Birinci Dünya Savaşının galipleri, mağluplarla anlaşmalar imzalamışlar, bizim payımıza da SEVR düşmüştü.

Cephedeki savaşlar bitmiş asıl savaş "Antlaşma" masaları etrafında başlamıştı. Galipler, mağlup devletleri bir daha ayağa kalkamayacak hale getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Ancak Anadolu topraklarında son söz henüz söylenmemişti. Bugün iktidar ve yandaşlarının her türlü iftira ve hakaretlerine maruz kalan bir avuç serdengeçti Türk halkının boynuna geçirilmek istenen ilmeği koparmaya karar vermişti. Dünya savaşından sonra başlayıp 3 yıl süren kanlı mücadelenin sonunda da bunu başardılar. Her günü, her saati ayrı destan olan bir mücadele. Ya kaybetseydik? Batısında uluslararası statüde olan bir Boğazlar ülkeciği, Batıda Yunanistan, Güneybatıda İtalya, Güneyde Fransa, Güneydoğuda İngiltere, Ve Doğuda Ermenistan ile komşu olan Bursa, Kayseri, Samsun üçgeninden ibaret şirin küçük bir devletimiz olacaktı. Beylik gibi bir şey yani. Başkent İstanbul olacaktı. Yani uluslararası yönetimin güdümünde. Güneyde bir Kürdistan kurulacaktı. Boğazlar 10 ülkeden oluşan bir komisyon tarafından idare edilecek ama komisyonda Türk bulunmayacaktı. Ülkenin bütçesi Duyun-u Umumiye tarafından yönetilecekti. Zorunlu askerlik kaldırılacaktı. Limanlar, fabrikalar, bankalar, stratejik tesisler yabancıların ellerinde olacaktı. Memleketin değerleri yağmalanacaktı. Üretmeyip samanı bile ithal edecektik. Ülkenin başında üst akla bağlı bir kral olacak, yönetim babadan oğula aktarılacaktı. Eğitim sistemi bilimsel esaslardan uzak ve dini temelli olacaktı. Kadının adı olmayacaktı. Memleket tarikatlar, şeyhler, dervişler ülkesi olmaya devam edecekti. Dünya nimetlerinden faydalanma oranı saraya yakınlıkla paralel olacaktı. Atamalar liyakat değil sadakat esaslı olacaktı. Güçlünün ve yandaşın hukuku uygulanacaktı. Ayaklar baş, başlar ayak olacaktı. Düşünüyorum da iyi ki kaybetmemişiz! 29.8.2022