Takvim ilerledikçe partilerin ittifak arayışlarında ilginç ralliler yaşandı.

Fakat son gün Yeniden Refah Partisinde yaşanan fırıldaklık, siyaset adamlarına olan güvenin dip yapmasına neden oldu. Siz bu ilkesizliğe ve menfaat odaklı politik palyaçoluğa bakıp, sosyolojik çürümenin hangi boyutlara vardığını hesaplayabilirsiniz. Fatih Erbakan sadece bir siyasi prototiptir. Politik hayatımızda bu davranışları sergileyen o kadar çok örnek var ki…Eski samimiyet ve adanmışlıklar yok artık. Devrimciler yılgın, ülkücüler şaşkın, Müslümanlar vıcık vıcık!

Soner Yalçın köşe yazısında, Adnan Oktar ile M. Fatih Erbakan arasındaki samimi dostluk ve arkadaşlığa dair önemli tespitler ortaya koymaktadır. Bugünün Müslümanlarının, hangi mekruh ve haram ilişkiler ağının tutsakları olduğuna ve mukaddeslerimizin deformasyonunda nasıl gönüllü ve öncü rol oynadıklarına bakarak aynaları yumruklayabilirsiniz. Ve asıl üzücü olan da bütün bu deformasyonun”DAVA” metaforlarıyla maskelenerek yapılmasıdır. Kapitalist eşkıyaların egemen olduğu yeni dünya düzeninde idealizm, artık müzelerin cam vitrinlerine kilitlenmiş bir eski zaman masalıdır. Makyavel’in çağdaş müşrikleri ,Kapitalizmin yeni Drakula’ları, Firavun’un doyumsuz vampirleri, Siyon Localarının azgın şövalyeleri, yeni dünya düzeninin karakter ve maneviyat cellatlarıdır.

Fransız Heykeltraş August Rodin’in Düşünen Adam’ının beyni belki modern zamanların bu kaygılarıyla zonkluyordu. Bugünün bireyleri ise çıkar odaklı bir bencilliğin morfiniyle kendi zevklerinin ve kişisel ihtiraslarının esiridir. Fatih Erbakan daha iki gün önce “AKP’nin 21 yıllık günahlarına ortak olamayız!” diyerek Cumhur İttifakının üzerine kapkara bir çarpı koyarken, birden zigzak yapmış, üstelik babasının, solcu Bülent Ecevit’le kurduğu koalisyonu unutmuş; “Ce Ha Pe zihniyetiyle beraber olamayız” diyebilmiş, günahlara ortaklık belgesini imzalamıştır. Kadayıfın altı yanmış, onun yüzü kızarmamıştır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylemiyle; “ Bir saniyesine bile hakim olamadığımız bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur!” be kardeşim. Ne ilkelerin bir masumiyeti, ne liderlerin önderlik sorumluluğu, ne de değerlerimizin bir anlamı kalmadı sayenizde.

MHP’ye ne demeli? Sayın Devlet Bahçeli, Allah aşkına söyleyin, dilime ve bayrağıma tahammülü olamayan, şeriatçı düşüncelerini gizlemeyen, yıllarca Hizbullahçı katillerin avukatlığını yapan, Türk milliyetçiliğine düşman bir adamın Genel Başkan olduğu Hüda- par’ı savunmak size mi düştü? PKK’nın devamı dediğiniz HDP’den ne farkı vardır bunların? Bunlar mı yerli ve milli? Yazık, vallahi çok yazık. Sadettin Tantan’a gönderme yaparak “Bildiklerini açıklasın.” diyorsun. O da sana; “Sen o zaman Başbakan Yardımcısıydın, çok daha fazla bilgiye sahipsin, bunların işledikleri cinayetleri bilmiyor musun? diye soruyor. Seçimleri ne pahasına olursa olsun kazanmak adına, AKP onları baş tacı bile yapabilir, ama ülkücülerin kimyasına aykırıdır bu tür kabullenmeler ve söylemler.

Biz ülkücüler, Hira’ya da Muhammedi aşk ve İslami heyecanlarla tırmanırız ama , Hüda- par’cılar Altay’larda Kürşad’ın narasıyla coşup, Tanrı Dağları’nda Kızıl Elmaya, TURAN’a aynı imanla koşabilirler mi? Biz Mem u Zin’i de zevkle okuruz, ama sen onlara ERGENEKON ve BOZKURT destanlarını sevdirebilir misin? Cumhurbaşkanı’nın bile “ Bütün milliyetçilikleri ayağımın altına aldım, bana milliyetçilikle gelmeyin!” dediği bir coğrafyada, gerçekten MİLLİYETÇİ HAREKET’in davası ile bunların davası aynı olabilir mi?

Her şey ayan beyan ortada. Hep karşı tarafı suçlayarak, MİLLET ittifakını karalayarak siyaset, hem ahlaki değil, hem vicdani değil. Velev ki suçlamalarınızda haklı olun, o zaman da “Tencere dibin kara, senin ki benden kara!” gerçeği ile karşılaşırsınız. Bu da bizi, yeni hükümet sisteminin girdabına sürükleyip, Atatürk ve Türklük düşmanı siyasi yapıları, Cumhuriyetimize ve bekamıza kasteden bölücüleri Meclise taşıyıp, onlara meşruiyet kazandırmak olmuyor mu ? O ittifak,bu ittifak ilgilendirmiyor bizi, sonuca bakıyorum ben.Bu sistem her şeyi mahvetti, o nedenle yeniden Parlamenter sisteme dönülmelidir diye düşünüyorum. Böylesi saçma ve tehlikeli dayatma ve mecburiyetlerden başka türlü kurtulmamız mümkün olmayacaktır çünkü.

Cumhurbaşkanı adayları da netleşti. R.Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve 100.000 imza barajını geçen Sinan Oğan ile Muharrem İnce 1.tur için seçmenle buluşacaklar. İnce yarıştan Kılıçdaroğlu lehine feragat edip çekilmezse, seçim muhtemelen 2.tura kalacaktır. Ben 2.turda sayın Erdoğan ile sayın Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir yarış olacağına inanıyorum.

Cumhurbaşkanı seçimi kadar, Milletvekili seçimlerinin de çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Barajlı Dont sisteminde il barajları ve en çok oyu alma kriterleri, milletvekili çıkarmada partilere avantaj sağlıyor. O nedenle orada da ittifaklar önem kazanıyor. İttifak içinde ittifaklar söz konusu. Kim kimlerle, hangi illerde ortak liste çıkaracak henüz açıklanmadı. O nedenle ittifak yapılacak illerde milletvekili aday listelerinin çok titizlikle hazırlanması, sıralamanın buna göre düşünülmesi hayati önem taşımaktadır. Üç büyük partinin aday adayı listeleri önümde. Ama isimler üzerinde tek tek değerlendirme yapmayı şu an etik bulmuyorum. Sıralama belli olunca daha detaylı analizler yapabileceğimize inanıyorum.

Son olarak şunu da not etmeliyim; seçimler adil ve eşit şartlarda gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle de şu anda görevde olan Bakanlar eğer AKP listelerinden aday olacaklarsa derhal istifa etmeli, yeni personel alımları ve yeni atamalar durdurulmalı, seçimlerde devletin imkanlarını kullanmalarına izin verilmemelidir.İstifa süreci de geçtiğine göre, buna mutlaka bir çözüm bulunmalı, yarıştaki adaletsizlik ve haksızlık giderilmeli, vicdanlar kanatılmamalıdır.