Takvimin son yaprağıyla birlikte bütün dertlerin sona erdiğini düşünürüz. Genelde giden yıl hep lanetlidir, gelen ise yepyeni umutlar taşır gönüllerimize. Yeni yıl dilekleri o nedenle birer dua gibidir, art arda sıralanır kutlamalarımızda. Zaten ne giden vedasında elimizi sıkar ne de gelen desturla gelir hayatımıza.

İrlandalı yazar Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” isimli ünlü eserini bilirsiniz. Bu eser, Godot adında bilinmeyen bir kişiyi ya da “ herhangi bir şeyi ” bekleyen, eylemsizliğine yenik düşen insanları konu edinmiş bir oyundur. Samuel Beckett, bu eserinde ortalama üç çeyrek asırla ifade edilen insan ömrünü iki perdelik bir oyunla anlatmaktadır. Dünün, bugünün ve yarının birbirinden farklı olmadığı gerçeği ısrarla düşündürülen oyunda 'ömür' olarak ifade edilen sürenin adeta bir yanılsama olduğu hissi uyandırılır.

Her bireyin yeni yıldan beklentileri farklıdır. Nüfusumuzun yarıdan fazlası devletin sosyal yardımlarına muhtaç hale gelmişse, asgari ücretli yoksulluk sınırında yaşamaya mahkum edilmişse, halkımız daha ucuz olur diyerek pazarların akşam saatlerini bekliyorsa, pazarcılar bile pahalılıktan şikayet ediyorsa, çiftçimiz ürününü maliyet fiyatına bile satamıyor, borçlarını ödeyemiyorsa neden ağlayalım ki eski yılın ardından? Cehennemin dibine kadar yolu var!

İyi şeyler dilemek yetmiyor bazen. İyi ve doğru işler de yapmalıyız. Siyasetimizin, karakterimizin, düşüncelerimizin, niyetlerimizin de iyi olması gereklidir. Zaman mı bizi şekillendirecek, biz mi zamanın fethi için mücadele edeceğiz, buna karar vermeliyiz. Dualarımızın kabul olması da, dileklerimizin gerçekleşmesi de buna bağlıdır. Elif gibi olmak ve sırat-ı müstakimde yürümek, töreli olmak ve doğru yoldan ayrılmamak ilkemiz olmalıdır. “Doğru duvar yıkılmaz.” demiş feraset ehli büyüklerimiz.

İstersek yaşadığımız çevreyi cennete çevirebilir, sevgi ve muhabbetle birçok gönüle girebiliriz. Fakat başkalarını kıyasıya eleştirirken kendi yanlışlarımızın gündeme getirilmesinden pek hoşlanmıyoruz. İlişkilerimiz hep kavga temelli. Siyasetimiz abrakadabra illüzyonu, dindarlığımız hikmetsiz Emevi lojistiği, akademyamız intihal yorgunu… Sokaklar çetelerin agorası, gençlerimiz uyuşturucu müptelası, statlar şike bahis operası... Zamlar otomatiğe bağlanmış, vatandaş kredi kartına mahkum. Gidiyor eski yıl, geliyor yeni yıl. Ne değişecek ben de bilmiyorum. Godot’yu bekler gibi bekliyoruz işte.

Cem Karaca’nın “ Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete” parçası geldi aklıma.

“ Eee essah deyon be Hüseyin Ağa

Hakkaten sence ne oluvecek bu işlee ?

Valla nolcek, olecee bişey yok

Dönecez, dönecez, ayni yere geleceez.”

Edirne’nin yolları, ekonomisi gibi perişan. Belediye başkanının eleştirilere kulaklarını kapatmaması gerekiyor. Ama iktidar milletvekilinin de partizanlık ve ucuz politika yerine Edirne sevdasını ve Edirne’ye hizmeti öncelemesi bence çok önemlidir. Tıp Fakültesi’nde bazı bölümlerde yeterli sayıda doktor olmadığı ifade ediliyor hastalar tarafından. Edirne çok yakında susuzluğa mahkum olursa bunun faturası sadece belediyeye çıkmaz. Barajlara su getirecek yeni kaynakların bulunması ve devreye alınması gibi projelerde hükümetin desteği şarttır. Tayini çıktığı söylenen sayın Valimizin kalıcı hizmetleri takdire şayandır ve adı unutulmayacaktır.

Uzunköprü’müzde ise işler çok aheste ilerliyor. Tarihi köprümüzün restorasyonu dört yıldan beri bitirilemedi. Sanırım beşinci yıl da bitirilemeyecek. Halbuki günümüzdeki teknoloji ile bu kadar sürede koskoca Boğaz köprüleri yapılıp teslim ediliyor yahu. Yeni Devlet Hastanesi inşaatı bir türlü tamamlanıp teslim edilemedi. Hakeza tarihi Muradiye Camii de aynı kaderi yaşıyor. Yeni yılda ramazan ayına yetiştirilse bari diye düşünüyorum. O cami selatin camisidir, banisi Murad-ı Sani’dir (II.Murad). Tarihimizde ve gönüllerimizde müstesna bir yeri vardır. Cemaatin hasreti zirvededir.

OSB’nin ilçe ekonomisi ve istihdamı açısından önemi tartışılamaz. Dışarıya göçü belki bu şekilde geri döndürebiliriz umudunu taşıyorum. Yeni yılda yatırım için taleplerin artması en büyük beklentimizdir. Ergene Nehri’nin eski duruluğuna kavuşması ise yapılacak hayır hasenatların belki en mukaddesi olacaktır. Eski yılda yine olmadı, hiç olmazsa yeni yılda Ergene’ye olan borcumuzu ödeme sorumluluğumuzu yeniden hatırlamalıyız.

Yeni yıl için bir beklentim de Uzunköprüspor’umuzun şampiyon olmasıdır. Spor sağlıktır, formamız şehrimizin tanıtım şansıdır. İşadamlarımızın desteği olmadan ya da başka bir deyişle mali kaynak yaratılmadan sporda başarı imkansız gibidir. Takımın kazandığı her maç kentin yükselen morali demektir.

2025 yılı güzel anılar bırakmadı Adem’in çocuklarına. Gücü eline geçiren bazı diktatörler Nemrut’a dönüşüveriyor. Kim bilir, bazıları belki de Kabil geniyle, Neron sadizmiyle, Hitler ruhuyla, Stalin zorbalığıyla büyüyorlar düştükleri ana rahimlerinde. Kan içiyorlar dünyayı paylaşım sofralarında, mazlumların gözyaşı dahi titretmiyor operasyon çocuklarının taşlaşmış vicdanlarını. Haramiler, mahrem topraklarda, mazlumların cesetlerinin üzerine kuruyorlar Sodom ve Gomore’lerini.

Ah be Gazze, ah be ciğerparem Doğu Türkistan! Nerdesiniz ey Lut’a inen melekler! Gitsin artık eski yıl, yeşersin barış, doğsun artık Hz.İbrahim’in gül bahçelerine huzur! Ey yeni yıl, çok şey mi istiyorum senden?

Tanrım ülkemi bu şeytanların şerrinden korusun diye dua ediyorum. “Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Gönüller şâd ola. Akıl başa gele, fitne taşa gele! Devletimiz pâyîdâr ola! Birlik ve dirlik daim ola! Milletimiz selamet bula. Düşmanlarımız kâhr-u perîşân ola. Oyunları bozula, boyunları büküle!.”

Ey yeni yıl, hayırlara vesile olacaksan hoş geldin. Efendim yeni yılınız kutlu olsun.