?Kötü Para İyi Parayı Kovar.?
İktisat biliminde bir teori vardır. Ekonomilerde, şimdilerde olduğu gibi, dolaşımda ki paranın kağıt para değil de, altın gümüş gibi değerli madenlerden basılmış sikkelerin kullanıldığı dönemlerde, para basma yetkisini elinde bulunduranlar paraya ihtiyaç duyduklarında her yeni para basışlarında içindeki değerli maden miktarıyla oynarlar, daha düşük oranda altın veya gümüş içeren paraları piyasaya sürerlerdi. Halk ta eski madeni değeri yüksek paraları kullanmaz, yastık altı yapar, yeni parayı dolasımda kullanırdı. Yani değerli ? iyi olan parayı saklar, daha değersiz- kötü olan parayı kullanırdı. 16. Yy. İngilteresinde, Kraliçenin mali danışmanı Gresham tarafından yapılan bu tespit, tabii bu gün iyi para -kötü para tanımları değişse de hala geçerlidir.
İnsan davranışlarını temel alan ekonomi biliminin bu teorisini, yaşadığımız toplumsal hayata uygulayarak, ?Kötü insanlar iyi insanları kovar? şekline pekala dönüştürebiliriz. Maalesef günümüzde iyiler kenara itilmiş durum da iken kötüler hayatı yönetiyor. Onların yaptıkları ettikleri, sergiledikleri tutum ve davranışlar, benimsedikleri değerler, aldıkları kararlar dünyamızı şekillendiriyor. Doğrunun bu olduğu algısı yaratılıyor. Bunca yıllık kadim bilgilerimizi ve tecrübelerimizi, medeniyet çizgisindeki insani değerlerimizi, birikimlerimizi, tarihe mal olmuş hasletlerimizi, güzel ahlak üzerine kurulmuş inancımızı, iyilik ve güzelliklerimizi unuttuk. Bize hiç yakışmayacak davranışlar la ahlaki bir çöküş içindeyiz. Yok canım, bu kadar da olmaz, dediğimiz olaylara tanık oluyoruz. Yolsuzluk, kadına çocuğa hayvanlara şiddet, cinsel istismar, çıkarını düşünme, ne olursa olsun kazanma hırsı, alelen utanmadan çekinmeden, günümüzün normal insan davranışına döndürülüyor. İlginç olan bu bozulma, yozlaşma ve ahlaki çöküntü daha çok yetişkinlerde gözleniyor. Aslında bu vahim durum, toplumumuzun devşirilmesi ve değiştirilmesi üzerinde yürütülen bir algı operasyonu da olduğunu gösteriyor.
Algı yönetimi ile ilgili bir deney yapmak amacıyla, bir grup insanı karanlık bir odaya alıyorlar. Yaklasık 50 cm lik ışık huzmelerini çubuklar halinde tavana yansıtarak, diğerlerine duyurmadan, çubukların uzunluklarını tahmin etmeleri isteniyor.Kimi yirmiyedi, kimi onüç , kimi kırk diyor. Herkes kendi tahminini söylüyor.Aynı deneklerle deney tekrarlanıyor. Bu defa herkesin herkesi duyacağı şekilde rakam söylemeleri isteniyor. İlk denek yirmi deyince, ikinci yirmibeş, diye devam edince bütün denekler yirmi rakami etrafında tahminlerde bulunuyorlar. Belli ki ilk gruptan sonra gelenler, bizde çok aykırı düşmeyelim çoğunluğun dediğine uyalım, onların bir bildiği vardır diyerek, ilk tahminlerinden vazgeçip çoğunluğun yanında yer almayı seçiyorlar. Bu sonucu hayata uyguladığımızda kendi fikrimizi, değerlerimizi yaşama ve savunma yerine, onlardan vazgeç o eski dünyada kaldı, bu günün doğrusu bu, bu zamanda hangimiz dürüst ki, böyle yaparsan kazanırsın algısı yaratılıyor. O alana doğru bir çekim merkezi bir çekim kuvveti oluşuyor. İnsan doğası gereği gücün yanında yer alır, onların etrafında yer bulmaya çabalar, inanmasa bile, herkes yapıyor bende yapayım diyerek, kendine de mübah görüyor. Algı gittikçe büyüyor ve toplumu saran gayri ahlaki bir sarmala dönüşüyor.
Bu algıdan kurtulmanın tek çaresi bu düzenbazlara ?kral çıplak? diyecek insanların, her yerde, her alanda özellikle toplumun çıkış noktası olan siyasette iyi ve doğrunun mücadelesini vermeleridir. Maalesef ki, yerel seçim arifesinde olduğumuz şu günlerde, sadece o şehre hizmet verecek adayların belirlenme sürecinde yaşananlar bile bu bozulmanın siyasi boyutlarını gözler önüne sermiştir. Liyakat mı o da neymiş denilerek, siyasetin hizmet alanı değil de sanki bu makamların popülerliğini kendi amaçları hırsları ve maddiyatları doğrultusunda kullanma alanı olarak görme yüzsüzlüğü süregelmektedir. Acilen bu kabil temsiliyetlerde bu yollara tevessül eden kişi ve kurumsallaşmaları itibarsızlaştırarak, yetkin adayların toplum önüne koyması konusunda siyasi partilere çok büyük görevler düşmektedir. Sibirya´nın Barnaul şehrinde siyasetçilerin yolsuzluklarından ve adam kayırmasından bunalan halk, yolsuzlukları protesto etmek amacıyla altı adayın yanına bir de Barsik adlı kediyi sosyal medya da aday gösterdiler. Barsik %91.2 oy olarak Belediye Başkanı seçildi. Fakat tabi ki bu popüler kedi başkanlığa getirilmedi. Bunun yerine merkezi hükümet bir başkan atadı.
?Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bulunursa yanlış da bilinir;ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz? demiş Farabi...Doğruyu söyleyecek ve yaşatacak cesur yüreklere...