Göksel ÇAKIR

Bir amacı gerçek kılmak için bir araya gelip,birlik ve teşkilat oluşturmuş bütün kurumlar, hayatlarını devam ettirmek için bir takım maddi ve manevi dinamiklere yaslanmaya ihtiyaç duyar. Aile kurumundan tutun da dernek yöneticiliğinden şirket kurmaya kadar teşkilat temeline sahip tüm yapılar için maddi manevi dinamiklere dayanarak yaşamak kaçınılmazdır. Kendi hayatınıza ya da çevrenize bir nazar edin, göreceksiniz. Faraza,bir dükkanınız var, esnafsınız ve ticaret yapıyorsunuz:Paraya,maliyet hesabına,insan unsuruna ve işinizin gerektirdiği makinalara ihtiyacınız var.İşte bunlar sizin ticari hayatınızı devam ettirecek maddi dinamiklerdir. Peki yalnız başına bu maddi dinamikler yeter mi?Tabi ki hayır...Sabahları erken kalkmanız,işinizin başında olmanız,ticaretinizi takip etmeniz ve gün boyu helal rızık peşinde koşmanızda lazım...İşte bunlar da manevi dinamikler... Buraya kadar mesele anlaşılmış olmalıdır.Simdi yavaştan asıl konuya gelelim. İçinde Birlik ve Teşkilat Unsuru barındıran ve topyekun hepimizin hayatını ilgilendiren mutlak bir suretle de hayatını sağlıklı olarak devam ettirmesi gereken en önemli Kurum , "Devlet"dir. Devletin,vatan toprağı üzerinde millet adına Siyasi Hükümranlık vazifesini yaparken dayanacağı en önemli manevi dinamiğin ne olduğu sorusuna etraflıca kafa yordum ve şöyle bir neticeye vardım:Devleti Devlet yapan en mühim şey "Ciddiyet"dir. Ciddiyete dayanmayan bir aile yuvası dahi sağlıklı yürümezken kurumlar kurumu Devlet bunsuz nasıl ayakta dursun ? Devlet ciddiyeti,sahip olunan sorumluluk ve yükümlülüğün şuuruna varılmış olması anlamını taşır. Devlet Adamı kimliğini taşıyanlar aglamaz,sızlamaz,dedikodu yapmaz,şikayet etmez, gereğini yapar. Sorumluluğunu taşıdığı devletin gelmiş olduğu kök/tarihsel çizgiyi bilir, güzelce kavrar ve devam ettirir. Gerektiğinde milletine hesap vermekten korkmaz ve milleti dışında hiç bir iş ve dış odağa da hesap vermez. Yine mesela "Liyakat"e kalben inanır ve etrafını yandaşlarla akrabalarla doldurup Devlet imkanını "Yağma Hasan'ın Böreği"ne çevirmez. Kriz zamanı yahudi bezirgan gibi değil Devletin Sorumlusu gibi düşünür,risk alır ve liderlik eder. Devlet adamının ciddiyeti devletin ciddiyetidir. Türk Tarihi bu niyetle dikkatlice incelenirse,Asya Bozkırlarından Anadolu'ya akıp giden seyir içinde Devletimizin tarihinin aynı zamanda bir Ciddiyet Tarihi oldugu görülecek ve bunun aksi durumlarında neler olmuş bilinecektir.Tüm örnekler kayıtlarda arşivlerde vardır.(Lale Devri ve Sonuçları) İçinde Birlik ve Teşkilat barındıran hiç bir kurum yoktur ki Ciddiyete dayanmasın. Ve dahi ciddiyetini yitirmiş hiç bir kurum yoktur ki kaosla tanışmasın.