1-2 Şubat 2024 / Bir hafta içinde aynı gün iki değerli kaybımız; Prof.Dr. Orhan TÜRKDOĞAN ve Alev ALATLI’ ya rahmetler olsun…

“Milletler büyük evlatlarıyla nefes alırlar” sözünün kıymeti böyle zamanlarda daha iyi anlaşılıyor. Her ikisini değişik vesilelerle dinlemek ve yazdıklarını okumak nasip oldu. Neredeyse bir asırlık bir çınar olan Türkdoğan Hoca Erzurum’dan İstanbul’a ve bütün vatan sathına yayılan çalışkanlığı, tavizsiz milliyetçiliği, ciddi bilim adamlığı, nezaketi  ve güzel Türkçesi ile hayırlı izler ve hatıralar bırakmış asil bir şahsiyetti. 2004 Ekim’inde Gökalp’in vefatının 80. yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nda kendisiyle aynı kürsüde bulunmak, meslek hayatımın en değerli hatıraları arasındadır. Konuşmalarımız bittikten sonra bana yöneltilen bir soruya layıkıyla tatmin edici bir karşılık veremediğimi düşünerek nezaketle söz aldı, ihtisas alanı olması hasebiyle, gayet muhtevalı güzel ve yumuşak edalı Türkçesiyle etraflıca bir açıklama yaptı, ben de kendisine teşekkür ettim ve rahatladım. İki yıl önce de aynı Vakfın düzenlediği bir “Üstün Hizmet Ödülü” töreninde kendisini titreyen, heyecanlı sesiyle son defa kürsüde görmüş ve dinlemiştik,

Alev Alatlı Hanımefendi ise, Türk kadınlığının son 40 yıldaki yüz aklarından, “gözü kara” biriydi. Kendisini ilk defa yıllar önce Türk Edebiyatı Vakfı Kürsüsünde dinlediğimi hatırlıyorum. Sonra televizyonlarda defalarca dinledik, yazılarını okuduk. ANADOLU’NUN ORTASINDA BİR ÜNİVERSİTE KURAN KADIN OLMAK ŞEREFİ ona aittir. Rahmetli Alatlı’nın üslubu, bilgiye, tefekküre ve tecrübeye dayalıydı. Cesur, ufuklu ve köklerine bağlı olduğu kadar dünyanın da farkında ve şuurunda olan bu vatansever, millî ve İslamî mukaddeslerimize bağlı insan, eserleriyle, fikirleriyle her kesimden aydınımız üzerinde düşündürücü olmaya devam edecektir.

Her ikisinin ruhları şad, mekânları cennet olsun, eserleri okunsun inşallah.

DOĞUMUNUN 100.YILINDA KABAKLI HOCA’YA HASRET…

1960-2000 arasındaki 40 yılın edebî-fikrî-siyasî hayatında derin izler bırakmış, yazdıkları ve konuştukları ile bir zamanlar "milliyetçi ve mukaddesatçı fikriyat"ın sembolü durumundaki Tercüman ve Türkiye gazetelerinde "Gün Işığında" vatan evlatlarının ufkunu açan, Türk Edebiyatı Dergisi başta olmak üzere bu istikametteki çok sayıdaki dergide yazıları, mülakatları yayınlanan, davet edildiği her yere naz etmeden giden, kendini Türkiye'nin,Türk ve İslam âleminin dertlerine adamış, artık emsali pek görülmeyen kıymetli,kadirbilir, çalışkan, kibar ve asil tavırlı bir "Dava adamı"nın vefatının 24. yılında hüzünle hasret karışığı duygular içindeyiz.

Kabaklı Hoca; abidevî eseri beş ciltlik Türk Edebiyatı'nın yanısıra Müslüman Türkiye, Mabed ve Millet, Kültür Emperyalizmi, Bürokrasi ve Biz, Temellerin Duruşması, (Edebî Şahsiyetlerle) Sohbetler 1-2, Edebî İncelemeler, Mevlana, Yunus Emre, Mehmet Akif, Şair-i Cihan Nedim.. gibi eserleriyle, vefatından sonra neşredilen kitapları ve nihayet kırk yılın mahsulü, tasnif edilmekte olan, belki " Gün Işığında" başlığıyla kitaplaşacak Türkçenin zaferleri arasına katılan binlerce yazısı ile Yirminci asrın son büyük mütefekkirlerinden biridir. Rahmetli Hoca, selefleriyle birlikte ebedî uykusundadır.

1970'te ideal arkadaşlarıyla kurduğu Türkiye Edebiyat Cemiyeti, yarım asırlık olmuştur ve 1972'de yayın hayatına sunduğu, çocuğu gibi üzerine titrediği Türk Edebiyatı Dergisi 606. sayıya ulaşmıştır. 1978'de tesis edilen Türk Edebiyatı Vakfı, ülkemizin edebiyat, sanat ve fikir mahfili olarak itibar makamında, Hoca'nın adını ve hatırasını yaşatmaktadır.

Ben, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda öğrencisi olduğum 1969'dan vefatına kadar yakınında bulunma talihine mazhar olmanın mesuliyetini taşımaya gayret etmiş naçiz biri sıfatıyla Hocamı rahmetlerle, Fatihalarla, hasret duygularıyla yad ediyorum. Yetişmekte olan gençlere de onun yazı ve kitaplarından beslenmeyi tavsiye ediyorum.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah...

4 Şubat 2021  · / Bekleyiş...Nerdesiniz ey havaya, suya, toprağa düşmesi beklenen cemreler, karlar arasından ümit renkleri sunan kardelenler, buz gönülleri eritecek merhamet ışıltıları, taş kalpleri yumuşatacak nevruz gülleri...Ve ey Hızır gibi yetişip Hz. İlyas ile sonsuz yeşillikler boyunca binbir renkli çiçekler arasında vuslatın huzurunu davet etmesini hasretlerle beklediğimiz demler, Hıdırellezler, neredesiniz ? Yollarda mısınız ? Hangi meçhul diyarlardasınız ?

30 Ocak 2013  · “ÖĞRENCİ MİLLETİ”, GÖREVİNİ YAPMALI…

Başkasına görev ihale etmemeli. Nazik olmalı. Memurları ciddiye almalı. Hele Hocalarına karşı hangi üslûbu kullanacağını iyi bilmeli. Haddini bilmenin bir meziyet olduğunu unutmamalı Kendilerinin henüz gittiği o yollarda birilerinin 10, 20, 30, 40...yıl önce gittiğini unutmamalı.. Üst perdeden konuşmamalı...Argoya tevessül etmemeli. Nezaket ve asalet daima geçer akçedir.Bunu unutmamalı.. "Dün mektebe gitmiş bugün üstad olayım der.." yanlışına düşmemeli , kibirli,yanlışta ısrarcı insanların havasına girmemeli Hele bizimkiler okuduğu bölümün adını unutmamalı..Hikmetlere ve inceliklere itibar etmeli.. Bizim milli şahsiyetimiz Hoca'yı ve onun iyi yetiştirilmesini esas alır. Güya "modern, demokratik, çağdaş, evrensel.." diye başlayan kılıflarla kendi bin yıllık üslûbumuzu bozmayı göze alabilenlerin yolu açık ola...Ben klasik, muhafazakâr ve fakat bütün yeniliklere dengeli ve denetimli açık olan bir "Hoca portresi" bulunduğuna inanıyorum. Menfi örneklerden hareket ederek henüz hayatın baharında 18,20 ve 22'sindeki bazı gençlerin bencil bir ısrarla haklılılk ısrarlarını doğru bulmamaktayım. "Öğrenci milleti" diye bilhassa halkın tabiriyle seçtiğim bu tespite muhatap olanları yarın atıldıkları hayat hizaya getirecektir. Fikir hürriyeti aklına esenin doğru olduğunu zannetmemektir. Trübünlere mavi boncuklar saçarak öğrenci kişiliğinin zenginleşeceğini sananlardan değilim. Kaldı ki 40 yıldır Hocalığımda 15 yıllık -ve hâlâ devam eden öğrenciliğimde- edindiğim tecrübeler bana her yaşın mensuplarının özeleştir yaparak, kelimelerini iyi seçmesi gerektiğini öğretmiştir ve öğretmektedir. Doktor hasta karşısında tarafsız değildir. Tedaviden yanadır... lLiderlik ısmarlama olmaz. Uykusuz geceler, ıstıraplı çalışmalar, gözleri kıpkırmızı kesilene kadar sabahlarca okumalar, düşünmeler ister. Suçu hep kendi dışında aryan bıçkın tavırlarla, yan bakışlar ve dikkafalıklarla lider olunmaz. Lider, dünyanın en ömürlü devletini kuran Osman Bey'e kayınpederi Şeyh Edebâli'nin öğütlerini tutarak olunur. Okuyun da görün. Mevlana'nın son satırı "...göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün.." diye sıraladığı nasihatlerini anlayarak olunur. Modalanmış Amerikan versiyonu "Kişisel Gelişim Kitapları"yla lider olunmaz "Adı güzel Muhammed'e salavat getirerek” söze başlayan Dede Korkut'u anlayarak, Bilge Tonyukuk'u yanıbaşından ayırmayan ismiyla müsemma Bilge Kağan'a kulak vererek, Hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru kaftanında süs bilen Yavuz çehreli mü'min duruşlu Muhteşem Süleyman'ı yetşitiren Selim Sultan'ı idrak ederek, Hocalarına denışmanın semeresi olan İstanbul Fethi'nin serdarı, Peygamber müjdesine muhatap Molla Gürani ve Akşemsettin'in talebesinin nasıl bir hazırlığı kimlerin rahle-i tedrisinden geçerek oralara vasıl olduğunu tefekkür ederek... lider olunur. Sloganlarla ve doktrinlerle lider olunmaz.. Milletimizde devlet terbiyesi, âile terbiyesi esastır.. Mektep medrese görmüş olmak, mürekkep yalamış, adam olma yoluna girmiş olmak önemlidir.. Az konuşup, çok dinlemeli ve iyi düşünmeli. İğneyi kendine... "Bütün âleme bindiği dalı kestiğini göstermemeli insan.." diyor Nasrettin Hoca..

31 Ocak 2020  · Dün akşam, Yeni Dünya Vakfı'nda Turgut GÜLER' i dinledik.

M. Nuri YARDIM beyin planlayıp yönettiği toplantının takdimini Boğaziçi Yayınevi müdürü Gazi ALTUN yaptı. Biz, 52 yıl öncesinden 68 nesline mensup dört sınıf arkadaşı bir aradaydık. Emekli Deniz Albayı İhsan DOĞRU ile birlikte kare tamamlanmıştı. Turgut Bey'in güzel Türkçesi, zarif ve ciddi hitabet üslubu; tarihî salondaki hepimizi bu manalı sükût içinde "ecdad-ı kiramımızın alemdarlarından Barbaros Hayreddin Paşa' nın" "Akdeniz'i , Adalar Denizi' ni Türk yapan zamanlara" götürdü. Turgut Bey, sevgili Türkiye'mizin daima ihtiyacı olan mütefekkir, sanatkâr ilim irfan ehli arasında mümtaz bir yere sahiptir. Kendisinden, sağlık ve afiyet içinde imza atacağı Türkçenin zaferleri arasına katılacak nice eserler beklemeye devam edeceğiz inşallah...

31 Ocak 2020  · Beş yıl önce seyrettiğim bir yabancı film hakkındaki görüşlerimi hatırlarkensinema, TV, sosyal medya yoluyla yapılan telkinlerin önemini tekrar düşündüm.

Üç saate yakın süren, Oscar adayı "Yıldızlar Arasında" adlı bir yabancı film seyrettim DVD üzerinden.. Birilerinin anlamamalarına rağmen elin oğlu hayallerinin kanatlarında felsefî zenginlikte yarı hikmetli sözler eşliğinde, bilim-kurgu filmleriyle çocuklarını yarına uçuruyor. Üzüldüm,şaşırdım fakat ümitlendim. Çünkü İbni Sina, Mevlana ve Ali Kuşçu'ya kucak olan bizim medeniyetimizin bugünkü ve yarınki varisleri , objektif bilime, ideal ve hasbî felsefeye, hikmetlerin ışığında mutlaka ulaşacaktır. Batı'nın veya adı her ne ise dışımızdaki dünyanın birçok zaferine rağmen eksiği; merhamet, insanî derinlik ve hikmettir. O da İslam'dadır. Dengeli ve dürüst bir sosyal demokrasi,seviyeli bir millîlik içinde evrensel değerlere ve bilime bağlı bir hukuk devletiyle ulaşamayacağımız hedef yoktur .Daima ümitliyim. Dün hakikat olan yarın niye olmasın..Önderi de inşallah milletimiz olacaktır...

31 Ocak 2016  · / BU TÜRKMEN DAĞINDA OLANLARI UNUTACAK MIYIZ ?

SÜLEYMAN NAZİF'İN "RUS KİMDİR MOSKOF NEDİR ?" YAZISINI BİR DAHA OKUYUN ! HAÇLI DÜNYASI BİN YILDIR AYNIDIR...ONLARLA İŞ BİRLİĞİ YAPANLAR ALINLARI SECDEYE VARIYORSA UTANMALIDIRLAR...ŞU HABERLERDE SEYRETTİĞİMİZ, ANA-VATANLARINA GELEN  TÜRKMEN SOYDAŞLARIMIZIN, BİN YILLIK YURTLARINDAN DEDE OCAĞINA GELEN MUHAMMED OĞUZ OĞULLARININ, ÇEHRELERİNDEKİ ÜZGÜN ASALETE, AĞIRBAŞLILIĞA BAKIN, FARKI GÖRÜN VE ASLA BU GÜNLERİ UNUTMAYIN ARKADAŞLAR...HAYIRLISI OLSUN..TÜRK'ÜN YANINDA KİM VAR? ALLAH...

ALLAH DEVLETİMİZE MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN. ALLAH ORDUMUZA VE BÜTÜN EMNİYET GÜÇLERİMİZE EBEDÎ KUVVET NASİB EYLESİN

2 Şubat 2020  · DİLDE MUHAFAZAKÂRLIK ve YENİLİKLERE AÇIKLIK……

Bence hem yeniler hem de bin yıl boyunca kazandıklarımız kullanılmaya, yaşamaya devam etmelidir. Dili fakirleştirmenin, asırların kazandırdıklarını feda etmenin mantığı yoktur. İngilizler 750 000 kelimelik lügatlarıyla kasılıyorlar, halbuki öz İngilizce denilebilecek Keltçe 7-8 bin kelimeliktir. Dünya Dili İngilizce olabilmek için bin yılda söz varlıklarını bin misli artırmışlar. Bizim bin yıllık gücümüz ve hedefimiz bir milyon kelime ve kavramdır. Çalışmalar bu yöndedir. Dünya Dili Türkçe, aşiret mantığıyla yetinemez ve aza kanaat edemez."Güzelim Türkçe"asırlar boyu sınırlar aşmış, gönüller fethederken, yeni kelimeler de kazanmış, onları kendi ses ve şekil kurallarıyla Türkleştirmiş,"Sangaryos'u Sakarya, Holafira'yı Nilüfer yapmış" bir "İmparatorluk Dili"dir.İnsaflı ve şuurlu olalım.Terk ederek, vererek değil, alarak, kazanarak büyünür.

4 Şubat 2015  · Bu akşamki Diriliş/Ertuğrul'dan kaydettiğim birkaç güzel söz ve….

*Alplerin pîri Hz.Ali'ye Hayber Kalesi'nin kapısı nasıl açıldıysa, alp namını taşıyanlara, kalelerin olduğu kadar kalplerin kapıları da açılır .(Demir Usta) *Obanın kadınları, yeri geldiğinde, erleri kadar cesur, alpler kadar yiğit olurlar.. Fatma Anamızın eli, sırtınızdan eksik olmasın..( Hayme Ana) * Hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır vardır.(Ertuğrul Bey)

Böyle önemli diziler, elbette seyredilmeli. Bu film, tarihî belgesel değil tarihten ilhamla hazırlanmış bir senaryo üzerine kurulu bir dizi film. Aynı konu üzerinde onlarca dizi çekilebilir. Doğruyu tarihçi ilim adamları söylesin. Sanat eseri olan filmi biz seyirciler değerlendirecek ferasete sahibiz. Bana kimse şunu seyret veya seyretme dememeli ama ben hür irademle seyrederim ve tespitlerimi ifade ederim...Tiyatro ve film eleştirisi benim fakülte mezuniyet tez konum ve kısmen de olsa ilgi alanlarımdan sadece bir tanesi.Tarihime nasıl ilgisiz kalırım ? Arkadaşlar... İnsaflı olun. Havadan nem kapmayın. Sizi rahatsız etmedikçe, milliyetinize ve mukaddesatınıza dokunmadıkça sanat eserlerine karşı müsamahakâr olmalı,sabırla takip etmeli,tebessümle davranmalı iyi-güzel-doğru ölçüsünü kullanmalısınız, diyorum..

Engin Bey ve Emir Bey, ikisi de 20 ve 40 yıl öncesinden öğrencilerim ve meslektaşlarım. Endişelerini, onlar daha yazmadan anlıyorum. Benim öğrenciliğimde ve meslek hayatımda yaşadıklarımı onlar yaşamadı. Allah beni hiçbir siyasi gruba muhtaç etmedi. Yaşadıklarımın hiçbirinden pişman değilim hatta memnunum. İnsanı, tecrübeler inşa eder. Yüce Mevla beni kimseye şirin görünmek gibi zavallılıklara da düşürmedi. Kimsenin de aleyhinde değilim. İlahi adalete imanım tamdır, hakikatleri ararken ilme dayanmak esastır. Bir dizi filmi ve müziğini "onlar yapamaz ben yapmalıyım..." mantığıyla izah edemeyiz. Tarih kimsenin hususi malı değildir..Hür ve milli düşünmek için 60'lı yaşlara gelmeyi beklememeli....Ders verir gibi, sitemli sözler etmeyin. Bu üslubu öğrencilerinize bile kullanmamalısınız.

Emir Bey kardeşim, sevgili meslektaşım, güzel bir havada oturur, çayımızı yudumlarken uzun uzun konuşuruz. Siyasi mesajın âlâsını bildiğimi bilirsin. Bu kadar yıkık dökük, harabeye çevrilmiş bir cemiyet kolay kendine gelemez. Ben gece yarılarını aşan saatler boyu okuyor okuyor düşünüyorum. Sloganlar çağını 17 yaşımda bıraktım ama inançlarım, ideallerim hamdolsun çelik gibi.. Siyasi mücadele partiler içinde olur. Biz ilim irfan erbabıyız. Selam ve muhabbetle kardeşim...Bu tarih kitabı değil,  senaryo...Beni dizinin avukatı durumuna çekmeyin. Kimseyi tanımam etmem. Ağzımın tadını kaçırmayın da şu diziyi gönül rahatlığıyla seyredelim. Muhtevaya bakın tafsilata değil...