Seccaden kumlardı... 

Devirlerden, diyarlardan 

Gelip göklerde buluşan 

Ezanların vardı. 

Mescit mümin, minber mümin.. 

Taşardı kubbelerden Tekbir, 

Dolardı kubbelere "amin"  

Bugün Arif Nihat Asya’nın mısralarıyla başlayalım istedim. Na’at şiiri, Hz.Muhammet(SAV)için yazılan en güzel kasidelerden biridir. Bu uzun şiir seccade kelimesiyle başlar gördüğünüz gibi. 

  Necip Fazıl Kısakürek’in cezaevindeyken yazıp oğluna gönderdiği “ Zindandan Mehmet’e Mektup” şiirinde geçen seccade ile ilgili şu dizeler de beni çok etkilemiştir: 

 Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; 

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... 

Yalnız seccâdemin yününde şefkat; 

Beni kimsecikler okşamaz mâdem; 

Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!  

Son günlerin yapay gündemlerinden birisi haline geldi seccade. Deprem felaketini de, yolsuzluk ve yoksulluk gerçeklerini de, her gün değişen zamlı etiketleri de, işsiz gençlerin feryadını, emeklilerin geçinemiyoruz çığlıklarını da, pul olmuş paramızın dermansızlığını, Hazinenin döviz sancısını da unutturdu seccade tartışmaları. Varsa yoksa seccade. An itibarıyla ülkenin bütün sorunlarını hallettik galiba, elde kalan bir tek seccade. Başörtüsü bile baş ağrıtmıyor artık, varsa yoksa seccade. 

Bir davete katılan Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu iftar sonrasında yoğun ve ısrarlı istekler üzerine, yanılmıyorsam müdür odasında değişik kişilerle fotoğraf çektirmiş. Ne kendisi ne de yanındakiler yerdeki seccadeyi fark edememişler. Vay sen misin ayakkabıyla seccadeye basan. İktidar cenahı çakı bulmuş çocuk sevinci ve heyecanıyla seccadeyle yatıyor, seccadeyle kalkıyor. Sanırsınız ki din elden gidiyor. Hatta sayın Kılıçdaroğlu, o kargaşa ve telaşta bunu fark edemediğini söyleyip, özür dilese de AKP için bulunmaz bir fırsattır bu.  

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ;” Bu zihniyet, CHP zihniyetinin ta kendisidir.” diyerek kınıyor Kemal Bey’i. Hamza Dağ durur mu ; o da saygısızlık olarak yükleniyor Kemal Bey’e. Erdoğan, Bağcılar'da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Fazla kalmadı 40 gün. Bu 40 gün içerisinde birileri seccadelerin üzerine ayakkabılarla basabilir" diyor üstüne basa basa. Hatta sayın R.Tayyip Erdoğan seçim meydanlarına kucağında bir seccadeyle çıkmaya başlarsa şaşırmam. Nitekim Bağcılar’daki törende  kendisine hediye edilen bir seccadeyi de baş tacı yaparak siyasetin  argümanı haline getirmekte bir sakınca görmedi. 

Maalesef kalkınmasını tamamlayamamış, bilimin mucizelerini kavrayamamış bütün toplumlarda inanç sembolleri ve din metaforu, algı oluşturma ve kitleleri yönetmede siyasetin en önemli aparatıdır. Ve siyaset bu nedenle tarikat, cemaat gibi yapılarla birbirine eklemlenmeyi iktidar için önemli bir strateji olarak görür.” Kazan- kazan” anlayışının hakim olduğu bu denklemde, şüphesiz kaybeden laiklik anlayışı ve demokratik devlet düzenidir. Kitleleri en kolay ajite edebileceğiniz alan manevi inançlardır. 

Bakın seccade değildir kutsal olan, secdedir. Baş örtüsü değildir mübarek olan, beynin içindeki fikir ve kalpteki imandır. Onlar inanç dünyamızın sembolleridir ve elbette ifade ettikleri anlam bakımından önemlidir, değerlidir. Olgun ve kültürlü bir insan, inançsız da olsa bilerek bunlara hakaret etmez, saygısızlık göstermez. Nitekim sayın Kılıçdaroğlu da üzüntüsünü dile getirip özür dilemiştir. Bize ne oluyor ki! Nerdeyse adamı dinsiz kabul edip, tüm CHP’lileri din düşmanı ilan edeceğiz. Ayıptır, günahtır. Bu kin ve nefret dili insani de değildir, İslami de değildir be kardeşim. Bu olsa olsa dinin siyasete istismar malzemesi yapılmasıdır. Ülkenin çözüm bekleyen dağ gibi sorunları varken, siyaseti bu kadar müptezel hale düşürmemeliyiz. 

Bence sayın Kılıçdaroğlu  farketmese bile yanındakiler, onunla fotoğraf çektirmek için sabırsızlananlar yerdeki seccadeyi görmeli ve yerden kaldırmalıydılar. Seccadeler ayakkabıların altını değil, Allah’a kul olmanın hazzıyla secdeye değen alınları öpmekten mutlu olurlar. Ayrıca orada önceden birisi namaz kılmışsa onu niye toplayıp kenara koymamıştır,o da başka bir mesele. Ama eğer bir provakasyon söz konusu değilse, mekanın sahibi onu temizlemeye gönderir, mesele biterdi,bitmeliydi.  

Seccade halı gibi bir dokuma ürünü. Eskiyince atar,yenisini alırız. Hani konuşmayayım diyorum da, yine de sormadan edemiyorum: Siz ey çok inançlı AKP’liler, mitinglerinizde veya başka etkinlerinizde Türk bayrağını yere atıp, onun üstünde namaz kılanlara da, Allah’ın ayetleriyle dalga geçercesine ;” Cuma günleri bakara makara, salla bi tane gitsin”diyen Egemen Bağış’a da aynı tepkileri verdiniz mi?! Yani ayetlerin seccade kadar değeri yok mudur, seccade daha mı kutsaldır nazarınızda? Samimiyet lütfen! 

Hem sahabe dönemiyle , hem daha sonraki dönemlerde ve günümüzde seccade ve ayakkabı ilişkisine dair ortada çok örnek var ama niyetim yeniden bir tartışma alanı açmak değil. Ülkemin gerçek gündemi bunlar değil çünkü. Kaldı ki ibadet Allah ile kul arasındadır. Ve ibadet sadece ve sadece ALLAH içindir, vesayet kabul etmez. İnananlar için kara toprak da , yeşil çimen de temiz olduktan sonra birer seccadedir.Ne diyor şair;seccaden kumlardı ey Resul...Yeter ki alnımızın secdeyle vuslatı daim olsun.