Ben Üsküdar’da oturuyorum. Bazı derneklerin düzenlediği sohbet ve konferanslara katılmak amacıyla bazen haftada iki üç defa karşıya geçiyorum. Seviyorum kültür odaklı konuşmaları. Çok değerli sanat ve bilim insanlarını dinledikçe her defasında yeni bir kitap okumuş gibi dinginlik kazanıyor ruhum. Oralarda ülkü, fikir ve gönül birliği içinde olduğum bir çok dava arkadaşımı tanımak, onlarla birlikte olmak mutlu ediyor beni. Her biri kendi çapında bir efsane. Asırlık çınarlar gibi. Kaderin kıskacında yoğrulmuş her biri. Türk’lüğün yücelmesine adanmış ömürler işte.
Dönerken Marmaray’a kadar yürüyoruz sohbet ederek. Cağaloğlu’ndan Sirkeci’ye inerken gördüğüm bir derneğin tabelası, beni hep yıllar öncesine götürür. MTTB’dir orası. Cağaloğlu’ndan geçenler hatırlar mutlaka. Milli Türk Talebe Birliği, başlangıçta gerçekten de adı gibi milli bir kuruluştu. 1916 yılında Türkçü-Turancı bir öğrenci derneği olarak kuruldu. 1960 darbesini takip eden yıllarda derneğin yönetiminde sol düşüncenin hakimiyeti olsa da, sonraki yıllarda milliyetçi-mukaddesatçı gençler üstünlük sağlamışlardır.
Rasim Cinisli, “Bir Devrin Hafızası” adlı kitabında kendi başkanlık dönemini şöyle anlatır: “Benim dönemimde MTTB’de sağın her rengi vardı. Genel başkan olmak için Alaaddin Koçak, İsmail Kahraman, Halis Akaydın, Mustafa Ok (Komando Mustafa) gibi arkadaşlar adaylık çalışmaları yürütüyordu. Benim aklımda ise Mehmet Niyazi Özdemir vardı ama ısrarlarıma rağmen aday olmayı kabul etmedi. Sonradan öğrendiğime göre İsmail Kahraman, bir yolunu bulup CKMP Genel Başkanı olan ve gençlikle çok ilgilenen Alparslan Türkeş’le bağlantı kurup desteğini almıştı. İsmail Kahraman’ın genel başkan seçilmesinden sonra MTTB’nin fikir çizgisi ve Rüştü Ecevit’in genel başkanlığı döneminde MTTB amblemindeki “bozkurt” resmi “kitap” resmi ile değiştirildi.”
Kavgalı kongrede Mustafa Ok kaybedince Milliyetçi gençlerin yeni adresi Ülkü Ocakları olmaya başlamıştı. Benim tercihim de Ülkü Ocakları olmuş, MTTB ile yollarımız ayrılmıştı. Sağ cenahtaki ilk ideolojik ayrışma budur diyebilirim.
Dernekler önemlidir. Nesiller, dernekler ve dergilerle nefes alır, sosyalleşirler. Gençlerin dünya görüşleri ,ölümüne fedakarlıkları, arkadaşlıkları oralarda şekillenir. Dijital teknolojiler bugünün gençlerini daha çok bireysel yalnızlıkla mutlu olmaya zorlasa da, kurtuluşumuz kolektif emekler ve cemaat dayanışmasındadır diye düşünüyorum.
Geçen gün YENİÇAĞ Gazetesi yazarlarından sayın Arslan Bulut derneğin bu serüvenini anlatan bir yazı kaleme almıştı. Zevkle, ama aynı zamanda hüzünlenerek okudum o yazıyı. Bildiklerimin bazılarını belki ileride ben de ilaveler olarak yazabilirim. Ama bugün sizi Arslan Bulut ile baş başa bırakmak istiyorum.
******
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Milli Türk Talebe Birliği maziden atiye kurulmuş bir köprüdür. Çanakkale'den Milli Mücadele'ye, güzel Türkçemizin korunmasından, Hatay'ın vatan topraklarına katılmasına, Kıbrıs meselesindeki milli duruştan Ayasofya'ya kadar milli ve manevi her alanda, talebe hareketlerinin en köklülerindendir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu ocakta yetişmiş bir talebeydi. Eskimez MTTB'liydi...” dedi. Yerlikaya, paylaşımında Milli Türk Talebe Birliği'nin Şahlanış Kampı görüntülerine de yer verdi.
Milli Türk Talebe Birliği, başlangıçta gerçekten da adı gibi milli bir kuruluştu. 1916 yılında Türkçü-Turancı bir öğrenci derneği olarak kuruldu. İsmail Kahraman’ın genel başkan seçilmesinden sonra MTTB’nin fikir çizgisi ve Rüştü Ecevit’in genel başkanlığı döneminde MTBB amblemindeki “bozkurt” resmi “kitap” resmi ile değiştirildi.
Milli Türk Talebe Birliği’nin 2011 yılı Anayasa önerileri arasında, “Etnik anlamda bir grubu temsil eden bir isimle tüm vatandaşların ifade edilmesi doğru değildir. Vatandaşların etnik kökenlerinin tayinine kadar varan bu ibareler anayasamızdan kaldırılmalıdır. Vatandaşlık temelinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olduğu anayasada belirtilmelidir” deniliyordu. Yani adında Türk kavramı bulunan MTTB, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Türk olarak adlandırılmasına karşı çıkıyordu. O zamanki Yeniçağ’ın haber merkezinden Ahmet Demiröz “Milli Türk Talebe Birliği adından da Türk kelimesini kaldıracaklar mı?” diye sormuştu...
Ben de “Sahi o zaman ne diyecekler MTTB’nin adına? ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Talebeler Birliği’ mi diyecekler?” sorusunu sormuştum
“Gençlik liderleriyle röportajlar” çerçevesinde 1979 yılında, MTTB başkanı ile de görüşmüştüm. Bugünkü AKP’nin temellerini atan Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç gibi gençler de oradaydılar. Necip Fazıl’ın etkisindeydiler.
MTTB gençleri, artık, milli kimlik olan Türk Milleti gerçeğini kabul etmemekteydi...
Sonraki yıllarda TBMM Başkanlığı da yapmış olan İsmail Kahraman, Ankara’da 15 Aralık 1992 tarihinde yapılan Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare Toplantısı’nda “Biz bir hak fikrin, idealin, bir insan olmanın şuurunun idrakindeki insanlarız ve bizim için kavmiyet asla ve kat’a ön planda değildir, mühim değildir. Elbette ki hepimizin ailesi var ve soyu sopu var ama kuluz ve mü’min, mü’minin kardeşidir. Ve biz Osmanlı şuuruna sahip olmakla, düştüğümüz yerden kalkacağız, bugün tabii hudutlarımızda değiliz, daha ötelere gideceğiz.” demişti...
İsmail Kahraman, 2012 yılında Çorlu’da katıldığı bir programda, “Bizim dönemimizden iki dönem sonra Tayyip Erdoğan, Millî Türk Talebe Birliği kültür müdürüydü. MTTB İcra Konseyi Genel Sekreteri Abdullah Gül idi. Aynı icra kurulunun muhasibi Sami Güçlü Tarım Bakanı’dır. Ankara Hukuk dernek başkanımız Beşir Atalay, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin. Bugün gördüğünüz şu kadro Millî Türk Talebe Birliği Akademisi’nden mezun olmuştur” demişti.
Erdoğan da sonraki yıllarda, “Türkiye’yi 1923’ten beri bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı, coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır. 2016 yılında 1923’ün psikolojisiyle hareket edemeyiz” diyerek güvenlik anlayışının artık değiştiğini ve sorunların üzerine gidileceğini belirtmişti.
Güvenlik anlayışını gerçekten değiştirdiler ve ABD ile birlikte parçaladıkları Suriye, şimdi bir PKK devleti olmak yolundadır...
Sadece o kadar da değil, Suriye’deki stratejik yenilgi sonucu, Türkiye’nin nüfusunu da Arap nüfusu ile değiştirmeye başladılar ve artık Türk devleti yerine “Türk-Kürt-Arap devleti” fikrini yerleştirmeye çalışıyorlar. Terör örgütünün taleplerinin görüşülmesi için de Meclis’te komisyon kuruyorlar!
MTTB’yi dönüştürdükleri gibi günümüz bozkurtlarının bir kısmını da peşlerine takıp, muhalefete her türlü çamuru ata ata, cumhuriyetin 102’inci yılı biterken, ülkeyi felakete doğru sürüklüyorlar.
Bir öğrenci derneğindeki kadro değişikliği, ülkenin kaderini de değiştirebiliyor...

