Kaygı, Bağışıklık sistemi, Sevgi

Vücudumuzda tüm organların, hücrelerin istemsiz kontrolü, sempatik ve parasempatik sinir sitemi olarak ikiye ayrılan, otonom sinir siteminin etkisi altında olmaktadır. Parasempatik sinir sistemi rahatlık işlevini sağlarken, sempatik sinir sistemi olaylara kaşı hızlı ve aniden verdiğimiz cevapları kontrol eder. Yani tehlikede bulunduğumuz anda. Eğer bir tehlike var ise ?ya kaçarız ya da savaşırız´. Bunun için kalp atışlarımız hızlanır, solunum hızlanır, terleme veya solukluk olur, metabolizma hızlanır, katabolizma artar, glukoz miktarı yükselir. Vücudun kaçma veya savaşmaya hazır hale gelmesi sağlanır. Oksijen ve glukoz kaslara doğru hızlanır. Böylece kaçmak veya savaşmak eylemi ile sonuçlanır. Eğer tehlike belirsiz ve sürekli hale geliyorsa bu sefer vücut diğer mekanizmaları devreye alır. Böbreküstü bezinden kortizol dediğimiz madde salınarak tehlikeli durum için vücudun sürekli hazır halde olmasını sağlar. Tabii ki bütün bunlar bilinçaltına yazılır ve kaydedilir. Kaygı geçmişte yaşadığımız bu tehlikeli anları, korkularımızı tekrar yaşama tehdidi nedeniyle ortaya çıkar. Kaygı yaşadıkça tehlike tekrar tekrar yaşanmış şekilde tekrarlanıyor. Beyin tehlikenin cinsi ile ilgilenmez ve tehlikenin ne olduğuna bakmaz, tehlike her ne ise aynı cevabı verir. Önce sempatik sistem sonra da kortizol yanıtı. Tehlike devam ettikçe bu sistem hep devam eder. Peki böyle devam edince ne oluyor? Bağışıklık sistemi de sürekli bir tehlike var şeklinde düzenleniyor ve bağışıklık hücreleri bize sürekli tehdit ortamı varlığında sinyaller salgılıyor. Bu durumda organlar etkilenmeye ve hastalıklara zemin hazırlanmaya başlanıyor.  Öncelikler değişiyor ve vücut yeni düzene hazırlanıyor. Hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, migren, fibromiyalji, Alzheimer gibi hastalıkların altında yatan en önemli hastalıklara zemin hazırlıyor. Bağışıklık sistemi devreye girip vücudu sürekli bir yangın yerine çeviriyor. Kronik hastalıkların zemininde bulunan en önemli neden sürekli yaşadığımız ?KAYGI´ dır. Kaygıyı besleyen ?KORKU´dur. Bunların çözümü de yine bizde saklı. Bunların çözümü ?SEVGİ VE SAYGI´dır. Ayrıca umudu yitirmeden hayata devam etmektir. Umut insanı motive eder.  Yaşadığımız bu salgından dolayı kaygılanmak çok doğal bir reaksiyondur. Anormal olan bunu sürdürmektedir. Tedbirleri almak ve uygulamak, insanlara yardım elini uzatmak, gerçek bilgiye ve desteğe ulaşacak kanalları açık tutmak en önemli yapılması gereken görevlerdir. Kaygının sürekli hal almaması için farklı aktivitelere zemin hazırlamak, çocuklarla ek görevler yapmak, kendimize vakit ayırmak çok önemli. Ayrıca vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri ve besin öğelerini doğru kaynaklardan almak ve beslenmeyi düzenlemek yapılması gerekenler arasında. Vücudumuzun ihtiyacı olan kaliteli uyku için uyku düzenlenmesinin unutulmaması ve egzersiz ile desteklenmelidir. Bugünlerde yaşadığımız salgının en önemli sonucu; yaratana, insanlığa, tabiata, canlılara olan sevginin ve saygının artması olmalıdır. Sağlık ve umut için EVDE KALIN.