Önce SİON kelimesinin kökeninden başlamalıyız. SİON ; Kudüs şehrinin eski adıdır. Ahd-i Atîk’te Kral Dâvûd tarafından fethedilip krallığın merkezi yapılan Kudüs şehri için kullanılmış bir isimdir. SİYONİZM ise; XIX. yüzyılın sonlarında, çeşitli ülkelerde yaşamakta olan kentsoylu Yahudilerce bir ideoloji olarak ortaya atılan ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan akımın adıdır. İlk defa 1890 yılında yayıncı Nathan Birnbaum isimli Yahudi tarafından ortaya atılmıştır. Bu terim aynı zamanda Yahudi milliyetçiliğini de ifade etmektedir. Theodor Herzl 1897’de yayınladığı eserinde XX.yy’da bir İsrail devleti kurulabileceğini öngördü. Batılı ülkelerde çok iyi organize olan örgütler nitekim 1948 yılında bu amaçlarına kısa sürede ulaştılar.
Bahsettiğim , kurulduğu günden beri sürekli bir yayılma ve işgal politikasıyla Filistin’de huzur bırakmayan siyasi Siyonistlerdir. Hedefleri; üstün ırk inancıyla tüm milletlerin üzerinde evrensel çapta bir hakimiyet kurmak, lokal olarak da “vadedilmiş toprak”inancıyla Filistin’i tamamen ele geçirmektir. Bunlar fanatik dinci ve iflah olmaz ırkçı ideolojileriyle binlerce masum insanın kanını dökmeye devam ediyorlar. Bunların dışındaki (dinci demiyorum) dindar Yahudilerle, laik, kültürel, modern Yahudi oluşumlarını ayrı tutuyorum.
ABD ve İngiltere’nin himayesinde bugün de kan dökmeye devam ediyorlar. Aslında iki ülkenin de en güçlü lobileri de, uluslararası sermayenin kaynağı ve yöneticileri de onlardır. Kabil’in elindeki bıçaktır emperyalizm.Batının iki yüzlülüğünün ve sahte hümanizminin apaçık delili ve en son örneğidir Gazze’de yaşananlar. Hamas’ın insanlık ve İslamlık dışı katliamı sizi gerçeklerden uzaklaştırmasın. Hamas’ın son vahşetini İsrail yıllardan beri yapıyor, ama Müslüman katliamına dünya kör, sağır ve dilsizdir.
Birleşmiş Milletler niçin vardır ve bugüne kadar nerededir? Neredesiniz ey barış bülbülleri, sevgi pıtırcıkları , yardımsever Rotary'ler, Masonlar, Lions’lar, uluslararası vakıflar? İsrail, çoluk çocuk, kadın ihtiyar, okul hastane demeden orantısız bir güçle saldırıyor, merhametsizce sivilleri öldürürken kıytırık bir kınamanızı bile duymadık şu ana kadar! Neredesin ey insanlık!
Rusya Ukrayna’da şehirleri bombalayıp sivilleri öldürdüğü için Putin savaş suçlusu, ama “Gazze’yi haritadan sileceğiz” diyerek şehirlere ölümler yağdıran, fosfor bombaları kullanmaktan çekinmeyen, askerlerine “ Filistinliler insan mıdır ki? Geri adım atmayın, çekinmeyin, ne yaparsanız arkanızdayız!” diyerek devlet terörü uygulayan Netanyahu masum öyle mi? Tüh sizin vicdanınıza, insanlığınıza, medeniyetinize! Kinlerinizde ve döktüğünüz kanlarda boğulursunuz inşallah!
BOP projesi ile ABD, Orta Doğu’da haritaların yeniden çizileceğini amaçlıyor, sınırların değiştirileceğini söylüyordu. Irak, Suriye, Libya’yı perişan ettiler. Sırada Filistin, Lübnan, Ürdün ,İran var,Türkiye var!
Cumhuriyet gazetesinde Ahmet Tan son makalesinde ilginç bir mektubu gündeme getiriyor. O mektubu okuduğunuzda sanırım benim makalem de daha anlamlı olacaktır. Yazı çok ilginç ve her şeyin yıllardan beri bir plan dahilinde gerçekleştiğinin belgesidir.
“Tarihin dönüm noktaları büyük düşünce akımlarının ortaya çıktığı dönemlerdir. İlluminati çok sayıda komplo teorisinin merkezinde bir oluşum. Tarihteki adıyla Bavyeralı İlluminati, batıl inanca, önyargıya, dinin toplumsal yaşam üzerindeki etkisine, iktidarın kötüye kullanımına karşı Aydınlanma çağında 1 Mayıs 1776’da kurulmuş ve 1785’te dağılmış gizli bir aydın topluluğu.
Üyelerinden birisi de Amerikalı general ve üstat mason Albert Pike (1809-1891). Aydınlanmacı düşüncenin yayılması için verdiği uğraş ve “Kendimiz için yaptıklarımız bizimle birlikte ölür, başkaları için yaptıklarımız ise kalıcı ve ölümsüz olanlardır” sözüyle anılıyor.
General Pike’ı tarihsel şahsiyet yapan, İtalyan gazeteci ve üstat masonlardan Giuseppe Mazzini’ye (1805-1872) yazdığı 15 Ağustos 1871 tarihli gizemli mektubu. Bu mektup sıra dışı kehanetlerin ötesinde, çıkmış ve çıkacak dünya savaşlarının senaryosu gibi. (Mektup 1950’li yıllarda William Guy
Carr adlı bir İngiliz istihbarat subayı tarafından British Museum’da bulunuyor. Albert Pike’ın kehanet mektubu özetle şöyle:
I. DÜNYA SAVAŞI
Aydınlanmacı düşüncenin amacına ulaşması için öncelikle bir dünya savaşı çıkarmalıyız. Böylece Rusya’da çarlığı zayıflatıp ateizmi ve komünizmi hâkim kılmalıyız. Ajanlarımız vasıtasıyla Britanya İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu arasında gerginliği körükleyerek savaşa zemin hazırlamalıyız. Ve I. Dünya Savaşı sonrası, komünist düzeni iyice inşa etmeliyiz ki tüm hükümetleri yıkabilelim ve tüm dini düzenleri zayıflatabilelim.
II. DÜNYA SAVAŞI
Ardından II. Dünya Savaşı’nı çıkarmalıyız ve bunun için de faşistler ve Siyonistleri savaşa yöneltecek bir gerginlik oluşturmalıyız. İsimleri Nazi olacak olan faşistleri, savaş sonunda yok etmeli ve savaş sonrası Filistin’de İsrail devletini kurmalıyız. II. Dünya Savaşı sürecinde uluslararası komünizm mutlaka Hıristiyanlığı dengeleyecek bir güce ulaştırılmalıdır. Toplumlara ölçülü bir şekilde “son çöküşü” yaşatacağımız zamana kadar bu denge bizim için gereklidir.
III. DÜNYA SAVAŞI
III. dünya savaşını çıkarmak için İslam âleminin liderleri ve Siyonistler arasında ajanlarımız vasıtasıyla, ayrı düştükleri konular üzerinden gerginlik çıkarmalıyız. Bu savaş, Müslüman Arap dünyası ve İsrail devletinin birbirlerini yok edecekleri şekilde kurgulanmalı. Ve bu hengâme içinde diğer milletleri de fiziksel, ahlaki, ruhsal ve ekonomik bakımdan çökmeleri için mücadeleye zorlamalıyız. Nihilistlerin ve ateistlerin önlerini açmalıyız ve müthiş bir sosyal çöküş provoke etmeliyiz ki böylece bu kanlı kargaşa ve vahşetin doğurduğu korku içinde mutlak ateizm etkisi ortaya çıksın.
Böylece insanlar her yerde vahşi devrimci azınlığa karşı kendilerini savunmak zorunda kalacaktır. Bu süreç tamamlandığında insanlar artık herhangi bir kutsal kitabı veya herhangi bir kişiyi yol gösterici olarak seçmek yerine deizmi tercih edecek. Ama bir düşünceden dolayı endişe duyacaklar ve nereye itaat edecekleri, neye yönelecekleri, hangi felsefenin ve hangi hukuk kurallarının uygulanacağı konusunda ortada kalacaklardır.”