yolmaya başlar.
Tavuk can havliyle gıdaklayarak Stalin’in elinden kurtulmaya çalışır.
Ancak Stalin tavuğun, çektiği acıya ve bağırmasına aldırmadan, bütün tüylerini yolup cascavlak salonun ortasına salar.
Herkes olacakları merakla izlemektedir.
Zavallı tavuk çektiği azaptan kurtulmak için aralık kapıdan dışarı çıkmak ister ama soğuktan çıkamaz. Masaların altına girer, duvar diplerine gider ama aç ve yaraları kanamaktadır.
Şömineye yaklaşır ama tüysüz derisi sıcağa dayanamaz. Çaresizlikten tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sığınır. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarır ve yolunmuş tavuğun önüne tane tane atarak salonda dolaşmaya başlar. Yemlenen tavuk Stalin nereye giderse onu takip eder.
Ağızlarını açmış şaşkınlıkla kendisini izleyen arkadaşlarına gülerek bakan Stalin :
– Gördünüz mü ? HALK dediğiniz topluluk bu TAVUK gibidir. Tüylerini yolacak, serbest bırakacak ve arada bir yemleyeceksiniz. O zaman yönetmek kolaylaşır…!!
Hikayenin gerçekten yaşanıp yaşanmadığı meçhul, ancak bu tevatür, “Stalin’in tavuğu” diye bir tabir doğmasına bile neden olmuş.
Ne zaman “ seçimler yaklaşıyor” denilse aklıma bu hikaye geliyor.
Görünen o ki iktidar tekrar seçilmek için seçim ekonomisi uygulayacak.
Onun için özellikle son seçimden beri:
- Yağmur gibi zam yaparak,
- Enflasyonu azdırarak,
- Hukuku rafa kaldırarak,
- Her muhalife şafak operasyonu yaparak,
- Çalışanı, emekliyi ve emekçiyi bir kuru soğana muhtaç ederek,
- Deli Dumrul vergileri koyarak halkın tüylerini yoluyor.
Tüyleri yolarken de bir elde kutsal kitap, diğerinde hukuk sopası;
- Biz dava adamıyız,
- Biz yola kefenimizle çıktık,
- Ben fakiri severim.
- Beraber yürüdük biz bu yollarda,
- İsrail bize saldıracak,
- Ben ekonomistim.
- Allah utandırmasın,
- Kandırıldık, Allah affetsin.
- Bizden önce buzdolabı yoktu.
- Şahlanıyoruz, uçuyoruz,
- Aya sert iniş yapacağız,
- Biz gidersek Türkiye batar,
- Uçağımız göklerde hikayeleri fısıldıyor kulaklara.
İktidar her zaman yaptığı gibi, tüylerini yolduklarına, seçime yakın, biraz yem verirse peşinden geleceğini düşünüyor.
Ancak yıllardır soğuğa, yağmura, fırtınaya rağmen tüm yaralarıyla cascavlak ortada bırakılarak açlıkla terbiye edilen çalışan, emekli ve emekçiler bu sefer “Stalin’in tavuğu” olmayacak.
Yemlense de yolunan tüylerinin hesabını yolanlardan soracak.
Hem de toptan.
-2025 Çorlu