M.Mehdi ERGÜZEL; Onların “Mehdi Abi”si olmamı ilk kabullenen Rahmetli Servet Beydi.
Bizden selam olsun, güzel dünyaya,
Bahçesinde hala güller açar mı ?
Selam olsun sonsuz güneşe, aya,
Işıklar, gölgeler suda oynar mı ?
A.H. TANPINAR
Servet Kabaklı'yı da ebediyete yolcu edeli beş yılı geçmiş. Dedem Korkud'un dediği gibi "Ecel aldı yer gizledi / Fani dünya kime kaldı.." Vadesi yeten, asıl diyara göçüyor..
Rahmetliyi 39 yıl önce 1982 hazanında, yaz sonlarına doğru Türk edebiyatı Vakfı'nın misafireten bulunduğu Yeşilay'daki binasında tanımıştım. İsa-Abuzer-Servet üçlüsü, candan arkadaştılar. Rahmetli Kabaklı Hoca'nın sahiplenmesi olmasaydı, beni aralarına almaları kolay olmayacaktı. "Bu Mehdi de kimdi?" den, "Mehdi Abi, Mehdi Hoca" ya geçen yıllar içinde aynı ailenin evlatları olacağımızı o zaman nereden bilecektik ?. Onların "Mehdi Abi"si olmamı ilk kabullenen Rahmetli Servet Beydi. Çünkü rahmetli Hoca'nın tembihi vardı. Zamanla hepimiz kaynaştık. Aynı fikri-edebi-siyasi ideallerin temellerine bağlanan, tarihimizden gelen milli fikirlerin, Kabaklı Hoca'nın yazıları ve konuşmalarıyla yaşadığımız yılları şekillendiren ortak bir dünya görüşünün mensuplarıydık. Ben bu ideallerimi mesleğimde onlardan evvel Anadolu'da öğretmen olarak farklı mücadele ve sıkıntılarla tadarken, onlar da liseli ve üniversiteli olarak gerginlikler yaşamışlardı ve mesleğe yeni giriyorlardı. Ortak ideallerimiz, dava arkadaşlığımız, birbirimize göre ferdi tuhaflıklarımızı kapatıyordu. Her birimizin hayali "Büyük Türkiye"ydi ve mümkün olabilse, "Turan"dı. Heyecanlarımız ve fikri yakınlıklarımız, birbirimize güvenmemizi gerektiriyordu. Okuduğumuz ve okuyacağımız çok kitap vardı. Kendimizi iyi yetiştirmeli, yarına hazırlanmalı "Yüksek vasıflı birer Türk aydını" olmalı, kendi alanlarımızda en iyiler arasına katılmalıydık.
Rahmetli Servet Bey, edebiyat tahsil etmesine rağmen amcası gibi gazeteciliği tercih etti. Abuzer Bey, belli seviyede her ikisini birlikte yürüttü. İsa Bey'le ben, edebiyat öğretmenliğimizin yanı sıra günün yarısında Türk Edebiyatı Dergisinin yayın heyetinde Hoca'nın yanı başında idik..
Yıllar akıp geçti. Servet Bey yıllarca Tercüman gazetesinde çalıştı, isim yaptı. Güzel Türkçesiyle dikkate değer röportajlara imza attı. Tercüman'ın yıldızı söndükten sonra birçok gazeteci gibi o da felsefelerine en yakın Türkiye Gazetesini tercih etti. Bir müddet orada da çalıştı. Bu arada Doğu Türkistan Hareketinin liderlerinden Merhum İsa Yusuf Alptekin ve oğluyla istişareleri devam ediyordu. Sultanahmet'te bir "Türkistan Aşevi" açtılar. Orada hem kültürel hem ticari-turistik çalışmalara girdiler. Dışardan bakıldığı kadar kolay görünmeyen bu işte de belli bir seviyeye geldiler, müesseseleştiler. Koca Çin bile bu mütevazı aşevinin adından rahatsız oldu.
Yıllar birbirini kovaladı.Çoluk çocuğa karıştık. Kendi işlerimizin telaşına "evlad ü ıyal"kaygısına düştük. Her birimiz belli mesafedeki arkadaşlığımızı yaşarken ittifak ve buluşma noktamız hep Kabaklı Hoca'nın milli kültür ocağı Türk Edebiyatı Vakfı idi. Onun güler yüzü ve asaletli çehresi, bizi etrafında toplamaya yetiyordu. Hoca'nın yegane derdi, Türk Edebiyatı Dergisi'nin yaşamasıydı, 300.sayıya kadar getirmeyi de başarmıştı. Türk dergiciliğinde uzun ömürlü mevkuteler arasına onu da katmak, az iş değildi. Servet Bey, yazı ile pek katılmasa da derginin bazı dış münasebetler ile reklam işlerini temin ve takipte idi. Vakıfla belli seviyede ilgilenmeye devam etti.
Bir gün "nevbet davulu" yaman çaldı, Kabaklı Hoca dünyaya veda etti. Hepimiz derinden sarsıldık. Servet Bey, hem Hoca'yla ilgili o mükemmel özel sayının hazırlanmasında hem de Vakıfta bir yönetim boşluğu doğmaması hususunda ileri derecede bir gayret gösterdi.İlk toplantıda Vakfın Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. 2001 Şubat'ından sonra ben, tanıdığım Servet Bey'in liderlik, cephesini de görmüş oldum. Tıpkı Kabaklı Hoca gibi, herkese karşı saygılı, sevgili ve kibar, üzerine aldığı emanetin ehemmiyetini müdrik bir incelikle çalışmaya başladı.Vakıf binasının Belediye imkanlarıyla onarılması, yenilenmesi işinde, epeyce geniş olan sosyal ve siyasi çevresinden istifade etti. Derginin 500.sayılara kadar aksamadan gelmesi için ehliyetli bir kadro ile çalışılmasını destekledi, kitap yayınının artması için ve Hoca'nın yazılarından farklı eserler ortaya çıkması için hususi gayretleri oldu Yeniden canlandırılmaya çalışılan Tercüman Gazetesinde, bir müddet Hocanın başlığı "GÜN IŞIĞINDA" yazılar neşretti. Ben belki fikirlerine uygun bir siyasi partide görev alacağını düşündüğüm Rahmetli Servet Bey'in bu alana mesafeli durmasını, mizacındaki hassasiyete bağlıyorum. Uzlaşmacı olduğu kadar fikirlerinden de taviz vermeyen, dobra dobra konuşan bir insanı, siyasi atmosferin önemli bir kısmı "evet efendimci" olduğu ifade edilen, "mutabasbıs ehli" ve rengarenk camiası kaldırabilir miydi ?
Dediler ki Servet Bey hastaymış, kalp rahatsızlığı geçirmiş. Yaşlı sayılmazdı, atlatır diye diye düşünmüştük. 2015 Ağustos'unun sonlarında, gecenin ortasında dergimizin emektarlarından Edebiyat Öğretmeni-yazar Zeki Gezer kardeşimiz aradı "Haberiniz var mı ?" dedi, "Neyi, neden ?" demeğe kalmadan kaçınılmaz haberi verdi. Böyle bir bilginin gece vakti yanılması olamazdı, baktım, sosyal paylaşım alanlarında haber doğrulanıyor,En yakın arkadaşı İsa Kocakaplan ,Eskader başkanı M.Nuri Yardım,.derken ben de taziye kervanına katıldım. Kayıp bizim kaybımızdı..Ertesi gün sabah, ömrünün çeyrek asrını hasrettiği Türkistan lokantasında Fatihalar, hatıralar, gözyaşları arasında, çok sevdiği sevimli torunu dünyadan habersiz ortalarda dolaşıp duruyordu..30 Ağustos Pazar günü tıpkı Kabaklı Hoca'nın tabutu gibi Albayrak ve Gökbayrağa sarılı tabutu, yıllarını geçirip ezanlarıyla yıkandığı Sultanahmet Camiindeki namazdan sonra Eyüp Sultan Kabristanında hayrülhalefi olduğu sevgili amcası, Hocamızın yanında ebediyete tevdi edildi. Yedinci gününde de kalabalık bir dostlar, arkadaşlar meclisinde akşam namazını müteakiben çok sayıp sevdiği rahmetli Emin Işık Hoca'nın, Sultanahmet İmamı Emrullah Hoca'nın ve bir diğer kıymetli Hocanın tilavet ettiği Kur'an-ı Kerim'den ayetleri, duaları ruhuna hediye eyledik..
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.Emanet olan müesseseyi, dergiyi kucakladı, vazifesini yaptı gitti. "Ölülerinizi hayırla yad ediniz." öğüdünün ışığında demeliyim ki : Servet Kabaklı, iyi adamdı. Turani heyecanları, Türkçü idealleri olan, Müslüman bir vatan evladıydı. Kibar, efendi, şakacı, candan aşina bir adamdı. Amcasını bütün fikri hayatında örnek aldı. Ona layık bir yeğen olmaya çalıştı, diğer yeğenleri gibi. Onları tanıyanlar, babalarından ziyade amcaları Ahmet Kabaklı'nın adıyla tanıdılar. Yeğenler de bu yakınlığı hakkıyle temsil etmek için ellerinden geleni yaptılar..
Ben Servet Bey'in gazetelerdeki röportajlarından ayrı bir kitap, dergi ve gazetedeki yazılarından da bir başka kitabın, kardeşleri ve oğlunun bir cemilesi olacağını düşünüyorum. Derginin bu sayısı da bir vefa borcunun ifadesidir. Emaneti devralan ağabeyi Serhat Kabaklı'nın, hayırlı hizmetlere devamı yolunda muvaffak olması hususunda, mayası ve genleri yol gösterici olacaktır.
Düşünüyorum da; bu yazım, Türk Edebiyatı Dergisinde arkadaşım Turgut Güler'le müşterek hazırladığımız 1972 Nisan'ında, 4.sayıdaki ilk yazımızdan 49 yıl sonra bir taziye-anma yazısı oluyor. Yıllar ne çabuk geçmiş.Fani dünya kime kalmış.