Haziran 2014 / Şimdi bize neler oldu ? " Bayrak düşerse vatan düşer.." diyenlere kızılmamalıdır.

ŞANLI BAYRAĞIMIZIN askeri birlik hudutları içinde iken gönderden indirilip kalabalığa atılışını ne yazık ki bu akşam haberlerde derin bir şaşkınlık ve üzüntü içinde ilk defa gördüm. Gözümle görmedikçe haberlere, medyaya inanasım gelmemişti. Inanmak istememiştim. Kendimi bildim bileli böyle şey duymadım... Bu üzüntü yetmiyormuş gibi bir de Musul... Allah milletimize ve zavallı duruma düşürülen İslam âlemine acısın... Gereğinin yapılacağına dair bu milletin millî vakarı ve sabrı devletine olan güvenini muhafaza edecektir, olanlar asla unutulmayacak, milli hafızamıza acı ve diri bir ibret vesikası olarak kaydedilecektir. Çünkü milli şuur " Unutmak, ihanettir." der... Çünkü aslında "hepimiz birer Türk bayrağı olduğumuzu, onu asla yere düşürmemek gerektiğini..." çocukluğumuzdan itibaren öğrenmiştik... Kaşlarımız hep çatıktır , gözlerimiz uykuya uzaktır. Allah sonumuzu hayreyleye ve silahlı güçlerimize ,emniyet mensuplarımıza ,devlet sorumlularına yardım eyleye, ferasetlerini artıra..

Haziran 2016 / İstanbul Türkocağı' ndaydık.. Muhteşem bir anma proğramı oldu. Tam da vefatının 50. yılında 10 Haziran Cuma, aynı gün...Hüsn-i tesadüf...Mezarlık ziyaretinden sonra Divanyolu'ndaki II.Mahmut Türbesinin yukarısındaki konferans salonunda 200 kişiye yaklaşan dinleyici topluluğuna Prof.Dr.Abdullah UÇMAN Bey ve bendenizin, İstanbul Türkocağı Başkanı Dr.Cezmi BAYRAM Bey'in yorumları ve yönetiminde bir saati aşan değerlendirmelerimizden sonra İstanbul'un güzide Hafız ve mevlidhanlarından beş kişilik bir heyet, davetlilere son derece duygulandırıcı güzellikte bir akşam yaşattılar.. Kur'an tilaveti , Mevlid ve ilahilerle rahmetlinin ruhunu şad ettiler. Lisenin bahçesinde de üç yüz kişiye yaklaşan her yaştan "Aziz Ocaklılar" oruçlarını açtılar. Dr.Cezmi Bayram'ın şahsında emeği geçen bütün Türkocağı mensuplarını tebrik ediyorum. Manzara, Hamdullah Suphi Bey 'in adına çok yakıştı. Nice torunları yetişsin inşallah bu topraklarda.. Mekânı cennet olsun...

Haziran 2021 / "Veren el, alan elden üstündür.." Âmenna, bu bir hadistir.. Ancak :

Bu romantik ve menkıbevî hadiseyi, verecek ellerle alacak eller arasındaki hassas köprüleri aşacak cemiyet nizamının kurulduğu, insan kumaşının biçildiği muhit ve şartların olup olmadığını değerlendirelim de sonra düşünelim. Bu millet yanıltıla yanıltıla güven duygularından o kadar mahrum bırakıldı ki kendine gelmek için "erken sayılacak kadar geç kalındığı" veya "ne kadar geç olursa olsun yine erkendir" oyalamacılığının yanıltıcı heveslerine kapıldı... Bana göre, önce güvenlerimizi tazeleyecek, ümitlerimizi yeşertecek kadrolar yetiştirelim, meyvelerini görelim de sonrası gelir. Ümidimiz var.. Çok çalışılmalı.. Adam olacak zeki, çalışkan çocuklar ve gençler aranmalı, yetiştirilmeli, mücadeleden vazgeçilmemeli.. İşte o zaman şaheser tekrar uyanır. Rahmetli Mehmet Âkif ;

"Gözyaşından ne çıkarmış, niye ter dökmediniz ?" diyor. Efsanevî, menkıbevî fakirler aramak mı kurtuluştur, yoksa realist, ilim ve ticarette zenginleşmiş adalet timsali güçlü devletlerin ve teknolojik gücü yüksek orduların sahibi milletler arasına katılmak ve hatta onların önüne geçmek mi ? Dinî romantizm ve gözyaşı bizi daha fazla yanıltmamalıdır. Zaaftır.. Hezimet sonrası oturup ağlayan bir halifeye, anasının; "Ağla ağla, erkekler gibi kan dökmedin, mücadele etmedin, şimdi acizler gibi ağla." demesini okuduğumda acı acı düşünmüştüm.. İlim, eğitim, ekonomi, hikmet erbabı insan seviyesi yükselmedikçe düzelemeyiz.. Ben işte oralardayım.. Bazı videolarda anlatılan yerde değilim../

Haziran 2021 / YILLAR ÖNCESİNDEN BİR HATIRLAMA... Gençlik yıllarımızda "Türklük gurur ve şuuru, İslâm ahlâk ve fazileti" üzre "Türklük bedenimiz İslam ruhumuzdur..", "Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız..", "Türk-İslam Ülküsü / Sentezi / Terkibi" gibi sözler hoşa gider, Diyarbakırlı Rahmetli Gökalp'in "Türk milletindenim, İslam Ümmetindenim, Batı Medeniyetindenim" ifadesi, mensubiyet sebebi haline gelirdi. Bu günün fikir ve siyaset adamları; bu manada uyandırıcı, birleştirici, aynı bayrak altında, aynı kıbleye yönelmiş, aynı güzel vatanda, tarih ve millet şuuruna sahip, güzelim Türkçenin "Dünya dili" şemsiyesi altında, yeni bir şahlanışa yönelebilir, rahmetli Nurettin Topçu ve Mehmet Kaplan'ın ortak ifadesiyle "Yarınki Büyük Türkiye Rüyası" nı hakikat eyleyebilirler...

İLK ÜLKÜCÜ ŞEHİTLERDEN YUSUF İMAMOĞLU’NU RAHMETLE ANARKEN…

55 yıl evvel 8 Haziran 1970, Salı günü olduğunu hatırlıyorum...Öğleden sonra Çapa'daydık. Haber aldık, Bayezıt'taki Fakültemize koştuk.. O kalabalığın içindeyim...Şehadetinden bir hafta önce tanışmıştık...Cebinden 35 kuruş çıktığını söylemişlerdi. Babası vapurun üst güvertesinde kalabalığa seslenerek "Bir Yusuf'um gitti binlerce Yusuf'um oldu..." dediğinde hepimiz gözyaşlarına boğulmuştuk. Bursa'ya götürdük, Ulu Cami'de namazını kıldık ve ebediyete yolcu ettik.Mezarının toprağındaki nemi hâlâ avuçlarımda hissediyorum. O zaman asistan Dr. olan Mertol Bey Hocam bir adım ötede hüzünle düşünüyor, oturmuş toprağı düzeltiyordu. O gece Kızılay Öğrenci Yurdunda hiç uyumadık, nöbet tuttuk. Turgut Güler kardeşim o gece rahmetli için çok beğendiğim bir ağıt-şiir yazmıştı.. İmamoğlu'nun kendi şiirine de göndermeler yapan bu şiir, o aylar içinde TMTF'nin "Türk Gençliği" dergisinde yayınlandı: "Haydi yiğit haydi yeni akına, ülkümüzün cihan varsın farkına.." Bu günün şehitleri ile onlar aynı mayadandırlar. Unutulmamalıdırlar. Ruhları şâd mekânları cennet olsun...

Haziran 2015 / Menderes' i, Turgut Özal' ı, Necmeddin Erbakan' ı , Alpaslan Türkeş' i, Bülent Ecevit' i, Demirel' i rahmetle ve şükranla yad ediyorum. Çok partili hayatta, memleketteki millî birliği korumuşlar, farklı eğilimleri barış içinde kendi partilerinde tutmayı başarmışlar, kardeşlik, akrabalık ruhunu muhafaza edebilmişlerdi. Bu liderler, Atatürk-İnönü-Bayar çizgisinden sonra, sözlerine çok dikkat eden, karizmatik ve milli-İslami hassasiyetlerde topluma saygılı insanlardı. Değerlerle oynamayı asla göze almadılar. Milletten de bekledikleri karşılıkları buldular. istimar üslubu kullanmadılar, yaraları kaşımadılar. Eski seçim tablolarını inceleyin, bu manzarayı görürsünüz. 2014 il genel meclisindeki oyları 7.400.000 civarında olan bir siyasi teşekkül, bu gün ancak yaklaşık 7.520.000 oy alabilmişse üzerinde iyice düşünülmelidir.. Yine de iyimser olmak istiyorum. Milletimiz ; muhafazakâr-millî bir koalisyonu veya dışardan destekli erken seçim hükümetini işaret etmektedir. Bu eğilimin, oy nispetleri, toplam yüzde 60' a yakındır.

milletin duygularıyla ve hassasiyetleriyle oynamaya gelmez. başarılı olamayan lider ve kadrolarının durumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğine dair bir siyasi tablo vardır..Seçime katılma oranı yüksek olsa da katılmayan yüzde 14, memlekete nasıl bir kötülük edebileceklerini bir daha düşünselerdi de hiç olmazsa yüzde 95 katılım olaydı, manzara farklı olabilirdi...Oy kullanmaya gitmeyen 8.000.000 (sekiz milyon) oyu ciddiye almalı ve onları sandığa çekmelidir...Seçim barajı olmamalı, kahramanlık tahriki yapılmamalıydı. Hiçbir oy boşa gitmemeliydi. Milli bakiye sisteminin doğruluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü zafer çığlıkları,

yüzde yüz katılımla gerçekleşmişe benziyor. Son tespit: Bu millet bin yıldır bu ülkede ne badireler atlattı. Bu ne ki ? Bu olsa olsa her seçim gibi bir derstir, anlayana...Ben anladım ve üzüldüm. Her vatan evladı kendi payına sorumluluğunu düşünmelidir. Kardeşliğimiz ve akrabalığımıza halel geleceğini sanmıyorum. Tarihte yaşananlar böyle bir tehlikenin asla olamayacağını gösteriyor.

hayırlısı olsun. Sakin ve vakur durulmalı, milletin verdiği mesaj alınmalıdır.... SEÇİMLER, demokrasilerin bayramı sayılır.. Bayramın birinci faslı bitti. saat 17.17 veya 5' i 5 geçiyor.. Seçimlerin sonucu, vatana millete hayırlı olsun...5-10 saat içinde manzara belli olur, gerginlikler biter... Bu millet 1946' dan beri çok partili demokratik hayata alışkındır. Ne badireler atlatmış, ne ihtilaller ne muhtıralar yaşamıştır.. Kerameti kendinden menkul bazı basın ve yayın organlarının seçim günü bile sembolik, dolaylı belgesellerle adres göstermeye çalışmasına rağmen; milletimiz, gencinden yaşlısına kadar düğüne gider gibi temiz, sade kıyafetlerini giyerek, ağır başlı, vakur bir sükûnet ile mütebessim çehrelerle oylarını atmışlardır. Bundan sonra söz, açılan sandıklardaki milletin sözüdür. Herkes ayağını- onun sözüne göre- denk almalıdır. Beğenmiyorsa bir sonraki seçime yarından tezi yok planlar, projeler yaparak hazırlanmalı, kendini millete anlatmalıdır.. Demokrasilerde derdini anlatamayana ekmek yok. Millî iradeye saygılı olunmalı, millete tepeden bakılmamalıdır. Hayırlı, uğurlu, kademli olsun, millî birliğimiz ebedî olsun. Nice seçimleri, torunlarımızla birlikte sandık başlarında yaşamak nasip olsun. Kadir Tanrı arı imandan ayırmasın. Şehitlerimizin ve geçmişlerimizin ruhu şad, gelecek nesillerimizin bahtı açık olsun. Nice Dedem Korkutlar yetişip boy boylasın soy soylasın.. Hanım heyy...

Haziran 2018 / VATANIM SENSİN dizisi de sezon sonu bölümüyle ekranlara veda etti. İzmir'in dağlarında çiçekler açarken Miralay Cevdet ile Azize Hemşire, üzerine bayrak örtülü kabirlerinde vatan toprağına yanyana uzanmış yatıyorlar. Evlatlarına şerefli İstiklal Madalyaları emanettir. Bize de vefalı olma şuuru kaldı. Tarihi diziler; hataları ve sevaplarıyla bizi tarihimizle barıştırıyor, yeniden düşündürüyor. Emek sahiplerine teşekkürlerimizle...

Haziran 2024 / Milletimiz çok özlemiş ve istemiş ki Batı'ya akmış....Kaderimiz doğudan batıya doğrudur. Oraları özlemek kavuşmaktan daha zevkli olabilir. Tercihim şimdilik budur. Belki daha kalabalık Türk illerini, ülkelerini görmek isterim. Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi... Azerbaycan ve Balkanları görmek nasip oldu. Hayırlısı olsun inşallah…

Haziran 2023 / YARINLAR İÇİN TAHMİN ve TEMENNİLER...

SZC TV'deki İsmail Saymaz ile Prof.Dr. Ersan Şen'in yer yer sakin ve gergin değerlendirmelerini dinlerken düşündüm ki: Bu konuşmalar belki de , istikbalde ülkemizin ihtiyacı olan seviyeli, kültür ve tecrübeye dayalı popüler ve pragmatik olmayan bir "Ulusal Sosyal Demokrat" hareketlerin gelişeceğinin habercisidir. Elbette Avrupa'daki benzerleri gibi fikrî seviyesi yüksek "İslamî Demokrat Hareket" ve nihayet sağlam temelleri olan "Turanî ufuklu Milliyetçi Demokrat" hareketler gelişmeli her üçü de ayrı ayrı %33'lere talip olarak üçte birlik dengeler içinde milletimizin teveccühüne göre rekabet edebilmeli yahut ittifak edebilmelidir. Ben ümitvarım efendim. Benim temennim semboliktir. Doğrusunu milletimiz bilir ama nice ANAP'lar AP'ler DP'ler DSP'ler DYP'ler unutulup gitti. Hedef, 2028 seçimleridir inşallah...Yeter ki okuyan ve düşünen araştırmacı kadrolar yetişsin..

Devlet Baba’nın 2019 başında “Sen artık kenara çekil, yoruldun, dinlen, torunlarınla kumda oyna..” dediği gün kendisine cevabımızdır : ... âhir-i kâr ve sonra, kravatı, ceketi bir tarafa bırakup, " izzet ü ikbâl ile bâb-ı riyâsetten ferâgat eyleyüp " , sîne-i talebeye teveccüh idüp, ders-i mecbûrîye dahî yanaşmayup, anlarun ders-i tercîhleri ile üç sene-altı dönem daha sınıflarda şâkirdâna nazar eyleyüp, gâhi fakîr, gâhi kendüleri konuşup, mukaabele-i bi'l-misil ziyâdece memnûn ve mesrûr olduk. Ne zamân ki 2019'un 15 Kânûn-ı Sânîsi geldi çattı, "Umûr-ı devlet karşusında boynumuz kıldan incedür", diyüp, mütebessim ü müteellim, hamd ü şükrân ile gûşe-i uzletümüze sıgınduk...Hüdâ fursat virür de kırâat ü kitâbetümüz, musâhabe vü mükâlememüz , tâat u duâlarumuz çoğaldukda, inşaallâhü Taâlâ, Hüdâ-yı lemyezel'e, şeb ü rûz, bî-hadd ü pâyân, arz-ı secde eylerüz, vesselâm...”

Mayıs 2015 / Adamın biri , kanalın birinde, akşama doğru, kesik kesik, kekeleye kekeleye dayak yemiş gibi konuşuyor : "Mağduru mağdura boğdurmaya çalışıyorlar.. Biri Kazlıçeşme'de, biri Yenikapı'da ..." diyor, konuşuyor da konuşuyor.. Millet de dinliyor.. Ben böyle "hakim mağdur üslûbu" tanımadım, duymadım. Halbuki "Feth'in yıldönümü töreninde Arif Nihat'tan muhteşem mısralar vardı. Millet, mağdur olmamıştır, olmaz.. Mağdur üslûbu gölgede kalmıştır. Fetih, hakimiyettir, mağduriyet değil. Akıllar başa gelmeli, vakur olunmalı, dik durulmalı, millî günlerde bir ve beraber olunmalıdır. Mehter ve Fetih de bütün milletin mirasıdır, başkalarının veya bir zümrenin sanılmamalıdır.. İSTANBUL'UN FETHİ'NİN 572.YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN,NİCE YÜZLERCE EBEDİ YILLARA İNŞALLAH..BİR MİLYARLIK TÜRK DÜNYASINA,ÜÇ MİLYARLIK İSLÂM ÂLEMİNE DOĞRU İNŞALLAH... Değerlendirmemizde, bir kanalda bir başka zatın, iki ayrı miting hakkındaki "güya mağdur üslûplu" değerlendirmesinden bahsediliyor. Yazılan iyi anlaşılmalıdır. Anlamak önemlidir.. Kanalın ve zatın adı verilmiyor, verilmesi de gerekmiyor. Biz, kelimelerin isabetle kullanılması hususunu 67 yıldır, okula başladığımız günden beri öğreniyor,52 yıldır da âcizane, fakirane öğretiyoruz, Allah izin verdikçe de öğreteceğiz .Asla gündelik siyasete girmem. Partizan yorum yapmam. Yapılmasını da burada doğru bulmam.Asaletime,vakarıma gölge düşürmem. Birbirimizi üzmemeliyiz.Çünkü bizim nesil çok gerginlik yaşamıştır.Kelimelerin seçiminde hassas ve son derece tecrübelidir.Arif Nihat ile Necip Fazıl ise bütün hayatlarında ve fikriyatlarında asla kırıklık olmayan millî-İslamî şahsiyetleri son derece keskin insanlardı.. Onlara yaklaşan doğru yola girmiş olur... HAYALLERİ BÜYÜK OLANLARIN İDEALLERİ DE BÜYÜR....

Mayıs 2013 / Topkapı Sarayı, mütevazı bir müessesedir..Gezdiğinizde anlarsınız. Dünyaya buradan yön veriliyor, seferlere burada karar veriliyor, milletin meseleleri burada dinleniyor, anlaşılıyordu. Burada bir sade ve güzel tarih sanki hayalmiş gibi yaşandı gitti. Duygularınızın daha derinlemesine tefekküre dönmesini isterseniz, Yahya Kemal'in "Aziz İstanbul" kitabındaki "Topkapı Sarayında Bir Gün " yazısını okuyun ve ilk parağraftaki "Topkapı Sarayında bir gün geçirdim ve ruhum, bu saraydan, soğuk bir demir, kızgın bir ateşten nasıl çıkarsa, öyle çıktı.." cümlesinin acısını duyun....

59HABER.COM’DAKİ 250. YAZIMIZ ÜZERİNE TEŞEKKÜR BÂBINDADIR…

2020 yılı Nisan ayından itibaren, güzel Tekirdağ’ımızın bu kültür ve haber gazetesinde Hasan ERGE ve Fatih ERGE beylerin davetleri ile muntazaman haftalık yazılarımızı yayınlamaktayız. Sağ olsunlar. Gazete haberleşmesinin artık yavaş yavaş internet yoluyla değişime uğraması, biz okumuş yazmış camianın kamu oyuna fikirlerini ulaştırabilmesinin yeni bir usulü hâline geldi. Anlık fikir alış verişleri ve mesajlarla değerlendirme yapabilme imkânı “sosyal medya” dedikleri âlemin kaçınılmaz bir rengi oldu. Orada aylarca biriken yazıları tekrar okuyabilmek, farklı konuları ele alabilmek, zamanımızın bir özelliğine dönüştü. Bu gelişmeler bizi “olup bitenlerin farkına varmak”, yahut “çağın farkında olmak” dediğimiz “fikrî uyanıklık” noktasında teyakkuzda tutuyor. Bu vesile ile baba-oğul ERGE’lere teşekkür ediyor, gazetemize uzun ömürler, mensuplarına sağlık ve afiyetler diliyorum efendim…

RUSYA ve RUSLAR, ezelî ve ebedî rakibimizdir, komşumuzdur. Biz onlardan irfanca üstünüz. Onlar asırlar içinde Türk tarihinin ve coğrafyasının aleyhine genişlemiş ve büyümüşlerdir. Onları geçmeye mecburuz. Hem millî hem emperyal olmak kolay değildir. Bizde de kendini yenileyen yüksek bir eğitimle birlikte ileri sanat ve edebiyat hareketleri olmalı, siyasetçiler içinde seviyeli bir tarih şuuruyla, zengin tefekkür sahibi ve geniş ufuklu şahsiyetler yetişmeli, teknolojik gelişmeler ve akıllı ekonomik atılımlar yapılmalı. İşte o zaman hepsini geçeceğiz, kendimize geleceğiz inşallah...

22 Mayıs 2021 / Bu bayrağın altındaki kimse incitilmemelidir...

Demokrasi, farkı seslere tahammül edebilmektir. Tek çiçekle bahar gelemez. Kendi dünyasını hakikatin yegâne kaynağı sayanlar, dünü unutmamalıdırlar. Zorla güzellik olmaz..Tebessüm hepimize lazımdır ama gözyaşı dökenlerin içindeki acıya bigâne kalanların da bir gün uykuları kaçabilir.. Yalanın saltanatı uzun sürmez. Sükût eden kalabalıklar hafife alınmamalıdır.. Şehitlerin hatıraları ve onların yetimleri her birimiz için mukaddes emanettir. Hakikatler, siyasi kanaatlerin hepsinin üzerindedir.. Allah, milletimizin yardımcısı olsun...

1683 ile 1730 arası 50 yıl kısa bir süre sayılmaz. O yıllarda isyanlar, kalkışmalar ve devlet yönetiminde zaaflar var... 1566'daki Kanuni'nin vefatını takiben II.Selim ve sonrasında devran değişiyor, durum aleyhimize dönüyor...Yine de "sosyal medya" faydalıdır. Sohbete vesile oluyor. Üniversitelerimizin bazılarında "Sosyal Medya Okuryazarlığı" bölümleri olduğunu duyuyoruz.. Bazı konular çok sayıda insanımızın tartışılan konuları yeniden ele almasına vesile oluyor. Okulların ve yazıhanelerin duvarları arasına kapanmamak, kaynaklarla birbirimizi aydınlatmak iyidir.

Mayıs 2019 / Karamanlı Sarı Paşa... Oğuz'un Avşaroğullarından Balkanların has evladı...Bütün yiğit Türkler gibi kalpağın çok yakıştığı, mütevazı fakat lider kumaşıyla doğmuş, Zübeyde Hanım'ın gözünün nuru, Makbule Hanım'ın ağabeyi, bütün Türklüğün ve mazlum milletlerin gönlünün ışığı, sevenlerinin yakışığı, her Rumeli Türküsü dinleyişimde gözüm yaşlı hatırladığım, her iki dedemin hemşehrisi diye gururlandığım, özlediğim, keşke Allah izin vereydi de bir on yıl, yirmi yıl daha yaşayaydı da kendisini anlamayanlara anlataydı diye hayıflandığım güzel adam, Gazi Mustafa Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan, ruhun şad ola.. Bu millet vefalıdır, seni unutmaz. Ruhuna Fatihalarımız armağan olsun. Tarihçilerimizin çoğu seni iyi anlamışlar ve hakkını teslim ediyorlar. Yetişmekte olan nesiller, eserini okumalı, seninle mazi ve istikbal köprüsünü kurarak hayata hazırlanmalı...Seni yetiştiren anaya, babaya, aileye, hocalarına ve komutanlarına, sana destek veren vefalı arkadaşlarına aşk olsun, helal olsun....Gâvurdan beslemeli dedikodunu yapanlar derdine yansın, kendi tıynetlerinden utansın. O gibiler her devirde vardır. Açık ve belgeli konuşamazlar, gaflet ötesi hâlleriyle cehaletlerine bürünerek güya yaşar giderler. Allah onları ıslah etsin. Bizi de asla vefasız ve nankörlerden eylemesin. Gazi Paşa ve Millî Mücadele kahramanlarının ruhları şad olsun…/

Mayıs 2023 / GAFLET Mİ CEHALET Mİ ? Bu gün 19 Mayıs 2023 Cuma...

Aziz Cumhuriyetimizin 103. yılındayız. Hamd olsun. Ebedî olacaktır inşallah. Tabii ki Cuma namazını eda için, yolda Amentü'nün manalarını düşüne düşüne, "Kadı köyü"nün, Kazasker tarafına kısmen yakın, "Millî Hakimiyet Parkı" civarındaki adı güzel Erenköy semtimizin hem de "19 Mayıs Mahallesi"nin mütevazı bir camiine gittik, bağdaş kurduk ve sonra diz çöktük. Dört rekat sünneti müteakip iç ezandan sonra hatibe kulak verdik. Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor ve Atatürk'ü Anma Bayramı ya..Hatib Efendi, günün mana ve önemine atfen, normal olarak gençlikten bahsetti. Hz. İbrahim'den, Hz. Yusuf'tan, Hz. Meryem'den elbette Hz. Peygamber'den örnek şahsiyetler olarak bilgiler sundu. . Bekledim ki Millî Mücadele'nin lideri "din ve devlet için gaza eden" Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarına da hiç olmazsa Fatihalar gönderen bir cümle kullansın.. Yok...Yok.. Bu nedir efendim? Gaflet mi cehalet mi ? Elinize tutuşturulan metinde yoksa bile bugünkü İstiklalimizin liderine ve silah arkadaşlarına dua göndermek o kadar mı zordur ? Camide babasının, dedesinin yanında namaz kılan sevimli çocuklar da duysa fena mı olurdu? Ben onların ruhlarına Fatihalar gönderiyorum. Siz de gönderiniz.. Yıllar önce yine bir seçim öncesi bir başka Cuma hutbesinde "Milliyetçiliği küçümseyen laflar" edilmişti de ben yine burada teessüflerimi ifade etmiştim. Şimdi herkes zaten bütün dünyada var olan milliyetçiliğin derdine düştü.. Gafiller ve cahiller hariç.. Allah onları ıslah etsin. Bizi de insaf ve vicdan sahibi olanlardan eylesin, vefa duygusundan ve tarih şuurundan uzaklaştırmasın. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarıyla aziz şehitlerimizin ruhları şad u hurrem olsun inşallah...

Güçlü olmalı; ilimde zirvelere tırmanmalı, ekonomide zenginleşmeli, sanatta, sporda eşsiz benzersiz gençler yetişmeli, harb sanayii on yıla kalmadan millileşmeli, dindar ve demokrat olunmalı, meydanlar istismarcılara kalmamalı, demagoji ve yalandan uzaklaşarak gerçek rakamlarla millete hesap verecek dürüst siyasetçiler yetiştirmeli, hatalarını itiraf edecek, özeleştiri yapacak devlet adamları çoğalmalı, vahim durumlarda uykusu kaçacak ümitvar fakat çatık kaşlı yöneticiler de devreye girmeli...Kimse kendisini "vazgeçilmez, yegâne-i cihan" sanmamalı. Zira "mezarlıklar, nice kendini vazgeçilmez sananlarla doludur..." derler.Ümitliyiz. "Gün doğmadan neler doğar." ;

"Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler..."

Mayıs 2020 / Türkçede başka dillere göre daha az kelime olduğunu sananlar, iddia edenler yahut meçhullerden nakledenler yanılıyorlar. Önce sayıya dayalı ikna edici kaynak göstermek zorundadırlar. V. Hugo'nun kırk bin kelimesini de neye göre saydıklarını uzmanının kaynağını göstererek ispat etmelidirler ama Evliya Çelebi'nin kırk-elli binlerde olduğunu, Yahya Kemal'in sadece kelime sayısı itibariyle on altı binlere ulaştığını ayrıntılı manalarla bunun yirmi beş binleri bulabileceğini söyleyebiliriz." Hugolar'ı veya her kim iseler"i gözünüzde büyütmeden evvel bu tarafa baksanız iyi olur... Bu yazıdan dokuz on yıl sonra bugün, mevcut Türkçe sözlüklerdeki kelime sayısı 350 000'lere ulaşmış, araştırma, proje ve incelemelerle sayı 1 000 000'a ( bir milyon) doğru gitmektedir. Dünyanın en zengin ve güzel dili Türkçedir. Hele tarihî bütün metinlerin taranması tamamlansın, yaşayan Türk edebî renkleri değerlendirilip birleştirilsin, özel sözlükler, şair-yazar-eser sözlükleri de yapılsın siz o zaman görün Türkçenin gücünü, güzelliğini..

Mayıs 2023 / BİRİ AKRAN, BİRİ İLERİ ve DİĞERİ GENÇ YAŞTA ÜÇ ARKADAŞA ZARİF SİTEMLER…Değerli arkadaşlar, dikkatli bir üslupla başlayıp zaman zaman benim 55 yıl önce MTTB'de -belki de rahmetli babanızla birlikte dinlediğim- Mısıroğlu tarzına doğru giden ifadeleriniz olsa olsa halk tabiriyle -hadi demeyeyim- rahatlama ısrarı içinde uzayıp gidiyor. Ayrıca üslubunu beğendiğimi söylemeliyim. Maşallah "Babasının oğlu"..sunuz, fakat ben dedikodudan ziyade olup bitene bakarım. "Her millet layığını bulur" sözü buraya nasıl da yakışıyor. Sanki İslam dünyası mükemmelmiş de birileri gelmiş düzeni bozmuş. Şu sıralarda müsteşriklerin son devir Osmanlısı üzerine yazdıkları Tercüman 1001 Eser serisinden 40 kadar kitabı sıraya koyup okumaya başladım. Önce -iki günde bir kitap okuyarak-20'sini bitirmek niyetinde ve okumalarımın yarılarındayım. Sadece M.A. Ubucini'den tercüme edilen 4 ciltlik 800 sayfa kadar tutan "Türkiye 1850-1855" i okusaydınız ve hemen arkasından Lui Ramber'in "Gizli Notlar"ının sayfalarına dalsaydınız, huzurunuz kaçardı. Bunları okusaydınız veya okursanız neden abesle iştigal ettiğimizi anlarsınız ? Gazi Paşa’ya Fatiha okunsa ne olur, okunmasa ne olur ? Halkın sesi eğer Hakk'ın sesi ise millet herkesi ait olduğu yere koyar. O koymazsa tarihin hükmünden kim kaçabilmiş ki? Aziz kardeşim, "doktora " yapmanızı, enerjinizi ve zekânızı, sıradan dedikodularla harcamamanızı temenni eder, çok değer verdiğim asil ve nazik, has Türk evladı rahmetli babanızın da bu vesileyle ruhunun şad olacağını düşünürüm. Geçmişlerimize rahmetler olsun. Allah hiçbirimizi şaşırtmasın ve hepimizi, bütün nesillerimizi korusun, Sağlık ve afiyetler dilerim. X...bey, "Selamı yayınız" öğüdünün sahibine olan merbudiyetim dolayısıyla-eskisinden farklı olarak- sizi, yeni tanışmışız gibi, sadece selamlıyorum, o kadar... Nüanslara dikkat etmeniz temennisiyle... W. bey, size gelince: Siz lise öğrencisi iken ben bu anlattıklarınızı üniversitede dinlemiş ve okumuştum. Bana rahmetli hocamın kitabını tavsiye etmenize de gülümsedim. Sayın Cumhurbaşkanımız dünkü konuşmasında Gazi'ye ve Millî Mücadele kahramanlarına şükranlarını ifade ettiler. Ben de vefatının 40. yılında bulunduğumuz ve bizzat tanıyıp MTTB'de ve evinde gün boyu dinlediğim rahmetli Necip Fazıl'ın ruhuna Fatihalar gönderiyorum. Selamlarımla….

2020 yılında Millî Mücadele'nin başlangıç günü ile kadir gecesi aynı güne geldi. Hüsn-i tesadüfler daima milletin hayrına olur. Allah nice hayırlı zamanlar, millî ve İslamî güzellikler yaşamayı nasip eylesin. gafillere uyanma, zalimlere kahır, mazlumlara ve masumlara ebedî saadetler nasip olsun. Türkiye Cumhuriyeti ve Turan Türklüğü ebediyyen payidar olsun. İslam dünyası kendine gelsin, insanlık aslına rücu etsin inşallah. Leyle-i Kadr'iniz mübarek olsun.. Naat'ın , Bayrak şiirinin ,Fetih Marşı'nın, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor'un, Dualar ve Âminler'in, Kökler ve Dallar'ın nice Türkçenin zaferi nazım ne nesirlerin sahibi Ârif Nihat Asya eserleri okunsun ve iyi anlaşılsın…
Mayıs 2021 / Bu devirde krallık, kraliçelik, prenslik, düklük, düşeslik ne demekmiş ? Böyle tablolara ilgi gösterenlerin, sempati duyanların, bunları sevimli bulanların, gözlerinde büyütenlerin zekâlarından şüphe ediyorum. Saltanat, milletin saltanatı olmadıkça demokrasiyi anlamış olamayız ve muhalefetsiz demokrasi olamaz..Tarih, acısıyla tatlısıyla yaşanıp gitmiştir. Bize ders ve ilham almak, tarihî şahsiyetlere saygı duymak ve onları anlamak yakışır.. Aksi halde yeni zümreler icad eder onları gözümüzde bir şey sanarak büyütürüz. Esas olan millete hizmettir ve bunu da eserlerle ıspat etmektir. Ayrıca hataların da hesabını vermek şarttır.

Mayıs 2015 / Allah'tan ümit kesilmez. O'nun rahmeti, gazabından üstündür.

O kendisine samimiyetle bağlananları mahzun eylese de yalnız bırakmaz. Bize bizden daha yakındır. "Mevla görelim neyler..." Biz de sebeplere sarılarak kendimizi bırakmadan, eskilerin ifadesiyle "azm ü cezm ü karar ile" sabr-ile çalışmaya devam etmeli, mütebessim bir ciddiyet içerisinde yarının nesilleri için gecemizi gündüzümüze katmalıyız..."Ola ki rahmet kıla ol padişah; ol kerim ü ol rahîm ü ol ilâh..."

MAYIS 2014'TEN BU GÜNE, aradan yıllar geçti... Mehdi dedenin saçları bembeyaz oldu... Haziran 2014 doğumlu Mete Kerim bey okur yazar oldu, dedesiyle güreş tutuyor, koşu yarışı yapıyor ve hep yeniyor..Allah bütün masum ve mazlumlarla birlikte bizim çocuklarımızı da korusun inşallah...Yarınki 100 milyonluk büyük Türkiye'nin mensuplarından / sahiplerinden küçük torunum dünyaya gelişlerinin 333. günü olan bu sabaha doğru (24 mayıs 2015), tan yeri ağarmadan uyandılar, Dede Korkut tavsiyesiyle "aru sudan abdest aldılar", seccadeyi kıbleye doğru serdiler, mütebessim bir ciddiyetle Ezan-ı Muhammedî'yi okuyup divana durdular, Tekbir ile el bağlayıp namaza başladılar, Subhaneke, Fatiha ve zammı sûreden sonra rükua eğilip secdeye yükseldiler, o sırada Kiramen Kâtibîn melekleri gelip iki omuzuna birer “şâbâş bûsesi” kondurdular, "maşallah, âferin " dediler.. Dedesi, bu nûrânî güzelliği yarı rüya yarı hayal içinde fark edip hislendi. o dahi "Maşallah, Allah nazardan saklasın, kendisine, ailesine , vatanına, milletine, insanlığa hayırlı, ilim irfan sahibi, efendi bir adam olsun, 33.333 gün ( 90' lı yaşlar...) sonrasını da görsün ve bize nice günler, geceler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar içinde dua etsin, Fatihalar göndersin , aslını neslini unutmasın inşallah..” dedi.. Namaz tamama erdikte, dualar edildi...Adı güzel Muhammed'e salavat getirildi, giyinildi, kuşanıldı, kahvaltı edildi, kırk yiğide haber salındı, memleket ahvalini görüşmek, av avlamak, kuş kuşlamak ve Dedem Korkut sohbetine katılmak üzere bolu yaylalarına müteveccihen yola revan olundu, hanım hey.. Görklü Tanrı, arı imandan ayırmaya, yarının vatan evlatlarını hayırlı ve sağlıklı eyleye, görünmez kazalardan, belalardan esirgeyen, ordumuzu, yurdumuzu, bütün Türk ve İslam âlemini ve mazlum insanlığı koruya, zalimleri de kahr u perişan eyleye, amin diyenler didar göre, hanım hey....