Mikrofon uzatayım hatıra kalsın, karne hediyesi herhalde et yemeği var…"

Röportaj bu cümleyle başlamıştı. Fatmanur isimli muhabirin minik Ayaz’a sorduğu soru gündemdeki yerini koruyor. 

Habertürk, o muhabirle ilişiğini kestiğini açıklayarak kamuoyu önünde Türkiye' den özür diledi.

Hatta. HalkTv sunucusu Ayşegül Arslan "TROLLENDİK" diyerek kamuoyundan özür diledi.

Peki minik Ayaz'ın üzerinden Siyaset yapan ulusal ve yerel siyasetçiler özür diledi mi ?

Siyaset için her şey mübah mı?

Yalan haberler üzerinden söylemler üreten Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Faik Öztrak, Mansur Yavaş, Özgür Özel gibi muhalif siyasetçiler özür dilemedikleri gibi, sosyal medyada yaptıkları paylaşımları da silmedi.

Maalesef Tekirdağ 'da siyaset yapan, birkaç kişi için her şey MÜBAH mış..!

Ne kadar acı..!

Cumhurbaşkanı eleştireceğim derken Tekirdağ Muhalefet Partisi İl başkanın girmediği şekil şemal kalmadı.Yonetim Kurulu Üyeleri Hala Yalan haberde diretip sosyal medya paylaşımlarını silmediler.

Bir tabir vardır ya, “bir tek fıstık yeşili kalmıştı boyamadığın.” Onu da becerirsiniz sonunda.

Siyasetin bu kadar ayaklar altına düşmesinin başlıca nedenlerinden biri, uzun vadeli kazanımlar yerine anlık veya kısa vadeli kazanımların tercih edilmesidir. Günümüz politika yapıcılarının hedefi, yaklaşan seçimleri o veya bu şekilde kazanmak, nasıl kazanıldığının bir önemi yok...

Sizin çok ulvi amaçlarınız olabilir mesela. Sistemi değiştirmek, siyasette söz sahibi olmak, ülkenin politikasında etkin ve yetkin olabilmek gibi. Hatta bunları belli inanç ve duygusal bir ivmeyle gerçekleştiriyor bile olabilirsiniz. Hatta bu amacı gerçekleştirmek için ilahi kitaplardan davanıza payanda bulabilir. 

İktidara giden bütün yollar mubahtır! Bu da Gandi’nin hatırlattığı gibi ilkesiz bir siyaseti dayatıyor. Siyaset ilkesiz olunca sağdaki sola, soldaki sağa, ortadaki menfaate çok kolay bir şekilde dönebiliyor.

Bir çocuğa ısrarla “Annem karne hediyesi bana et aldı.” cümlesini tekrar tekrar söyletmenin mantıklı hiçbir açıklaması yok. 

Yaptığınız şey günahsız bir çocuğu ve ailesini kullanarak ahlaksızca algı operasyonudur.

Utanmadan hala mağdur edebiyatı yapmanız da aynı bir terbiyesizlik.

Halkın siyasete olan güvensizliğinin en büyük sorumlusu yine siyasilerdir.

Öyle ki! Siyasiler birbirlerini ortadan kaldırmak için her yolu deniyorlar.

Yani, tabiri yerindeyse “ Düşmanını alt etmek için her yol mubah" parolasıyla yola çıkan bazı siyasiler vatandaşların siyasete olan güvenini düşürdüler.

Ayrıca siyasileri de halkın nazarında hilekar, gerçekleri söylemeyen, içten pazarlıkçı, dost görünüp dostunu sırtından vuran kişiler gibi görünmesine neden oluyorlar.

Bütün bunların sorumlusu siyasilerin kendisi.

Halkın siyasete ve siyasetçilere güveni gittikçe azalıyor.

Hatta düşmanını alt etmek için, dostum dediği, dost göründüğü kişileri bile ortaya koymaktan, harcamaktan geri kalmıyorlar.

Mesajımın ilgili kişilere gittiğinden hiçbir şüphem yok.

Bu köşe yazısını okuyup ta kendi kendine rahatsız olan bir kişi varsa bilsin ki bu sözlerde yer alan isimin kendisi olduğunu.

    İnsanların kalplerini kırdığınızda, haklarını yediğinizde, inançlarını sömürdüğünüzde kral olsanız ne yazar!