İLLE DE EĞİTİM
Zaman aktıkça, toplumlar değişen dünyada yeni talepler geliştiriyorlar. Her kuşak dünyayı algılamasına göre farklı düşünceler ve isteklerle değişimi zorluyor. Yenı nesil eskimiş yönetim biçimleri ve yasaların yerine daha akılcı, adil, demokratik bir yönetim anlayışını ve yasaları arzuluyor. Aklıselım devlet adamlarına sahip ülkeler, bu talepler gözardı edilmeden, önemsenerek , toplumsal huzur bozulmadan istenilen değişimle, daha sağlam temelllere oturan bir devlet ve hukuk duzeni tesis edilerek; daha güçlü bir ülke olmanın yolunu açıyorlar.
21. Yüzyılda dünyada saygın bir yer edinmek istiyorsak , eskimiş, köhnemiş yüzyılın alışkanlıklarını bir yana bırakarak, günahlarımızı geride bırakıp, sevaplarımızı yanımıza alarak daha demokratik , daha adil, daha sağlam temelllere dayanan yönetim anlayışlarını ortaya çıkaran yasa ve kurallara dayanan güçlü bir Türkiye´yi inşaa etmek zorundayız. Devletlerin güçlü yada zayıf; milletlerin yoz yada saygın olması sadece yöneticilerin basiretsizliğinden kaynaklanmaz. ?Nasılsanız öyle yönetilirsiniz?? deyişinin altında yatan gerçek, devlet adamlarının da içinden çıktığı milletin bir ferdi olması, aynı değer yargılarına, aynı davranış kalıplarına sahip olduğudur. ?Millet büyükse mi kahraman çıkarır; yoksa kahramanlar mı ait olduğu millleti yükseltir.? İkisi de doğrudur. Ama ondan daha doğru olan şey, Dünyanın egemen güçlerinin yanında ülkemizin konumunu ve dünyanın gerçeklerini bir yana bırakarak; Millli ruhu ve millli iradeyi güçlendirerek hem millleti büyütmek hemde büyük devlet adamları yetiştirmek zorunda olduğumuzdur. Uyanmalıyız artık. İnsanımız maalesef ruhen , fikren ve ahlaken çöküyor, yozlaşma heryeri sarmış ve bu doğal karşılanıyor. Değer yargıları aşınmış hattta kopmuş. İ. Hakkı Baltacıoğlu´na göre, ?kültüründen ve değerlerinden kopan insanlar baş aşağı dikilen ağaçlara benzerler; hiç yeşermezler; oldukları gibi kalırlar ! Bu insanlar mutlaka parazit olurlar, mutlaka hülyacı olurlar. Bunları köklendirmek için tek çare; havada kalan köklerini toprağa sokmaktır. Millî kültürüne ve değerlerine yabancılaşan bir ülke, geçmişi ile bağları kopmuş insanlarla dolar. Bu, değer buhranına girmiş bir toplumun insanının trajik sonudur. Böyle insan kendi tarihinden, dilinden, dininden, geleneklerinden, milletinden uzaklaşır ve toplumuna yabancılaşır. Kendi milletini diğer milletlerden aşağı görür.?Hastalığımız bu...Peki ilaç ne....? Bir gün çaresiz kalırsanız bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun? diyor M. Kemal Ataturk...Mandela da ? Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en önemli silah eğitimdir? der . Yapılacak şey belllidir. Eğitim, ama milletin, aklını, düşüncesini, refahını, inancını ve ahlakını yükselten eğitim . Bize Türk Millletini, ekonomık, sosyal ahlaki ve fikri yönden yükseltecek insanlar lazım. Yurdumuzu her alanda ileri götürecek her alanda refahı arttıracak, toplumsal haysiyet ve serefimizi medeniyet ligine taşıyacak insanlar. Bu hasletleri içinde barındıran Türk Milliyetçiliği ve Türk Milleti kavramlarının nasyonal sosyalizm ve italyan fasizminde uygulama bulan ırkçılık ile kesinlikle alakası yoktur. Türk Milliyetçiliği , kendini bu vatana ait hisseden her kesimin varlığını tanır ve kendi millî varlığını devam ettirme amacını içerir. Halk egemenliğini, demokrasiyi, hürriyeti , Siyasi ve Ekonomik bağımsızlığı temel alır. Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, devletin üniter yapısını koruma ve kendine ait kaynakların yine kendi insanının refahı için kullanılması ve muasır medeniyetler seviyesine çıkma gayretidir.
Dünyanın genç nüfusa sahip şanslı ülkelerindeniz. Gençlik bir rüzgardır. Bu çok değerli kaynak doğru yönlendirilirse aklını, düşüncesini, refahını, inancını ve ahlakını yükselten eğitimle taçlandırılır ve yeteneklerine göre istediği alanda çalışma imkanları sağlanır sa rüzgar olup o ülkeyi dünya birinci ligine taşır. Neden olmasın? Tüm eksiklerimize hatalarımıza rağmen aileler çocuklarının eğitimi için büyük fedakarlık yapmaktalar. Eğitimin yükünü devlet ailelerin sırtına yüklemiş durumda ...Bütün bu fedakarlıklara rağmen maalesef ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz ortamında işsizlik oranlarını hızla arttığından, her üç gencimizden biri işsiz durumdadır. Üretme becerisine ve yetkinliğine sahip bu gençlerin üretiminden mahrum kalma yanında çocuklarımız işsizliğin ortaya çıkardığı bir dizi sosyal sorunlarla boğuşmakta geleceğimiz umutsuzlukla tükenmektedir. Bu durumu düzeltici tedbirler bir an önce alınmalıdır. Çocuklarımız ve Gençlerimiz geleceğimizdir. Bu vesile ile Pazar günü yapılacak Üniversite giriş sınavına girecek tüm gençlerimize başarılar diliyorum .