103 yıl önce bugün 19 Mayıs 1919 Atatürk, Samsun’a çıkmıştı.

Milli Mücadele'nin başlangıç günü olarak kabul edilen 19 Mayıs günü, 20 Haziran 1938 tarihinde "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun" olarak, "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kabul edilmiştir. 1981 yılında çıkarılan 2429 sayılı Kanun ile bayramın ismi 19 Mayıs "Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" olmuştur. (Dr. Bengül Salman Bolat, Milli Bayram Olgusu ve Türkiye'de yapılan Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları, 1923-1960, Atatürk Araştırma Merkezi 2012) Mondros sonrasında Mustafa Kemal İstanbul'a gelmiş başta asker arkadaşları olmak üzere pek çok kesimle irtibat kurdu ve kurtuluş çareleri aradı. Yaklaşık altı aylık çalışmaları onu kurtuluşun Anadolu'dan başlayacağı görüşüne getirdi. 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların, İngiltere desteğiyle İzmir'e çıkışı üzerine, Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Bandırma Vapuru'yla iki gün içinde Samsun'a hareket etti, 19 Mayıs pazartesi günü sabah saatlerinde Samsun'a geldi. Samsun, kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği şehir oldu. (İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kronik Kitap, 1.Baskı, Ocak 2018) 19 Mayıs 1919'un 103. Yıldönümünde, Atatürk'ten birkaç anekdot aktararak anımsatmak, anmak istiyoruz: İstanbul'dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey oraya gelmişti. Bineceğim vapurun izleneceğini ve İstanbul'da iken yakalamadıklarına göre, belki de Karadeniz'de batırılacağına güvenilir kimselerden işitmiş, onu bildirdi. Ben İstanbul'da kalıp tutuklanmaktansa batıp boğulmayı yeğledim ve yola çıktım. Kendisine de, önünde sonunda İstanbul'dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim. 20 Mayıs 1919. Mustafa Kemal yanında yaveri Cevat Abbas ve birkaç kişiyle birlikte Samsun'da dolaşmaktadır. Halkın içine girmeli bir şeyler sormalıydı. Belediyeye yakın yolun kenarına çökmüş, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş ağlıyordu. Ona sordu Mustafa Kemal: "Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?". Anadolulu çocuk içini çekti: "Düşman yurdu bastı, hükümet bizi terhis etti, silahımızı elimizden aldı. Benim gidecek yerim yok. Toprağımıza giren düşmanla ne ile savaşacağım?". Mustafa Kemal erin omuzuna elini koydu. Rumeli şivesiyle, "Üzülme çocuğum" dedi. "Gel benimle". Bu eri Samsun askeri deposundan giydirip silahlandırarak yanına aldı. Mustafa Kemal'in Anadolu'da oluşturduğu ordusunun ilk eri, bu Mehmetçik oldu. Samsun güvenli değildi. 25 Mayıs 1919'da Samsun'dan hareket ettiler. Mustafa Kemal'in otomobili bir tarlanın kenarından geçerken birden bire bozuldu durdu. Arkadaşları ile birlikte Mustafa Kemal otomobillerinden inerek biraz ötede çift süren yaşlı bir köylüye yaklaştılar. Mustafa Kemal, selam sabahtan sonra köylüye memleketin bugün içinde yüzdüğü dertlerden söz açtı. Onun bu büyük ve öldürücü tehlikeler karşısındaki kaygı ve korku damarını deşmek istedi. Yaşlı köylü, kös dinlenmişe benziyordu. Mustafa Kemal'in sözleri onu hiç etkilemiyordu. Mustafa Kemal, sözlerini sürdürerek: "Hemşeri. düşman Samsun'a asker çıkaracak, belki buraların hepsini ele geçirecek, sense rahat rahat toprağı sürüyorsun." Yaşlı köylü şu cevabı verdi: "Paşa, paşa, sen ne diyon. Biz üç kardeştik, iki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakar. Şimdi, benim Vatanım da, yurdum da nah şu tarlanın ucu. Düşman, oraya gelinceye kadar benden hayır yok!" Mustafa Kemal, adamın üstüne daha çok varmadı. Onun ne demek istediğini anlayacak tecrübesi vardı. Adam'a "Allahaısmarladık" diyerek çalışmaya başlayan otomobile bindi. İki buçuk saat sonra Kavak beldesine geldiler. Paşa'nın geldiğini duyanlar karşılamağa geldiler. Mustafa Kemal, kişilerin tepkilerini merak ediyordu, sordu: "Mütareke ve bugünkü vaziyeti nasıl bulunuyorsunuz?" "Ne yapmak istiyorsunuz?" Bunun üzerine bir temsilci Akoğlu Yusuf: Buna bir son verilmesi için büyüklerimizin, kumandanlarımızın düşündüklerini yapmayı. Eğer gerekirse sakladığımız dedelerimizden kalan silahlarımızla düşmana karşı koyarız". Mustafa Kemal, buradakileri taşlı tarlasıyla boğuşan köylüden daha farklı buldu. Bu bir ihtilalcinin aradığı ortamın ta kendisiydi. Bu konuşmadan sonra, Kavaklıların ellerini sıkıp otomobillerine binerek Havza'ya hareket ettiler. Giderlerken Mustafa Kemal şunları söyler: "Allahaısmarladık, siz bir müdafaa cemiyeti kurunuz. Bana da Havza'ya malumat veriniz!" (Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, Gazi Mustafa Kemal, 2008, Alfa, Hürriyet okurları için basılmıştır.)