Türk edebiyatının kemâli, Kemâl ile olmuştur

YAHYA KEMAL BEYATLI PORTRESİ İz bırakan insan çıkartmakta marifetli olan Rumeli toprakları, Türk tarihinin en büyük şairlerinden, belki de en büyüğü olan bir üstat armağan etti: Yahya Kemal Beyatlı. Türk-İslam kültürünün kudretli dehasıyla bezenmiş, nakış nakış Türklük işlenmiş bir vilayette, Üsküp' de doğuyor Beyatlı fakat heyhat, ilerleyen yıllar ona da doğduğu(1884), büyüdüğü, çocukluğunu yaşadığı, ilk kez aşık olduğu, düştüğü, oynadığı şehrin kaybedilişini seyrettiriyor; Mustafa Kemal Atatürk'e, Fethi Okyar'a, Fahrettin Altay'a ve nicelerine seyrettirdiği gibi. Hayatı o topraklara özlemle geçiyor, o topraklara özlem dolu şiirler yazıyor. 'Aziz İstanbul' eserinde geçen ''Bazı yerlerde ruh eser'' tarifi Üsküp'le müsemmadır. Üsküp, ruh esen bir Türk vilayeti, Türk ve İslam ruhunun maddeyle ifadesi. Üstat Yahya Kemal lise eğitimi için İstanbul'a geliyor, burada seneler geçiriyor fakat dönemin baskıları onda da Jön Türkler gibi kaçmak zarureti doğduruyor. Şarktan kaçıp garba gidiyor ve şarkta yaşarken bulamadığı şarkı garptan buluyor, şarka da orada aşık oluyor. Tek bir kelime Fransızca bilmeden kaçıp gittiği Paris'de geçirdiği yıllar içinde Albert Sorel gibi müstesna yetişen münevverlerden eğitim alıyor ve onlardan, bilhassa Sorel'den etkileniyor, tarihe alakasının sebebini Sorel olarak gösterir. Hayatını tarih ilmine hasretmesinin, Selçuklu ve Osmanlı tarihini bize şiirleriyle seyrettirmesinin sayesi Albert Sorel'dir. Türk edebiyatının fevkalade şiirlerinden bazılarında imzası olduğu gibi bazı fevkalade şairlerde de imzası vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet ve daha birçok Türk edebiyat sanatçısına hocalık ediyor; Darülfünunda hocalık, kabristanda komşuluk ettiği Ahmet Hamdi Tanpınar, '' . Hayatımızda kalıntı halinde gördüğümüz bir yığın şey onunla yenileşti ve değer kazandı. Musikimiz, masallarımız, tarihimiz, dilimiz ve insanımız.'' diyor. Lisanımızda, muhayyilemizde, edebiyatımızda, kültürümüzde, hayal alemimizde, cemiyetimizde; hep onun izi vardır. Yahya Kemal, Osmanlıdan cumhuriyete geçişte sorun yaşayan erken cumhuriyet devri münevverlerine kılavuz, iki dönem arasına da rabıta oluyor. Çehresi değişen devrin ve batılılaşma akımının etkisiyle Türk toplumundan uzaklaşan ve Türk toplumuna yabancılaşan edebiyat erbabına, bu cemiyetin ve toprakların mahsulü olduğunu hissettiriyor, hatırlatıyor. Şarkın kendi değerlerine yabancılaşmasına acıyla şahit olan Yahya Kemal nesir ve şiirleriyle, devrin 'batıyı taklit, doğuya itaat' çıkmazında kalan Türk şiirine geleneğe sadık kalarak ve eski kural-kalıplara modern bir ruh katarak yeni ve öz şiirin mümkün olduğunu gösteren mürşid, Türk edebiyatına da ab-ı hayat oluyor. Türk edebiyatının kemali, Kemal ile olmuştur, diyebiliriz. Yahya kemal eserlerinde tek bir kelimeyi bile kımıldatmak imkansızdır. Zira ondaki bütünlük, tasvir edilen sahnede veya bir başka unsurunda değil, şiirin örgüsüyle muhtevası arasındaki ahenktedir. Onun hürmetle yad olunması bir vazifedir. Ruhu şad olsun.