Vali mi?

Belediye başkanları mı?

Milletvekilleri mi?

Odalar mı, STK’lar mı, siyasi partiler mi, üniversite mi?..

Kim?

Belli ki siz değilsiniz.

Çünkü yönetmek şöyle dursun, şehri kaderine terk etmişsiniz.

İdare etmek yerine… idareten oturuyorsunuz koltuklarda.

Kaos günlük hayatın fon müziği olmuş, siz hâlâ melodiyi duymuyorsunuz.

Vur patlasın çal oynasın… Şehir yansa umurunuzda değil.

Birkaç örnekle yakından bakalım şu “sahipsizliğe”…

Trafik?

Ters yön, hatalı park, ışık ihlali, göbek ihlali…

Trafik değil, sanki herkesin kafasına göre çektiği bir kısa film denemesi.

Adı da “İçgüdüsel Trafik Modeli”.

Ukome nerede?

Sadece plaka rantı olduğunda mı sahneye çıkıyorsunuz? Nerede bu şehrin trafik kanunu?

Pazar Yerleri?

Perşembe pazarı, Pazartesi pazarı, sokak pazarı, kaldırım pazarı…

Modern şehir değil, arkeolojik kazı alanı sanki.

Hâlâ tarih öncesi pazar düzeni!

Vatandaş sürünerek alışveriş yapıyor.

Daha geçen gün il emniyet müdürü isyan etti.

Adam daha dün gelmiş Tekirdağ’a, şehrin derdi içinde boğuluyor…

Koltuğunda yıllardır kök salanların ise tüyü bile kıpırdamıyor.

Sahil?

Sahil göz göre göre çürüyor.

Kent kimliği yerlerde sürünüyor.

Sorun belli, çözüm belli…

Peki bu bitmeyen bekleyiş niye?

Kim kimi bekliyor?

Sahil size bakıyor, siz başka tarafa…

Sanayi Alanları?

Dumansız Sanayi Bölgesi…

İsminden başka bir şey kalmamış.

Kural yok, denetim yok, planlama yok.

Yönetici yok.

Tam bir “sahipsizlik anıtı”.

Daracık Caddeler, Keşmekeş Sokaklar,

Kırık dökük kaldırımlar, gelişi güzel tabelalar…

Sanki şehir kurmak yerine herkes kafasına göre Lego oynamış.

Siz de kenarda seyretmişsiniz.

Şehir yönetmek değil, “seyirlik şehir” yaratmak olmuş işiniz.

Tarihi Varlıklar?

Onlara hiç girmeyeyim… Ciğerim yanıyor!

Aslına uygun kullanılmayan tarihi yapılar, yapılmayan restorasyonlar…

Kültürel mirasın kaderi, yönetimin umuruna kalmış.

Yani kısacası: kaderine kalmış.

Toplantılar?

Bir de mecburiyet toplantılarınız var.

Ben “lay lay lom toplantıları” diyorum.

Çünkü tek sonuçları, fotoğraf arşivinizin yeni bir klasör daha kazanması.

Şehrin ise hiçbir şey kazanmaması.

Sonra çıkıp “Tekirdağ bizim” diyorsunuz.

Kusura bakmayın ama…

Bu şehrin sahibi siz olamazsınız.

Çünkü sahip olan korur.

Sahip olan düzen kurar.

Sahip olan dertlenir.

Sizinki sahiplik değil…

En iyi ihtimalle, koltuğa sahiplik.