102. YILDÖNÜMÜNDE CUMHURİYET’İN DEĞERİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK…

Ekim 2025 / “Cumhuriyet, fazilettir.” Gazi, Mustafa Kemal Paşa’ya ait bu özlü sözü çok beğenirim. İki kelimede bütün bir rejim felsefesi özetlenmiş gibidir. Sözün devamında Atatürk, “ Cumhuriyet, faziletli ve namuskâr insanlar yetiştirir.” hükmüyle milletimizin siyasî ve idarî hayat tarzının “fazilet ve ahlaka müstenit” olduğunu da ilave eder. Bir zamanlar kompozisyon derslerinde sık sık yönelttiğimiz bu veciz ifadelerin yorumunu beklediğimiz dünün gençleri kadar günümüzde yetişenler ne kadar nasiplenmektedir, bilemem fakat kelime ve kavramların mana ve mahiyetine nüfuz edilmedikçe yetişkinlerin de konuya layık olduğu ilgiyi göstermemeleri ihtimali bana ürkütücü gelmektedir. 102. yılına kavuştuğumuz Cumhuriyet fikriyatını ve ruhunu kavramadan, demokrasi idealini sadece yürüyüşlerde ve sloganlarla zayıflatılmış mitinglerde bırakmak, sıradan hâle getirmek herkesin canını sıkmalı, sadece törenlerle yetinmek kimseye kâfi gelmemelidir.. Halbuki “Cumhuriyet fikri”, bütün toplum kesimlerinin yaşadıkları hayattan memnun olacakları, adalete güvenecekleri, haksızlıklar karşısında susulmadığına dair itimat duygusu içinde yaşayacakları bir sosyo-ekonomik zemine muhtaçtır. Bir ülkede birinin çektiği acıyı diğeri umursamıyorsa orada fazilet yerlerde sürünüyor, yüksek ahlakî değerler lafta kalıyor hatta hatırlanmıyor demektir. Namık Kemal, hangi şartlarda yetişmişti ki milletin dertleri ile hemhal oluşunu “Bâis-i şekva bize hüzn-i umumîdir Kemal / Kendi derdi gönlümün billah gelmez yâdına” diyebilmişti. “Hüzn-i umumî” ile milletin acıları, dertleri kastedildiğine göre “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cılar, Namık Kemal’in dert babası tavrını anlayamazlar. Atatürk’ün Namık Kemal’i beğenmesi ve kendine örnek alması boşuna değildir. Yoksa şair Kemal’in “ Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini / Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara mâderini..” yakınma ve ümitsizliğine Kemal Paşa; “…Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” sözüyle karşılık verebilir miydi ? Cumhuriyet idealinin temelinde; -şartlar ne kadar namüsait olursa olsun- yarından emin olmak, güven duygusu, ahlakî değerlere bağlılık, adaletin mutlaka tecelli edeceğine dair itimat duygusu, hür bir vatanda yaşamanın emniyeti, ele güne muhtaç olmadan sofra başına ailece uturabilme hazzı, bayrağımıza kastedebilecekler için çekinme ve caydırma gücü, bizi asla sarsamayacak olan birlik ve beraberlik şuuru, devletimizin milletimiz ile uyum içinde bulunma mecburiyeti, ailevî hassasiyetlerin korunması ve idamesi…gibi vazgeçilemez, terk edilemez değerler vardır. Bu değerlerin aşınması için bir takım gizli eller uzun zamandır planlı bir gayret ve yıpratma savaşı içindedirler. Belli ölçüde zarar da vermişlerdir. Ancak “yiğit düştüğü yerden kalkar” ve yoluna devam eder. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” diyen Atatürk’ün emaneti aziz Cumhuriyetimiz, şuurlu, erdemli, namuslu, şerefli, âdil, dürüst, çalışkan, ilmi en hakiki mürşit sayan nesiller elinde istikbale doğru yürüyüşünü sürdürecek, “ebediyyen payidar” kalacaktır inşallah. Türk milletinin hayat anlayışında ümitsizlik yoktur. Daha dikkatli, bütün meselelerine sahip çıkan, barış içinde çok sesliliğe inanan yeni nesillerle demokratik hayatımızda nice Cumhuriyet bayramlarına kavuşmayı temenni ve dua ediyoruz…

8 Ekim 2025 / ÇAPA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU'NDAN ARKADAŞIM, AĞABEYİM Nurettin Kişioğlu'nun vefatını biraz evvel öğrendim...Ben cenaze namazına gitmeye hazırlanırken meğerse o toprağın kara bağrına emanet edilmiş bile...Ruhu şad, mekânı cennet olsun...

Rahmetli Nurettin bey, güleryüzlü bir ciddiyetin sahibiydi. Uzun yıllar Sapanca'da lise müdürlüğü yaptı. İngiltere'de 6 yıl kadar Millî Eğitim Bakanlığı adına görevde bulundu. Emekliliğini takiben Sakarya Üniversitesinde Türk Dili Okutmanlığı yaparak tecrübelerini ve bilgi birikimini gençlerle paylaştı. O yıllarda iki okul arkadaşı olarak diğer bölüm mensuplarımızla birlikte güzel sohbetlerimiz ve hatıralarımız oldu. Daima efendi, nazik, nüktedan, giyim kuşamına dikkat eder bir asalet içinde yaşadı. Vefalı, mesafeli, ölçülü, bin düşünüp bir konuşan şakalarında dahi zülf-i yare dokunmamaya gayret eden bir şahsiyetti. Bugün öğleden sonraki iç sıkıntılarımın sebeplerinden biri de onun aramızdan ayrılışıyla mı ilgiliydi ? Okuldan eve erken gelişim, huzursuz ruh hallerim, meğerse onun toprağa verildiği ikindi saatlerine denk gelmiş de haberim yokmuş...Halbuki niyetimiz 80-90'lı yaşlara doğru sohbet edecek yeni zamanlar bulmaktı. Yorgun kalbi ancak bu kadar izin vermiş. Bazı ayrılıklardan, kayıplardan sonra insan söylemek, yazmaktan ziyade susmayı, düşünmeyi tercih ediyor...Nurettin KİŞİOĞLU'nu unutmayacağız. Hakkımız daima helaldir. İnşallah o da bize helal etmiştir haklarını..Ne diyeyim bilmem ki...Onun vatanseverliği, tavizsiz milliyetçiliği, fikirlerinde kırıklık olmadan son nefesine kadar asaletle temsil ettiği mütevazı duruşu bize bıraktığı muhterem hatıralar ve derslerdir. Dualarımız ve onun aziz hatırasına gönderdiğimiz Fatihalar inşallah ruhunu ferahlatır. Helal olsun helal olsun helal olsun savgili biraderim, ağabeyim. Ailesine, torunlarına ve Sakarya eğitim camiasına başsağlığı diliyoruz..

***

Ekim 2016 / "Ah Kerkük ,vah Musul !" dememek için teyakkuz hâlinde ve dualarla bütün dikkatimiz Halep ve Musul diyarındadır...Eğer biz oralarla ilgili değilsek onların gözü doymaz. Bizden neler neler isterler. Biz koca bir imparatorluk kaybedenlerin torunları, varisleri değil miyiz ? Bu türkü neden Türkçedir ve neden Arif Nihat Asya'nın dediği gibi "Aras niçin, Dicle niçin,Fırat niçin benden doğar bana dökülmez ? " ..ve Necip Fazıl " Nerede kardeşlerin cömert Nil, yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna ?" suallerini neden sormaktadır ?

***

29 Eylül 2020 / YAĞMURLU HAVADA HAZAN DÜŞÜNCELERİ...

Geçenlerde kadim bir dostumuz, sohbet esnasında diyordu ki ." istişare etmeyenler, tecrübeli insanlardan görüş almayanlar, kendi âlemini yegâne sananlar, pişman olduklarında iş işten geçmiş, atı alan da Üsküdar'ı aşmış oluyor. Alın teri, el emeği ve göz nuru ile Allah'in nasip ettiği nimetler, şeytanın oyunu demek olan gafletlerle, zekâ yanılmalarıyla kaybedilince, nefis kendi hatalarına binbir mazeret uydurarak defalarca haklı çıkarttığı zavallı fani için yeni hileler, tuzaklar da kurarak hayatını çekilmez hâle getirebiliyor.

Allah insanlarımızı sonu gelmeyecek, nefsin oyunlarından, yıpratıcı ihtiraslardan, dikine gitmekten, kibirden, dar ve tek yönlü düşüncelerden korusun..

Özeleştiri yapmadan, kendini hesaba çekmeden , kritik, hayatî, hassas konularda acele kararlar alan saf kargaları, tilki tavırlı karanlık emellerin avladığını, Beydaba'dan, Mevlana'ya, La Fontaine'e kadar çocuk hikâyeleri bile -uyanalım diye-asırlardır anlatıp durmaktadır,

Allah hepimizi, mantık hatalarından, nankörlüklerden, vefasızlıklardan, kötü huydan, israftan, inattan, geçimsizliklerden, didişmelerden, sabırsızlıklardan, gerginliklerden muhafaza eylesin.."

arkadaşım haklıydı. Dünü unutanların, yarını olamazdı. Taviz vererek yaşamanın da bir sınırı olmalıydı. Meçhul arkadaşımla yaptığımız çay sohbetine keşke başka başka muhataplar da bulabilseydik. Boşuna mı demişler ki zararın neresinden dönülse kârdır. Ömrüm ders almakla geçti.. Allah kimseyi şaşırtmasın...

***

TANIMAKLA, DİNLEMEKLE İFTİHAR ETTİĞİM

YAVUZ BÜLENT BAKİLER'E RAHMETLERLE ve DUALARLA...

28 Eylül 2025 tarihi, Türk edebiyatının son yarım asrında eser veren şahsiyetlerinden Yavuz Bülent BAKİLER ağabeyimizin ebediyete intikal ettiği tarih olarak hafızalarımıza kaydedildi. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Şiirleri, nesirleri ve konuşmalarıyla 1975'lerden günümüze üç, dört nesil üzerinde derin izler bırakmış olan Yavuz Bülent bey, güzelim Türkçenin sarıp sarmaladığı hitabetiyle, tavizsiz Türk milliyetçisi üslubuyla, "millî romantizmi idrak" etmiş yüksek hassasiyetiyle, nezaketi ve tevazuu ile, ince nükteleri ve güler yüzüyle, eğitim camiası mensuplarına gösterdiği samimi saygıyla, gençlere verdiği değerle, yakın siyasi tarihimize dair zihnini meşgul eden ve üzen konulardaki yaralı kalbiyle, gönlümüzde asla silinmez izler bırakan bir fikir ve edebiyat kahramanı idi. Son 40 yıl içinde kendisini defalarca dinledim. 1980'den itibaren Üsküp'ten Kosova'ya, Türkistan Türkistan, Duvak, Harman, Sözün Doğrusu, Arif Nihat Asya ...gibi sayısı 20'yi geçen kitaplarını ve gazetelerdeki dergilerdeki yazılarını okudum, okuttum. Söz varlığı üzerine yüksek lisans tezi yaptırdım, kendisine ve eserlerine dair, -bilgisi dahilinde- hakkında mütevazı yazılarım çıktı. Değişik vesilelerle zevkli sohbetlerimiz oldu. Sakarya Üniversitesindeki şiir ve edebiyat sohbetlerimize katıldı, yüksek heyecanlarla sevilerek dinlendi. Merhum Yavuz Bey, Türk milletinin ve Turan ülküsünün en önde gidenlerindendi. Onu yakından tanıyıp dinlemeyenlerin, eserlerini okumayanların hakkında sağlıklı ve insaflı hükümler verebileceklrini düşünmüyorum. Rahmetli Ahmet Kabaklı hocamızı çok sever ve sayardı. Kendisine şiir de ithaf etmişti. Hoca da ona kıyamaz, gönlünü alır, yazılarını dergide yayınlatırdı.

Türk fikir ve edebiyat hayatı, çok kıymetli bir evladını kaybetmiştir. Bütün eserleri okunup incelendiğinde nasıl bir değerden mahrum kaldığımız daha iyi anlaşılacaktır. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camiinde kederli çehrelerimizle ikindi namazını müteakıben dualarımızı, Fatihalarımızı aziz ruhuna hediye eyledik. Ruhu şad u hurrem olsun inşallah..

***

Ekim 2024 / KUL OZAN FIRAT BEY'E FATİHALARLA...

40 yıldır tanıdığım, evinde güler yüzlü çay sohbetlerinde dağlar aşan fikirlerine ve Turan hayallerine ortak olduğum, mütevazı, kendini iyi yetiştirmiş, Türk musikisinde mütebahhir, sahib-i seyf-i kalem, ileri derecede gözlük kullandığı halde okumaktan, yazmaktan vazgeçmeyen, daima öğrenme aşkıyla dolu, hakiki manada şair, "dünyayı Türkler ve başkalarından ibaret gören", Türk Edebiyatı Vakfı'ndan Anadolu yakasına defalarca beraber dönüşlerimizde seviyeli nükteleri ve "yave" dediği zarif iğneleriyle yüzümüze gülümsemeler sunan, anlattığım bir hatıra üzerine bana sonradan bestelenen "TUNA BOYU" isimli şiiri ithaf ederek, naçiz şahsımı şereflendiren, asla kibirlenmeyen, ilim, irfan sahiplerine saygı duyan, daima asaleti, nezaketi ve tebessümü ile hatırlayacağım Fırat Kızıltuğ beye rahmetler diliyorum. Muhterem eşine, evlatlarına, Türk ilim edebiyat ve sanat dünyamıza baş sağlığı diliyorum...