Siyaset sahnesinde öyle günler oluyor ki, "bu bir komedi filmi mi, yoksa Türkiye’nin günlük özeti mi?" diye şaşırıp kalıyoruz. Dün de işte tam öyle bir gündü. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Meclis kürsüsüne koca bir ahtapot karikatürüyle çıktı .Güldük mü, düşündük mü, yoksa sadece "yine mi?" dedik mi, karar sizin. Ama gelin görün ki, bu "ahtapot" mevzusu, tam da kendilerinin yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin üzerine yapışacak türden bir hikayeye dönüştü.

Özgür Bey'in bu "ahtapot" benzetmesiyle kimi kastettiği malum. Ancak gelin, bir de ahtapotun o sekiz, on altı, hatta bazen sonsuzmuş gibi duran kolları ve o kolların nelere uzandığı meselesine İstanbul Büyükşehir Belediyesi penceremizden bakalım. Zira İstanbul'da, yani kendilerinin yönettiği koca metropolde, "ahtapot" kelimesi artık bambaşka bir anlam kazandı. Adeta belediye şirketlerinin totem hayvanı oldu!

İşte İstanbul'un 'Ahtapot Kardeşler'i ve Uzayan Kolları

Hani Özgür Bey, elinde karikatürle kürsüdeydi ya, insan ister istemez hayal ediyor: Acaba karikatüristler, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel'i iki kafalı, on altı kollu dev bir ahtapot olarak çizselerdi neler olurdu? Her bir kolun ucunda bir belediye iştirak şirketinin adı, bir kol BELBİM'e uzanmış fatura kesiyor, diğeri BELTUR'da ihaleleri yudumluyor. Bir başkası HAMİDİYE sularıyla "su" istimal yapıyor, öbürü İGDAŞ'ın gazını veriyor, diğeri ise İSKİ'de suları bulandırıyor.

Bitmedi! Bir kol İSPARK'ta İstanbullu'nun cebini boşaltırken, diğer kol İSTAÇ'ta çöp konteynerlerine sığmayan "tartışmalı" ihaleleri topluyor. İSFALT ise yolları değil, sanki belediye hesaplarını dümdüz ediyor. KİPTAŞ'ın projelerindeki "mucizevi" fiyat artışları zaten başlı başına bir "mühendislik harikası", herhalde ahtapotun en güçlü kolu ona uzanmıştır. MEDYA AŞ'nin koluyla da "algı operasyonları" yürütülüyor, kimin sesi kısılacak, kimin sesi gür çıkacak; hepsi o koldan idare ediliyor. Ve tabii ki KÜLTÜR AŞ, hangi etkinliklerin yapılacağı, kimin hangi sahneye çıkacağı da o ahtapotun "kültürel" kollarına emanet.

Bu kadar kolu olan bir ahtapot, değil bir sarayı, bütün bir metropolü yönetir, yönetirken de her yere uzanır, değil mi? " ahtapot" diye veryansın ederken, insan dönüp bir de kendi "belediye ahtapotlarına" bakmaz mı? Acaba İstanbul'da, o gözlerden uzak iştirak şirketlerinin koridorlarında dolaşan hayaletler, bu ahtapotun mürekkebiyle mi yazılıyor?

Özgür Özel'in son grup toplantısındaki performansı, adeta bir "stand-up" gösterisi gibiydi. Elinde karikatürle, yüzündeki o ciddi ifadeyle, aslında nasıl bir komik duruma düştüğünün farkında mıydı

Bu kadar şirket,bu kadar ihale, bu kadar "uzayan kol" varken, dışarıyı "ahtapot" diye suçlamak, gerçekten siyasi mizahın zirvesi. Belki de Özgür Bey, bu karikatürü gösterirken, aslında kendisinin ve partisinin İstanbul'daki icraatlarını özetlemek istiyordu da, dili sürçtü!

Sonuç olarak, siyasetin bu ilginç sahnesinde, kimin ahtapot olduğu, kimin kime benzetildiği meselesi, artık gerçekten bir muamma. Ama şu kesin: İstanbul'da bir ahtapot varsa, onun kolları kesinlikle şehrin her köşesine uzanıyor, her şirketin içine giriyor ve her bütçeden bir şekilde nasibini alıyor. Belki de artık , "belediyedeki ahtapot" senaryolarını yazmanın vakti gelmiştir, ne dersiniz?

Unutmayın, kahkaha en iyi ilaçtır... Özellikle de siyasetin bu kadar "karışık" olduğu zamanlarda. İstanbul'a bol kahkaha ve ahtapotsuz günler dilerim!