8 Haziran 2016  · 53 yıl evvel...8 Haziran 1970, Salı günü olduğunu hatırlıyorum... Öğleden sonra Çapa'daydık. Haber aldık Bayezıt'taki Fakültemize koştuk.. O kalabalığın içindeyim... Şehadetinden bir hafta önce tanışmıştık...Cebinden 35 kuruş çıktığını söylemişlerdi. Babası vapurun üst güvertesinde kalabalığa seslenerek "Bir Yusuf'um gitti binlerce Yusuf'um oldu..." dediğinde hepimiz gözyaşlarına boğulmuştuk. Bursa'ya götürdük, Ulu Cami'de namazını kıldık ve ebediyete yolcu ettik. Mezarının toprağındaki nemi hâlâ avuçlarımda hissediyorum. O zaman asistan Dr. olan Mertol Bey Hocam bir adım ötede hüzünle düşünüyor, oturmuş toprağı düzeltiyordu. O gece Kızılay Öğrenci Yurdunda hiç uyumadık, nöbet tuttuk. Turgut Güler kardeşim o gece rahmetli için çok beğendiğim bir ağıt-şiir yazmıştı.. İmamoğlu'nun kendi şiirine de göndermeler yapan bu şiir, o aylar içinde TMTF'nin "Türk Gençliği" dergisinde yayınlandı:"Haydi yiğit haydi yeni akına, ülkümüzün cihan varsın farkına.." Bu günün şehitleri ile onlar aynı mayadandırlar. Unutulmamalıdırlar. Ruhları şâd mekânları cennet olsun...

8 Haziran 2017  · "VATANIM SENSİN" DİZİSİNİN SON BÖLÜMÜ üzerine uzun bir yorum yazdımve ne hikmetse, tam paylaşacakken uçtu gitti... Şu kadarını söyleyeyim ; her şey aslına rücu eder. Ali Kemal ve Leo ait oldukları yere giderken şehit çocukları "Hilal ve Yıldız" vatanlarında yarına doğru yürüdüler. Türk kızları kolay kolay filmdeki yanılgılara-hele o zamanlar için- düşmüş olamazlar. Birilerine şirin görünmek için senaryo tavizlerine gerek görülmeyebilirdi. Tarihi aslına uygun ve farklı kaynaklardan öğrenmenin ve yorumlamanın faydası vardır. Ekranlar yanıltabilir ama hakikat yanılmaz. Gâvur, gâvurdur. İnsafına itimat edilmez. Her alanda kuvvetli ve zengin olunmalıdır...Dün başa neler gelmişse bugün de yarın da gelebilir.. Şuurlu bir hayat ve daimî teyakkuz/uyanıklık şarttır. Allah milletimizi korusun ve yüceltsin...

7 Haziran 2015  ·  SEKİZ YIL ÖNCE BİR SEÇİM SONRASI YAPTIĞIM BU YORUM BENİ ŞAŞIRTTI ve DÜŞÜNDÜRDÜ. BANA, SANKİ ZAMAN DURMUŞ GİBİ GELDİ,

7 Haziran 2015  · Seçimler, demokrasilerin bayramı sayılır.. Bayramın birinci faslı bitti

saat 17.17 veya 5' i 5 geçiyor..Seçimlerin sonucu, vatana millete hayırlı olsun...5-10 saat içinde manzara belli olur. gerginlikler biter...Bu millet 1946' dan beri çok partili demokratik hayata alışkındır. Ne badireler atlatmış, ne ihtilaller ne muhtıralar yaşamıştır.. Kerameti kendinden menkul bazı basın ve yayın organlarının seçim günü bile sembolik, dolaylı belgesellerle adres göstermeye çalışmasına rağmen; milletimiz, gencinden yaşlısına kadar düğüne gider gibi temiz, sade kıyafetlerini giyerek, ağır başlı, vakur bir sükûnet ile mütebessim çehrelerle oylarını atmışlardır. Bundan sonra söz, açılan sandıklardaki milletin sözüdür. Herkes ayağını- onun sözüne göre- denk almalıdır. Beğenmiyorsa bir sonraki seçime yarından tezi yok planlar, projeler yaparak hazırlanmalı, kendini millete anlatmalıdır.. Demokrasilerde derdini anlatamayana ekmek yok. Millî iradeye saygılı olunmalı, millete tepeden bakılmamalıdır. Hayırlı, uğurlu, kademli olsun, millî birliğimiz ebedî olsun, nice seçimleri, torunlarımızla birlikte sandık başlarında yaşamak nasip olsun. Kadir Tanrı arı imandan ayırmasın. Şehitlerimizin ve geçmişlerimizin ruhu şad, gelecek nesillerimizin bahtı açık olsun. Nice Dedem Korkutlar yetişip boy boylasın soy soylasın.. Hanım heyy...

Rahmetliler; Menderes' i, Turgut Özal' ı, Necmeddin Erbakan' ı , Alpaslan Türkeş' i, Bülent Ecevit' i, Demirel' i şükranla yad ediyorum. Çok partili hayatta, memleketteki millî birliği korumuşlar, farklı eğilimleri barış içinde kendi partilerinde tutmayı başarmışlar, kardeşlik, akrabalık ruhunu muhafaza edebilmişlerdi. Bu liderler, Atatürk-İnönü-Bayar çizgisinden sonra, sözlerine çok dikkat eden, karizmatik ve milli-İslami hassasiyetlerde topluma saygılı insanlardı. Millî değerlerle oynamayı asla göze almadılar. Milletten de bekledikleri karşılıkları buldular. İstismar üslubu kullanmadılar. Yaraları kaşımadılar. Eski seçim tablolarını inceleyin, bu manzarayı görürsünüz. 2014 il genel meclisindeki oyları 7.400.000 civarında olan bir siyasi teşekkül, bu gün ancak yaklaşık 7.520.000 oy alabilmişse üzerinde iyice düşünülmelidir..Yine de iyimser olmak istiyorum. Milletimiz ; muhafazakâr-millî bir koalisyonu veya dışardan destekli erken seçim hükümetini işaret etmektedir. Bu eğilimin, oy nispetleri, toplam yüzde 60' a yakındır. Milletin duygularıyla ve hassasiyetleriyle oynamaya gelmez. Başarılı olamayan lider ve kadrolarının durumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğine dair bir siyasi tablo vardır..Seçime katılma oranı yüksek olsa da katılmayan yüzde 14, memlekete nasıl bir kötülük edebileceklerini bir daha düşünselerdi de hiç olmazsa yüzde 95 katılım olaydı, manzara farklı olabilirdi...Oy kullanmaya gitmeyen 8.000.000 (sekiz milyon) oyu ciddiye almalı ve onları sandığa çekmelidir...Seçim barajı olmamalı, kahramanlık tahriki yapılmamalıydı. Hiçbir oy boşa gitmemeliydi. “Milli Bakiye” sisteminin doğruluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü zafer çığlıkları, yüzde yüz katılımla gerçekleşmişe benziyor.Son tespit: Bu millet bin yıldır bu ülkede ne badireler atlattı. Bu ne ki ? Bu olsa olsa her seçim gibi bir derstir...Anlayana...ben anladım ve üzüldüm. Her vatan evladı kendi payına sorumluluğunu düşünmelidir. Kardeşliğimiz ve akrabalığımıza halel geleceğini sanmıyorum. Tarihte yaşananlar böyle bir tehlikenin asla olamayacağını gösteriyor. Hayırlısı olsun. Sakin ve vakur durulmalı, aziz milletimizin verdiği mesajlar alınmalıdır....

7 Haziran 2018  · VATANIM SENSİN dizisi de sezon sonu bölümüyle ekranlara veda etti. İzmir'in dağlarında çiçekler açarken Miralay Cevdet ile Azize Hemşire, üzerine bayrak örtülü kabirlerinde vatan toprağına yanyana uzanmış yatıyorlar. Evlatlarına şerefli İstiklal Madalyaları emanettir. Bize de vefalı olma şuuru kaldı.Tarihi diziler; hataları ve sevaplarıyla bizi tarihimizle barıştırıyor, yeniden düşündürüyor.Emek sahiplerine teşekkürlerimizle...

7 Haziran 2020  · FESÜPHANALLAH...Ben de, uyanırken, işe başlarken, namaza dururken Süleyman Çelebi rahmetlinin dediği gibi yapıyorum: "Allah adın zikredelim evvela, vacib oldur cümle işte her kula, Allah adın her kim ol evvel ana, her işi asan ide Allah ona "

6 Haziran 2015  · Mazi-hal-istikbal çizgisinde; gözler çekik, kaşlar çatık, kaslar gergin, hafıza bilgiyle yüklü ve ibretlik resimlerle dolu, zihin açık, zekâ uyanıktır...Gafil olmaya gelmez...

6 HAZİRAN 2020  · KARA SALGIN GÜNLERİNDEN ACI BİR HATIRA :

5 Haziran 2023 / BİR TEBESSÜMLÜK HATIRA…Tuncay Arabacı bey kardeşim, 45-46 yıl önce Sakarya-Arifiye Öğretmen Okulu’ndan  Rumeli göçmeni sarışın, güler yüzlü efendi bir genç öğrencim olduğunuzu unutmadım. Ben de  hem ana ve hem baba tarafından 1924'te Selanik -Manastır-Debre civarından Lozan sonrasında Mübadele ile anayurda gelmek zorunda kalan, 500 yıllık vatan topraklarını terk eden, “rahmetli Atatürk’ün hemşehrileri” olarak devletçe  Amasya-Tokat taraflarına iskân edilen iki farklı ailenin torunuyum. Göç fotoğraflarındaki duygulu hâlleri de bazen  bizzat giderek, mesela 1989 yazında Kapıkule'de gözyaşları ile yaşayan birisiyim. Paylaştığım fotoğrafların her biri  kendi içinde müstakildir. O bahsettiğiniz fotoğrafın yerinde sizin çehreniz kadar güzel ve sevimli balık köfte dükkanınız da olabilirdi. Hassasiyetiniz dolayısıyla resmin birini çıkarıp tek paylaşacağım. Her fotoğrafın diğerine göre ilgisini ararsak resim paylaşamaz hâle gelinir..Ben meseleye estetik güzelliklerle ince hikmetler ve hatıralar gibi farklı, hoşgörülü açılardan bakmaya çalışıyorum azizim. İnşallah, nasip olursa,  bazen paylaştığınız şiirleriniz eşliğinde çay sohbeti  ve yemek için ziyaretinize geleceğim. Selamlarımla, hayırlı işler dilerim...

5 Haziran 2012  · GÜZEL HATIRLAMALAR Kime aitti hatırlamıyorum, galiba şöyleydi :

" Ezelden bir merhaba sundu gönlüme çeşm-i yâr...Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim..."5 Haziran 2015  ·  8 YIL ÖNCEDEN CAN SIKICI BİR TESPİT…Her Cuma olduğu gibi, samimi bir vazife duygusuyla, semtimizin üç dört bin kişi alabilen camiine gidip bağdaş kurduk, iç ezanın huzurundan sonra imam-hatib efendinin hutbesine kulak verdik. Âyetlerden sonra konuya girdi, baştan sona kadar, nereden icap ettiğini, hangi acı hatırayı veya yıldönümünü kastettiğini anlayamadığım bir hararetle ve her ne hikmetse; "ırkçılığın, asabiyetin, kendi kavmine düşkünlüğün aleyhinde...." ve ısrarla, döne döne, cemaati, dinleyeni geren bir üslupla, azarlar gibi konuştu, okudu, bitirirken de adeta unutmayalım diye tekrar tekrar -sanki düşmanmışız gibi -kardeşliğimizi hatırlattı durdu. Önce gerildim, baktım cemaat sakin, ben de sakinleştim. namazımı kıldım, sustum.. Düşündüm ki aynı hatip bir müddet evvel, şehitlerimizi andığı bir başka hutbesinde, Yahya Kemal'in "Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi, senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi.." mısralarını okuyor, Mehmet Âkif'in, İstiklal Marşında geçen "ebediyyen sana yok ırkıma yok, izmihlal.." mısraını da hatırlatıyor , yine Beyatlı’nın mehter formunda bestelenen "İstanbul'u fetheden yeniçeriye gazel" şiirinde askere hitaben " Vur, Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına " sözlerine de dikkat çekiyordu.. Bu yaman çelişkiyi anladım ama, "sükût, ikrardan geliyordu"...sustum, sustum. milletimiz, susarak konuşur, dedim. Rahmetli Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanındaki saltanat taraflısı istanbullu hocaya karşı “kalpaklı Kuva-yı Milliye subayının itirazı”nı hatırladım. o hoca da bir müddet sonra Kuva-yı Milliye kahramanları arasına katılacaktı. Düşüncelere daldım. Allah bu millete yardım eder, dedim, Haziran yağmurunda Allah'ın rahmetine sığınarak gözlerim dolu dolu, fakirhaneye döndüm..Hayırlısı olsun inşallah...Gaflet ehli de bir gün kendine gelir, dedim..Başka ne diyeyim ki ?

5 Haziran 2015  · KA’BE ÇEVRESİNE GÜL BAHÇELERİ YAKIŞIR…Allah, İslam âlemini zalimlerden korusun..Nerede, "Ben, Hadimü'l-Haremeyn"im ( Mekke ve Medine'nin hizmetkârıyım) diyen Osmanlı-Türk hükümdarı Halife Yavuz Sultan Selim'in ruh akrabaları ve torunları ? Allah büyüktür, binalar değil... Binalar yıkılır, Ka'be bütün aydınlığıyla ortaya çıkar, işte o zaman inşallah bize de tavaf nasib olur...

5 Haziran 2016  · “ÖNKUZU HEY ÖNKUZU.!. Allah rahmet eylesin. O günü hiç unutmadık, 46 (53) yıl olmuş...Fakültede öğrenciydik. Duyduğumuzda inanamadık. Unutulmamalıdır. Hemşehrimdi,  Zileliydi..O gün doğanlar, bugün 46 yaşındadır. İnsanoğlu, ne zaman ne olduğunu okumaz dinlemezse bilemez ve anlayamaz. Kendi sınırlı dünyasını hakikat zanneder. Biz de tarih okumazsak aynı duruma düşmez miyiz ? Mazisiz ati olmaz.. Rahmetli N. Yıldırım Gençosmanoğlu'nun onun için yazdığı şiir yıllardır hafızalardadır : "Önkuzu hey Önkuzu; Önde gider Önkuzu, Anası"Dursun" demiş, Durmaz gider Önkuzu..." Devamını bulun, okuyun, düşünün, üzülün.. Üzülmek gıdadır...

4 Haziran 2016  · YEDİ YIL ÖNCEDEN HATIRLAMALAR…2000 yılından beri Lisans döneminden itibaren öğrencim olan Dr. Yasemin ATAGÜL'e yeni unvanının hayırlı uğurlu olmasını diler,meslek hayatındaki muvaffakiyetlerinin devamı temennilerimle, eşini ve ailesini tebrik ederim. Savunma sınavında jüride yer alan ve adayı çapraz sorularla terleten titiz ve değerli akademisyen arkadaşlarıma, başta bütün bilimsel jüri davetlerimize nezaketle icabet eden yüksek lisans döneminden öğrencim, çalışkan bilim insanı Prof. Dr. Işıl ALTUN, 20 yıl birlikte çalıştığımız, disipliniyle maruf Doç. Dr.Kenan ACAR, SAÜ-TÖMER'in kurucu başkanı ve yıllarca başarılı hizmetleriyle herkesin malumu Doç.Dr. Mustafa ALTUN ve yine Lisanstan beri öğrencim başarılı öğretim üyelerimizden Y.Doç.Dr. Ayşe AYDIN' a teşekkürlerimi arz ederim. Sınavda hazır bulunan iki doktor adayımız Okt.Özlem CEVHER ile yakın zamanda "doktor" olması temenni edilen Ar.Gör.Esra KİRİK'e de şahit olmaları ve hazır bulunmaları sebebiyle memnuniyetimizi ifade ederiz....

3 Haziran 2020  · Tanıdık, tanımadık; genç, orta yaşlı, yaş almış nesilden bereketli bir kadro..Sudan çıkıp tekrar suya dalanlar mı ? Uzun süre havada kalamıyorlarsa, suda engine açılıyorlardır...Eski sayılar elektronik olsa da okusaydık bari..Kolay gele...

3 Haziran 2021  · YILLAR ÖNCESİNDEN BİR HATIRA...2017 YILI OLABİLİR,

9.Kadıköy Kitap Günleri'ni merak ederek tarihî Haydarpaşa Garı'nın peronları arasına kurulmuş belki 200'e yakın yayıncının kitaplarını sergilediği bölümleri gezdim.Kalabalıktı fakat çevrede ve çehrelerde Ramazan'dan eser yoktu sanki.Bizim ülkemizin güzel insanlarıydı hepsi ama laikliğin renksiz ve çilesiz yorumu, onları kendi köklerini umursamaz hâle getirmiş gibiydi ve bu durum onlar için entel olmanın garip bir göstergesine dönüşmüştü. Lokantalar açıktı ve etrafa kokular yayılıyordu, iki elden biri sigaralı veya suluydu..Kıyıdaki Haydarpaşa Camiinden ikindi ezanı da yükselmese, kendimi bazılarının çok hoşlanacağı Paris'in mütevazı semtlerinden birinde veya herhangi bir sahil kasabasında sayabilirdim. Sevimli çocuklar dışındaki bu güzel insanlar, "sosyal demokrat Avrupalı" Hristiyan romantizminin bile farkında olmayabilirlerdi. Bu onların tercihiydi. "Metal yorgunluğu"ndan da ötede bir yorgunluk, her tarafı sarmışa benziyordu. Kitaplar, birkaç istisna dışında 45-50 yıl öncesini tekrarlayıp duruyordu. Dolaştım dolaştım, sadra şifa birşeyler aradım.Tam son bölüme geldiğimde 150-200 kişilik bir kalabalık oturmuş kürsüye gelecek konuşmacıyı bekliyordu.Ben de oturdum. Konuşmacı Enis Batur'muş. İlk defa dinleyecektim. Beyazlaşmış sakalını dumanlayan sigara eşliğinde, gerçekten güzel bir konuşma yaptı. Beğendim. Türkçesi, dil tartışmalarında kaybettiğimiz zamanı unutturacak kadar temiz, rahat ve düzgündü.Zarif, ironik ve düşündüren bir üslupla bir saate yakın konuştu. Beş altı güzel soruya muhtevalı, nükteli, seviyeli cevaplar verdi. Dinleyenlerin medeniliğine ve doğallığına diyecek yoktu. Benim soru yöneltmem yakışık almazdı.Sanki iki gün evvel 16 şehit vermemiştik. Farklı etnik grupların kitaplarının bulunduğu bölümler ..40-50 yıl öncesinin Marksları, İboları, Denizleri, Yılmazları,,,eski mutena yerlerini koruyordu. Ermeni, Rum ve bilumum gruplara güya yapılan haksızlıklar(!) teselli , özür ve cüret kitaplarına bürünmüştü. Halbuki bu ülke demokrasisinin; cevval, dünya çapında, filozof gibi yol gösterecek fikrî ve siyasî sosyal demokrat kadrolarına da ihtiyaç vardi. Meyus ve mükedder adımlarla çıktım. Kulağıma gelen davul zurnanın davetkâr sesine doğru ilerledim. Karşıda Sultanahmet ve Ayasofya'nın silüeti, belli belirsiz görünen İstanbul'un ikindi sonrası manzarasını aksettiriyordu.Tek ümit verici sesler ve çehreler; anne babalarının yanıbaşındaki küçük çocuklardaydı..Ve bir de Rıhtıma doğru giden caddenin ortasında yüksek binalar arasında "biz daima varız" der gibi dalgalanan "üç hilal"in verdiği mesajdı. Şairin mısraları kulaklarımda uğulduyor "Ayağa kalk ve sevin, başlar yüksekte" diyordu...Ümit ve temenni ediyorum ki onların 2040 yılındaki 100 milyonluk Türkiyesi, demokratik ses ve renkleriyle daha evrensel daha milli ve daha insani olur.

2 Haziran 2019  · TEKE TEK Programında gene akla ziyan konular var.  Üç profesörü dinliyoruz : Güneş, yıldızlar ve dünya....O programdan sonra da Pelin Çift'in yönettiği "Gündem Ötesi"nde yine üç bilim adamı "Rum Pontus Kurgulu Yalan İddiaları"na belgeli cevaplar veriyorlar..Ve gecenin sonunda "Büyük Sorular"da Dücane CÜNDİOĞLU konuşuyor....Bilmeden olmuyor. Bilenlere saygılıyım. Cehalet çok tehlikeli bir düşman..

1 Haziran 2023 / YARIN İÇİN TAHMİN ve TEMENNİLER...SZC TV'deki İsmail Saymaz ile Prof.Dr. Ersan Şen'in yer yer sakin ve gergin değerlendirmelerini dinlerken düşündüm ki : Bu konuşmalar belki de istikbalde ülkemizin ihtiyacı olan seviyeli, kültür ve tecrübeye dayalı popüler ve pragmatik olmayan bir "Ulusal Sosyal Demokrat" hareketin gelişeceğinin habercisidir. Elbette Avrupa'daki benzerleri gibi fikrî seviyesi yüksek "İslamî Demokrat Hareket" ve nihayet sağlam temelleri olan "Turanî ufuklu Milliyetçi Demokrat" hareketler gelişmeli her üçü de ayrı ayrı %33'lere talip olarak üçte birlik dengeler içinde milletimizin teveccühüne göre rekabet edebilmeli yahut ittifak edebilmelidir. Ben ümitvarım efendim. Hedef, 2028 seçimleridir inşallah...Yeter ki okuyan ve düşünen araştırmacı kadrolar yetişsin…

1 Haziran 2016  · DİRİLİŞ-ERTUĞRUL / 1 Haziran 2016'dan :* Büyük zaferler, küçük mağlubiyetlerle beslenir...* Rüyası olmayanın istikbali olmaz..* Düşmanın en büyük hilesi,dostluktur...* Menzilimiz her daim, güneşin battığı topraklara doğrudur.* Cenk, ölünce değil düşmanlara benzeyince kaybedilir...* Allah, gidenlerin de kalanların da yardımcısı olsun....