Dünyanın yenilenmeye gittiği dönemlerden geçiyoruz

Bir tarafta bir azınlık kendi keyfi, kendi zenginliği ve kendi mülkü için yaşarken diğer tarafta çoğunluğun azınlığın altında ezildiği, açlık ve yoklukla mücadele ettiği ve haklarını korumaya çalıştığı bir dünya düzeni var. Pandemi döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN sadece Türkiye'nin lideri değil, dünyanın lideri haline gelmiştir. Bütün mazlum coğrafyaların umududur. Bugün AK Parti'de görev almış olmak, AK Parti'ye üye olmak, AK Parti için gönüllü olmak, sevdalı olmak bu dünya için çalışıyor olmak demektir. Gücün olduğu yerde yükü sırtlayanlar olduğu gibi sırta yük olmayanlar da olmuyor değil. İşlerini yürütmek için aramızda gözükenler... Halbuki istenen neydi? Şehirlerine ve partilerine yük olan değil şehirlerinin ve partimizin yükünü omuzlayan teşkilatlardı. Beklenen neydi? Çok icraat / çok hizmet, daha çok mücadele, daha dinamik teşkilatçılık, daha bir gayret, mahşeri vicdana halel getirmemekti. Neşterse, neşter. Kimse gücenmesin, kırılmasın! Hedefe giderken hak, hukuk ve adaletten ayrılmadan, fedakarlık, feragat, vefa duygularını kaybetmeden, asla ve asla her şey mubah demeden, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilkelerinden taviz vermeden, temiz, dürüst ve ilkeli bir şekilde yola devam etmekti. Gerisi Allah'ın takdiri. Eksikler, hatalar elbette olacak ama metal yorgunluğunun önü alınması gereklidir. Her ne kadar metal yorgunluğun TDK' da tanımı yapılmamış olsa da yorgunluğun tarifi şu şekilde yapılmış: "Çalışma vb. sebeplerle bireyin ruh ve beden etkinlikleri açısından verimlilik düzeyinin azalması, bitaplık."Tek yapılması gereken, yorulanların, kısır döngü ve verimsizlik yaratanların, değiştirilmesi! Uyum sağlamayan, bu konuda hassas olmayan, başkanların üzerindeki yükü alamayan kişilerin hepsi, aslında birer "metal yorgunudur" ve bunların ülke gelişimine katkı koyamadıkları açıkça ortadadır. "Metal yorgunluğu", deneyimli olmak ya da çok şey bilmek değildir! Yönetim körlüğüdür! Her şeyi yapmaya çalışırken, bir anda yalnızlaşırsınız ve hiçbir şey yapamama noktasına gelirsiniz... Ve bu noktaya nasıl geldiğinizin de farkına varmazsınız! Toplumsal en büyük tehlike bu noktada ortaya çıkmaya başlar... Toplumu ileriye götürdüm derken bir de bakmışsınız, geriye gitmişsiniz ya da olduğunuz yerde kalmışsınız... Bunu düzeltmek ve toparlamak için de çok geç kalmış olabilirsiniz.