Vatan-ı Emruz" Gazetesinin Türkiye Bayrağını Kurdan Kaldırması: Sistematik Irkçılığın ve Kültürel Bastırmanın Göstergesi

"Vatan-ı Emruz" gazetesinin döviz kur tablosundan Türkiye bayrağını kaldırması, sadece basit bir hata ya da tesadüfi bir medya olayı değildir; bu, Farsça yayın yapan medya organlarında kökleşmiş sistematik ırkçılığın ve tarihsel bir kin kusmanın açık bir sonucudur. Bu davranış, kültürel tek tipleştirme politikalarının derinlerine kök salmış bir zihniyetin ürünüdür. Türkiye Türk milletine yönelik bu saygısızlık, aslında İran’daki kültürel egemenliğin, yalnızca İran Türklerine değil, Türk dünyasının diğer üyelerine karşı da beslediği uzun vadeli düşmanlığın bir yansımasıdır. Bu düşmanca yaklaşım, özellikle Farsça dili aracılığıyla ve Türkçenin de içinde bulunduğu diğer dil ve sembollerin sistematik şekilde dışlanması yoluyla yeniden ve sürekli olarak üretilmektedir.

Bu olayda dikkat çeken bir diğer önemli unsur ise, gazetenin adının "Vatan-ı Emruz" (Bugünün Vatanı) olmasıdır. "Vatan" kelimesini büyük bir gururla kullanan bu gazete, bir Türk komşu ülkenin bayrağını açıkça sansürleyerek, aslında şu mesajı net biçimde vermektedir: Gazetenin yazarlarının ve sorumlu müdürünün beynindeki "vatan" anlayışında İran Türk milletine yer yoktur. Bu şekilde dışlayıcı bir mesajın bir resmi gazetenin birinci sayfasında yer alması, onu bireysel bir hata ya da kişisel bir tercih olmaktan çıkarır ve devlet aklını yansıtan kurumsal bir yaklaşım haline getirir. Bu anlayışa göre, yalnızca Fars dili, kültürü ve kimliği çerçevesinde tanımlanan kişiler "vatan sahibi" sayılmaktadır.

Hannah Arendt, ırkçılığı “kültürel totalitarizmin” bir biçimi olarak tanımlar; yani, egemen gücün farklılıkları bastırarak ve sahte bir birlik görüntüsü dayatarak kendi otoritesini sağlamlaştırma çabası. İran’da da Farsça, resmi dil olarak, diğer dil ve kültürel kimlikleri dışlamak için bir araç haline getirilmiştir. Buradaki ırkçılık, yalnızca açık davranışlarda değil, dil, medya ve eğitim politikalarında da kendini göstermektedir. Türkiye bayrağının kaldırılması, saysızca Azerbaycan isminin sansürlenmesi veya ders kitaplarında Türklere yönelik aşağılayıcı ifadeler, bu ırkçılığın bariz örnekleridir. Oysa bu dışlayıcı politikaların yerine ihtiyaç duyulan şey, kültürel çeşitliliğin tanınması, diyalog ve eşit yaşama iradesidir; Hannah Arendt’in de belirttiği gibi, “insanî siyasetin temeli olarak çokluğu kabul etmek” kaçınılmazdır.