İftar için kalkıp Karadeniz kadın kollarının "organik kadın eli pazarından" aldığım el emeği göz nuru harcanmış "tarhana" çorbası yapacaktım ki,o anda bu çorbanın hikayesi aklıma geldi.

Aslın da internette yazılıp çizilen benzeri konular var ve bir gün böyle benzeri bir şeyi yaşayacağım aklımın ucundan geçmezdi. 

Çoktandır bu konuyu işleyecektim diyede kendime kızdım o anda ama işte tam da denk geldi yaşadığım olaya.

Pazarın uzak bir köşesinde, sağda solda el ürünü ve küçük bir bahçede yetiştirilmiş sebzeler,köy yumurtaları,mısır unları vs vs satan köylü kadınları,yere bağdaş kurmuş şekilde oturmuş bağrıp çağırmadan satış yapıyorlardı.

Birden dikkatimi çekti halinden zengin olduğu belli olan bir kadın,köy ürünleri satan yaşı geçkince bir  kadınla pazarlık ediyordu.

Yaklaşıp kulak misafiri oldum çaktırmadan.Kadın kilosunun otuz beş lira olduğunu söylüyor,güya alacak kadın ise "çok çok indir biraz indir"diye ısrar ediyordu....

Alacak olan kadın "hadi naz etme indir,on beş TL yede bir kilo alayım" diyerek ısrar ediyor ve alaycı bir şekilde pazarcı kadınla dalga geçer gibi,birazda aşağılayıcı bir şekilde davranıyordu.

Pazarcı kadın "olmaz hanımefendi kurtarmaz,ben torunumu okutuyorum,paraya ihtiyacım var hem siz buna ne kadar emek sarfettiğimi biliyormusunuz"diyerek mahcup bir şekilde cevap veriyordu.

Kadın hala otuz beş liraya TARHANA ÇORBASIMI olur diye pazarcı kadına yüksek sesle çıkışıyordu...

Kadın titrek sesiyle "olmaz hanımefendi olmaz" desede,kadın habire ısrar ediyordu.

O sırada bir yandan da telefonda konuştuğu birine,uzun uzun aldıklerı evin dubleks ve deniz manzaralı olduğundan bahsediyordu ve karşı tarafı yemeğe davet ediyordu anladığım kadarı ile.

Ben haliyle pazar yapmayı falan unutmuş onları izliyordum.

Değerli okuyucular inanın o kadını bozmamak için hatta hatta tokatlamamak için kendimi zor tutuyordum.Hemcinsinin o tarhanaya nasıl emek verdiğini bildiği halde,pazarcı kadına demediğini bırakmadı nerede ise.Çok kızmıştım ama pazar yerinde de kavga etmenin de bir alemi yok dedim kendime.Elimde değil. İnsanlara böyle üstten bakanlara tahammülüm yok çünkü,hele hele aşağılayanlara hiç yok...

Köylü kadının önünde topu topu  iki yada üç kilo kadar tarhana çorbası vardı,yaklaşınca gördüm.Üstelik köylü kardeşimiz pazarda yer kiralamış birinin yanında sığıntı gibi bir şekilde oturmuş elindeki ürünü satmaya çalışıyordu. 

Pazarlık eden kadının ısrarlı şekilde,ver kilosunu yirmiye alayım bir kilo dediğini duyunca çileden çıkmıştım artık.Pazarcı kadın   alıcı kadına “çocuğumun eğitim ihtiyacı olmasa gelmezdim buralara. Uzaktan eğitim görüyorlar ya onun için para biriktiriyorum,para lazım.Bilgisayarı yok bilgisayar alacam hanımefendi"dedi son kez...

Artık daha fazla dayanamadım yaklaştım yanlarına“Merhaba” diyerek, yere bağdaş kurup oturmuş kadına;
“Ne zamandır bu güzel kokan bir tarhana çorbasına denk gelmemiştim,kaç kilo var elinizde” ve "kaça satıyorsunuz" diye sordum.

Topu topu üç kilo dedi kadın.

Yüz elli lira çıkardım verdim kadına.“Hepsini alıyorum” dedim.

Olmaz bu “Bu çok fazla, kilosu otuz beş lira” dedi kadın yine.

Olsun dedim emeğinize sağlık diyerek aldım bütün tarhanayı ve kadına da ters ters bakarak uzaklaştım oradan,kavga etmemek için.O hala telefonla konuşmaya devam ediyordu...

Pazarcı kadının yüzündeki tebessümü görmek dünyalara değerdi,şu mübarek günde ihtiyaç sahibi birini sevindirmek banada huzur vermişti.

Pazardan başka bir şey almadan geri dönmüştüm.Olsun bir hafta sebze meyve yemesekte olur dedim kendi kendime.

Kadının çocuğuna küçük bir katkı sağladığım için çok mutluydum.Ama yetmediğini yetmeyeceğini çok iyi biliyordum.Çünkü ihtiyaç sahibi o kadar çok öğrenci çocuğumuz var ki...
 
Ertesi gün üyesi olduğum Türk Kadınlar Birliğine gittim ve durumu izah ettim.Değerli başkanımız Nural Ülker sağ olsun yardımcı olacağını söyledi ve bilgisayarı alacaklarını,yönetim kurulunda onaylattı.Nasıl sevinmiştim anlatamam.Ertesi haftanın pazarını sabırsızlıkla beklemeye başladım.

Ve gün geldi çattı.Pazara gittim ve kadını aramaya başladım ama hiç bir yerde yoktu ve bir daha da göremedim.O emeğe saygısı olmayan kadının aşağılamalarını kaldıramamış olacak ki,pazara gelip satış yaptığına bin pişman olmuştu anlaşılan.

Bizde o bilgisayarı ayırdığımız bütçe ile bir depremzede aileye yardım ettik,çam sakızı çoban armağanı.

Emek verilerek ortaya çıkarılan her ürün çok kıymetlidir.Çünkü içinde alın teri vardır.Ve insanların emeğine saygısızlık etmek insanlık dışı bir durumdur.

Üreten o insanlara katkı vermek ve o insanları desteklemek lazım.Ben ısrarla bu düşüncemi her platform da savunuyorum ve o emekçilere elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum.

Eğer ülkemiz bu gün bu hayat pahalılığını yaşıyorsa ülkeyi yönetenlerin o üreticilere yeterli desteği sağlamadığındandır,dolayısı ile üretimin bitirilmesindendir.

Ve ezcümle;Değerli okuyucular;zincir marketlerin raflarındaki yüksek fiyatlar için gıkını çıkarmayıp köylü kadınların el emeği göz nuru bir avuç ürününü almak için pazarlık eden ve onları aşağılayan küçümseyen hor gören her kim varsa, boğazına dursun o aldığı ürünler...

Yazıktır günahtır!

İşte öyle...                         Birgülce