10 Kasım 2024 / Şiir gibi bir kısa film ile Atatürk' ün treninde duygulanmak...

10 Kasım vesilesiyle değişik kuruluşların rahmetli Atatürk'ü yad eden kısa filmleri, vefa ve şükran mesajları yayınlanıyor. Birkaç gündür bir tanesinden çok etkilendiğimi ifade etmeliyim.

8-10 yaşlarında sevimli bir kız ile gergin tavırlı ağabeyini görüyoruz..Bacısını almadan gidecekken, ısrarı sebebiyle erkenden beraber yola çıkıyorlar. İki güzel köylü çocuğu koşarlar koşarlar...Uzaklardaki bir trene yetişecekler, ajanstan dinlemişler. Dere tepe aşıyorlar, yorgun argın bir yükseğe vardıklarında aşağıda bir trenin kıvrıla kıvrıla gitmekte olduğunu görüyorlar..Ağabey kızıyor: "Al işte geç kaldık !" Fakat kız yamandır, vaz geçmez :

" Koş abi koş !..." Koşarlar ve kız son vagonun sonuna uzanır, biner, abisinin elinden tutar ve içeri girerler...Şaşkın bakınırlarken, mütebessim ciddiyetiyle öğretmen tavırlı görevli bir hanım gelir ve

" Çocuklar, burda sizin ne işiniz var ? Benim sizi indirmem lazım.." diye treni durdurmaya gidecekken esmer güzeli ağabey :

"Ne indirmesi biz tee nereden geldik biliyon mu ? Şu tepeleri aştık da geldik. Bu Atatürk'ün treni değil mi ?" Temiz çahreli görevli, hanımın gözleri dolar, tavrı yumuşar. "Çocuklar !" diye onları uyaracak olur. Ağabey " Sen bizi çocuk belliyon emme, biz ajanstan Atatürk'ün treninin geçeceğini haberler dinlerken öğrendik...Biz de bu memleketin yurttaşıyık... O gitse de bizi bırakmaz dediler.

Biz şimdi nasıl bırakalım onu...."

Bacısının elinde bir demet sarı papatya vardır, o kır çiçeklerini Atatürk'ün bayrağa sarılı Türk askerinin nöbet beklediği naşının üzerine koyacaktır. Görevli hanım ağladı ağlayacak, tebessüm eder ve kısa film şöyle biter : "Bırakmayız seni, eserin bize emanet...

GAZİ PAŞA'NIN RUHU ŞAD OLSUN...

Sevgili Anadolumuzdaki son ve ebedî Türk Devletinin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı , silah ve dâvâ arkadaşlarını rahmetle anıyor, onlara İstiklâl Harbinin aziz şehitlerine Fatihalar gönderiyoruz. Günümüzde, vatan müdafasında "Bir gül bahçesine girer gibi kara toprağa" giren, ana babalarının saçının bir teline bile kıyamadığı şehit koç yiğitlerimize rahmet ve dualar sunuyor, vazife başındakilere kuvvet, metanet, dirayet ve muvaffakiyetler diliyoruz. Allah milletimizin ve İslam âleminin yardımcısı, zalimlerin de kahredicisi olsun..Bu aziz milletin hafızası diridir. Bu millet vakur ve vefalıdır. Kendisine yapılan iyilikleri de kötülükleri de unutmaz. Aksini düşünenler defalarca yanıldılar.. Son ebedî Türk Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü vefatının 86. yılında şükran duygularıyla yâd ediyor, ruhuna Fatihalar hediye ediyoruz. Aziz ruhu şad u hurrem ve mekânı cennet olsun inşallah.

26 Ekim 2024 / KUL OZAN FIRAT BEY'E FATİHALARLA...

40 yıldır tanıdığım, evinde güler yüzlü çay sohbetlerinde dağlar aşan fikirlerine ve Turan hayallerine ortak olduğum, mütevazı, kendini iyi yetiştirmiş, Türk musikisinde mütebahhir, sahib-i seyf-i kalem, ileri derecede gözlük kullandığı halde okumaktan, yazmaktan vazgeçmeyen, daima öğrenme aşkıyla dolu, hakiki manada şair, “dünyayı Türkler ve başkalarından ibaret gören", Türk Edebiyatı Vakfı'ndan Anadolu yakasına defalarca beraber dönüşlerimizde seviyeli nükteleri ve "yave" dediği zarif iğneleriyle yüzümüze gülümsemeler sunan, anlattığım bir hatıra üzerine bana sonradan bestelenen "TUNA BOYU" isimli şiiri ithaf ederek, naçiz şahsımı şereflendiren, asla kibirlenmeyen, ilim, irfan sahiplerine saygı duyan, daima asaleti, nezaketi ve tebessümü ile hatırlayacağım Fırat Kızıltuğ beye rahmetler diliyorum. Muhterem eşine, evlatlarına, Türk ilim edebiyat ve sanat dünyamıza baş sağlığı diliyorum...Cumartesi Şakirin Camiinde İkindi namazını müteakip dualarla ebedî yolculuğuna uğurlayacağız. Ruhu şad, mekânı cennet olsun...

Ekim 2016 / Salı akşamı, Sakarya otogarında, davullu, zurnalı, şenlikli; vakur olduğu Kasım kadar hüzünlü asker uğurlamaları vardı. Ben, sadece bize has bu millî manzaralara, farklı yerlerde defalarca şahit oldum. Gözü yaşlı ve gururlu analar, yufka yürekli, mahzun ablalar, bacılar, yengeler, teyzeler, halalar, küçük kardeşler, yeğenler, emmioğulları, dayılar, amcalar...ille de dedeler, nineler..besleyip büyüttükleri henüz 19'undan yirmiye yeni adım atmış kara yağız, tığ gibi delikanlı, şahin bakışlı, çelik bilekli aslan parçası evlatlarını uğurlarken adeta çocukluğumuzda duyduğumuz "Annem beni yetiştirdi bu vatana yolladı...Allaha ısmarladı" sözlerinin nakaratını tekrarlar gibiydiler." En büyük asker bizim asker " diye koro halinde yükselen erkek seslerinin kalabalığı ortasında, sırtına al bayrağı hil'at yapmış gençler, eller üstünde yukarı atılıyor ve sonra eller onu tekrar kucaklıyordu. Sonra veda faslı geldi, gençler koçlar gibi tokuştular.. Her hallerinden ana olduğu belli hatunlar, belki de şehit namzedi oğullarına tekrar sarıldılar..Dualar okudular. Evlatlarını zamanında bayraklarla askere uğurlamış ben ve benim gibi nice babalar, bu gözler ve gönüller coşturan tabloları asla unutmamak gerektiğini tekrar tefekkür ettik, Fatihalar okuduk...Allah, evlatlarımızı korusun.Vatanımız, milletimiz, devletimiz, bayrağımız ve Türkçemiz ebediyete kadar yaşasın...Şehitlerimiz asla unutulmasınlar..

29 Ekim 2024 / ALLAH' IN MİLLETİMİZE NASİB ETTİĞİ ANADOLU'DA BİN YILA yaklaşan hükümranlığımızda, birbirlerinin tabiî devamı halinde gelişen Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet dönemlerinin ebedî devlet anlayışımızın bir nişanesi olmak üzere istikbale doğru daima payidar kalmak azmiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nice 100 yıllara yükselerek erişmesi ve dünyada huzurun timsali olmak ideali yolunda azimkârane yürümeye devam etmesi dileğiyle... Ebediyyen payidar olmasını dilediğimiz Cumhuriyetimizin 101 .yılındayız...Yahya Kemal'in ifadesiyle; "Ta Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu" nun , asırlar öncesinden Asya'dan esen rüzgârlarla Anadolu'da kurulan Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet dengelerini koruyarak, mazi-hâl-istikbal âhengini sarsmadan, barış ve huzur içinde, kalkınma hamleleri yapa yapa, nice ihtişamlı yarınlara yürümesi, dünyaya da ebedi güzellikler getirmesi, mazluma güven, zalimlere endişe kaynağı olması istikametindeki dilek ve dualarımızla.....

Ekim 2023 / XV. ULUSLARARASI DÜNYA DİLİ TÜRKÇE SEMPOZYUMU,

Aziz Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olarak 19-21 Ekim 2023 tarihleri arasında Sakarya Üniversitesinde yapıldı. Benim de “Turan Ağızları Kurultayı İhtiyacı” başlıklı bir bidiri sunduğum 300'e yakın bilim insanımızın katılımıyla yüz yüze ve çevrimiçi olarak gerçekleşen toplantılarda ilgi çekici ve ufuk açıcı bildiriler ilgiyle takip edildi.. Düzenleme heyetini tebrik ediyor, görevli gençlere teşekkür ediyoruz. Yenilerinde buluşmayı ve görüşmeyi temenni ederek hepinize sağlık ve afiyetler diliyoruz...

Ekim 2022 / Geçen hafta, Cuma günü, 14. ULUSLARARASI DÜNYA DİLİ TÜRKÇE SEMPOZYUMU'NDA; rahmetli hocam Prof.Dr. Faruk K. TİMURTAŞ'ın vefatının 40. yılı vesilesiyle onun "Yaşayan Türkçemiz İdeali"ni konu alan bildirimizi sunduk. Aynı günün sabahında çevrimiçi olarak Van'da devam eden 4. Uluslararası Türkoloji Araştırmaları Sempozyumu (UTAS) için Ar. Gör. Ayşegül KILIÇ ile "Vefatının 600. yılında Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inin Söz varlığı" başlıklı bildiriyi takdim etmiştik. Bereketli bir Cuma günü oldu. Hamdolsun.

Eylül 2022 / Ha Hasan Tahsin ha Tahsin Hasan . 40 ay işgalde kalan Batı Anadolu ve İstanbul'u kurtaran Gazi, Çakmak ve Karabekir Paşalar gerçeğini ne değiştirir? Eksik ve yanlış bilgileri, İlim adamı tarihçiler düzeltsin...Mısıroğlu, Armağan veya Müftüoğlular değil efendim...Bir de bunlarla oyalanıp heves kırmak yerine istikbale bakalım. Dr.Tahsin Ünal'ın Türk Syasi Tarihini ve on binlerce sayfa tutan diğer tarih, ilahiyat, siyaset, felsefe ve fikir eserlerine yönelelim. Ben öyle yaptım ve hamdolsun, gözlerim, hafızam, aklım yettiği müddetçe de yapacağım. Hamdolsun..

Eylül 2023 / "SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE" yarışması devam etmelidir. Taşlar yerine oturmuştur. Ancak ödül miktarının artırılarak 10. haftadaki finalde her yarışmacıya derecelerine göre münasip miktarlarda "yarım elma gönül alma" kabilinden dağıtılması daha uygun olacak gibidir. Kıl payı kaybedilmek; gönül incitici , heves kırıcı olmamalıdır. İlk dörde sırasıyla 400, 300, 200, 100 binden sonraki 6 yarışmacıya da 50'şerden 300 bin lira reklamlardan karşılanamaz mıydı sanki ?

Eylül 2015 / ULUSAL Kanal'da Nihat GENÇ' le  dikkate değer bir sohbet-röportaj var. Dikkatlerinize sunuyorum. Atilla İLHAN-Banu AVAR-Nihat Genç çizgisindeki yazarların düşünceleri dikkate değerdir.  A.B.Ercilasun, Taha Akyol, M.Niyazi Özdemir, Sadi Somuncuoğlu, Yağmur Tunalı, Sait Başer, Vahit Türk, Mesut Şen,  Nurullah Çetin'in ,.... de  içinde yer aldığı ilim ve fikir adamlarının yazılarıyla  uyandırıcı yorumlar yaptıkları malumunuzdur. Fakat keyfiyet yüksek olsa da kemiyet / sayı azdır, çoğalmalıdır... Cesur fikir adamlarına, tabasbusa tenezzül etmeyen aydınlara ihtiyaç var. Susanların sayısı binleri buluyor. Allah korusun "bıçağın kemiğe dayanmasını bekliyorlar.." diyemiyorum.. Genç'ten sadece bir cümle : "Bu toprağın çocukları birbirlerine el kaldıramazlar, başkalarının, emperyalistlerin, bu toprakların çocuklarının birbirlerinin bin yıllık akrabalarını öldürtme, yok etme oyununa gelemezler.. Siyasi ipleri başkalarının eline veremezler..."

Eylül 2015 / Bizi ne hale getirdiler. Bu Suudiler gafil midir ?...Yavuz'un torunları nerede ? Hakimü'l-Harameyn değil, "Hadimü'l-Harameyn / Mekke-Medine'nin hizmet edeni" olan Yavuzlar ve torunları, nerelerdesiniz ?Artık doğmuyor musunuz ? Çok asır beklenmese bari, bir rüzgâr esse de kendimize gelsek, elektronik kılıçlarımız vazifelerini icra etse..Hayal de etmeyelim mi?Ey zahidler, bunlar da mı mahzurlu, ey çok bilmiş dar kafalılar? Bakın, utanın! Sevgili Kıblemizin güzelliği Osmanlılar çağında böyle miydi ?

Eylül 2015 Okumak, düşünmek, yazmak, anlatmak, dinlemek, çareler aramak uygulamak, vazgeçmemek, sabretmek, unutmamak, gaflete düştükçe uyanmak, muhasebe ve murakabe yapmak, ilim, irfan ve hikmet üzre olmak, asla ümidi kaybetmemek zorundayız. TARİHÇİLERİN KUTBU, ASIRLIK ÂLİM PROF.DR.HALİL İNALCIK DİYOR Kİ: "Bu memlekete ve geleceğine güvenerek çok çalışmalı.. Esas mesele, fikir zenginliğidir..O yüzden ne olursa olsun ,fikir hürriyetini muhafaza etmek gerekir..."

Eylül 2023 / Geçen  akşam, TV2'de yarı belgesel bir İngiliz filmi seyrettim:

Mrs Lowry and Son / Bayan Lowry ve Oğlu...Sinema için 7. sanat deniliyordu galiba. İnsan psikolojisinin derinliklerine jest ve mimiklerle, muhtevası olan bir dil ve üslupla inemiyor, yaşanan hayatı uygun kıyafetle, tabii dekorla veremiyorsanız, film yapıyorum dememelisiniz. Adamlar işini ciddi yapıyor ve düşündürüyor...

Eylül 2018 / Yakup Koçal beyin lutfedip zarif nezaketleriyle imzalayıp gönderdikleri Son Müfreze kitabını  biraz evvel bitirdim..Tebrik ederim. Düşüncelerimizi ayrıca ifade edeceğiz. Şu kadarını söylemeliyim: Edebiyat, tarih, ilahiyat ve felsefe kültürü olmayan siyasetçiler başarılı olamazlar. Yakup Bey, Yalova için bir şans idi. Hâlâ öyledir. Yalovalılar bilir. Ben, okuma ve anlama zevki bulunan biri sıfatıyla bu seviyeli eserlerin devamının gelmesini temenni ediyorum. Kalem sahibini selamlıyorum...

Eylül 2013 / KÜSMEK ve BARIŞMAK ARASINDA ZOR TERCİHLER…Mesele burada ama kalitesi ,seviyesi, zamanı ,muhtevası ve muhatabı nasıl ayarlanacak ? Büyük mesele.. Kolay söylendiğine bakmayın. İnsan kadar çetin ve istismarın her türlüsünün barınabileceği rengârenk bir varlıkta bu nasıl olacak? Bilen beri gelsin.. Açıklasın...

Haziran  2021/ Yarım asırlık mecmua, 200.sayısıyla veda mı ediyor ? Üniversite öğrenciliğimizde bizzat tanıyıp dinlediğimiz rahmetli hocamız Nihat Sami BANARLI'nın "Millî Romantizmin İdraki" yazısını dün gibi hatırladığım AKADEMİ MECMUASI'nın ben de e-dergi olarak devam edebileceğini temenni edenlerdenim.. Hayırlısı olsun. Bu millî mecmuada benim de yazılarımın neşredilmiş olması yazı hayatımın gurur sayfaları arasındadır...

Eylül 2024 / Nefeslik saniyeler, bakışlık dakikalar, düşüncelik saatler, okumalarla dolu geceler gündüzler, hızla akıp giden mevsimler; yazlar, kışlar, baharlar, hazanlar, sağlığımıza şükürlerle dualara sığındığımız yıllar içinde oyalanmaktayız. Yunus Emre

"Var biraz da sen oyalan .." demiş ya, işte öyle...Allah sonumuzu hayreylesin.

Eylül 2015 / Sağda veya solda çeşitli konularda yanılan o kadar çok insan oldu ki...Şahıslardan çok muhteva ile ilgili olmayı tecih ederim. Bu ülkenin %43 oyunu almış bir zamanların CHP'siyle o günlerin MHP'si koalisyon yapabilseydi, Ankara Milletvekili M.Kemal Erkovan ve benzerlerinin dediği gibi sağ kadar sol ile de diyalogda gecikilmeseydi belki sertlikler bu kadar gergin olmazdı. Belki de bizim dışımızda bizim bilmediğimiz işler oluyormuş..Rifat Ilgaz'ın Cemil Meriç okuyana ne zararı olabilirdi ki yeter ki Rifat Ilgaz okuyan Meriç'i okuyabileydi. ...

Atatürk’ün ; “Medeni Olmayan milletler medenî milletlerin ayakları altında kalmaya mahkumdur.” sözü, 1969'da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfı (Lise Son) Mezuniyet Sınavında Okul Müdürümüz Ayhan Doğan (merhum) ve Edebiyat Öğretmenimiz Sudi Baybars (merhum) dan oluşan komisyonca sorulan Kompozisyon sorumuzdu ve sonucundan çok çekindiğimiz bu imtihanda "Bilgi-Hüner-Eser" başlıklı bir yazı hazırladığımı, 55 yıl boyunca hiç unutmadım. En yüksek not olan  80  aldığımı da tabii.

Eylül 2022 / ULUSAL KANAL'da Prof.Dr. Emin GÜRSES Bey'i de dinliyor musunuz ? Önemli yorumlar yapıyor. Sakarya'dan tanışıklığımız vardır. Hoca'dan üç cümle "Putin Almanca biliyor, Merkel Rusça biliyor..."/ Türk Milleti bu memleketin sahibidir. Beğenmeyen gider." "Atatürk'ün dediği gibi bu memlekete, millete hizmet edeceksiniz. "Türk Milleti, İslam'ı koruyor. Türk Milletini de İslam koruyor. " Sadece dramatik magazin dizileri seyretmediğimizi biliniz. Hiçbirini sonuna kadar seyretmem. Çünkü bitmez. Şimdi kitabımın başına oturuyorum. Kitap kafa karıştırıp yanıltmaz, germez. Kontrol sizdedir. Fakat televizyon, internet ve sosyal medyayı yok sayamazsınız. Youtube'lar vesaire kitleleri dalgalandırıyor. Bazı Üniversiteler niçin "Sosyal Medya Okur Yazarlığı" bölümleri açtı ? Önemli, çok önemli. Çocuklarımızı korumalıyız yoksa kafalar esir alınır. Bİz de kontrol edebilmeliyiz.. Sadece başkaları değil... Her yeni başlayan dizide yaptığım gibi bu akşam da merak ederek seyretmekte olduğum KanalD'de yeni başlayan "O Kız" dizisine bir göz attım. Canımı sıkmaya, sinirlerimi germeye yetti. Bu memleketin bütün evlatları bizimdir. Sadece "şunlar bizimdir"demek son derece tehlikelidir ve millet hafızası asla unutmaz katiyen affetmez. Filmde geçen aşağıya tırnak içinde aldığım şu ifadeler bile can yakıcıdır. Yıllardır gençlerin şahsiyetini alt üst etme istidadı gösteren diziler üzerinde neden açık oturumlara çıkmaz çok bilmiş, kerameti kendinden menkul sathi bakışlı ervah. ?.. Hiç mi huzursuz olmazlar ? Bakın perişan ve fakir bir evdeki hala, öksüz genç kız yeğenini nasıl uyarıyor? "Senin yanında gözünün yaşını silecek anan mı var, arkanda dağ gibi duracak baban mı var ?..Yoksa bir ayağı çukurda deden mi koruyacak seni ? Susmayı bileceksin kızım..." Şimdi acizane soruyorum : Susan Türkiye mi, konuşan Türkiye mi ? Bu sorunun benzerlerini seneler önce de duyan ak saçlılar bir daha düşünmelidir. Demokrasi, hak edebilen ve koruyanların rejimidir...Susanların değil. Konuşurken de hukuk ölçüleri içinde akıllıca tavır almak şarttır, diye düşünmekteyim. Sizi bilemem... Bizim nesil çocukluğunda ve gençliğinde yaşadıklarını yazmalıdır ki cahiller kendilerini haklı sanmasınlar. Bir de yüzlerce akademisyen, ilahiyatçı artık konuşmalı ve yazmalıdırlar. Aksi halde cehalet kol gezse de muvaffak olamayacaklar. Çünkü bizim nesil cehalete izin vermeyecektir. Bazı arkadaşlar meseleleri güzel ve insaflıca anlatıyorlar. Bilgileri paylaşıyorum ki okunsun ve düşünülsün. Bilgisi ve cesareti olan da efendice yorum yapsın. Biz binlerce sayfa tefsir de okuduk, meal de, ilmihal de tasavvufi kitaplar da... Hamdolsun namazımızı da kimselere gösteriş yapmadan sade bir güzellikle, kendimizi bildik bileli eda etmekteyiz.. Ona göre, herkes ne bildiğini ve neler bilmediğini bilmelidir.

***