Gençlik, öğrencilik, ilk öğretmenlik yıllarımın ve 60’ıma kadarki 40 yılın hatıralarından sonra, son 10 yılın intibalarını, aldığım notlardan hareketle burada, şahsi tarihime kaydetmek ve paylaşmak istedim.

7 Ocak 2012  · MISRALAR ARASINDA…

Bugün için Tanpınar'dan son vurucu, sarsıcı, yaralayıcı.mısralar. Mûsikî derinliği ile şiir birleşiyor. Sözün musikisi ile sesin şiiri bir arada :"Çırpınan bir rûhum artık, / Bin hasretle delik deşik / Uzak hayret burçlarında, / Nevâ'nın, Ferahfezâ'nın..." Tanpınar'ı hatırlamamak olmaz ."Zaman ve mekân aşarak" "öbür taraf" a gittiğini düşünüyor ve selam gönderiyor : "Bizden selam olsun güzel dünyaya, / Bahçesinde hâlâ güller açar mı ? Selam olsun, sonsuz güneşe, aya;  / Işıklar, gölgeler suda oynar mı ? Hepsi güzeldi; kar, tipi, fırtına.. / Günlerin geçişi, ardı ardına..Hasretiz bir kanat şakırtısına, / Adımızı soran, arayan var mı ?"Dünyayı çok şey sayanlara ithaf olunur.

Hürrem Sultan ile Kanunî' nin oğlu Sarı Selim' in beytindeki inceliğe bakınız. Sarışınlık anadan, şiir cevheri Muhibbî' den geliyor olmalı. Diyor ki : " Biz, ayrılık bahçesinin alev nefesli bülbülüyüz. Sabah rüzgârı, bizim (hararetimiz altındaki gül bahçesinden) ancak ateşler içinde geçebilir.." Biz, bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız,/ Âteş kesilir, geçse sabâ, gülşenimizden..." Birileri mütebessim, yüzüme gülümsüyor: "Sen hangi devirde yaşıyorsun ?" Ben de diyorum ki "Ya siz ! İnceliğin, hassasiyetin, felsefenin, tefekkürün devri mi olurmuş ? Azıcık ince, vefâlı, hatıralara ve geçmişe bağlı, insaflı olalım.Yazık olur insanlığımıza yazık...Ve A. Nihat Asya'nın' nın mısralarını hatırlayalım vefat yıldönümü hatırına. Hatırşinas olmalı değil mi , şu fani, aldatıcı oyalanma yerinde :" Kapılar kalmasın kilitli, duvarlar kalmasın sağır...Dilinde "ad"ım güzeldi, ey çocuk ! Beni bir daha çağır !..."  Her ne hikmetse, bugün de aklıma hep beyitler geliyor . Mesela şu aşağıdaki beyit, Yunus'un ;" Derviş oldur kim / Hırkada pinhân ola.." mısralarına ne kadar benzer. Diyor ki Neşatî : " O derece dünyadan uzaklaşıp yükselerek  O'nunla aynileştik, bir olduk, tek olduk, varlığımıızı sildik, kaybolduk ki ; pırıl pırıl, üzerine dünya tozu "mafiha" düşmemiş aynalarda gizlendik, sırrolduk.":" Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşâtî / Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız.."

3 Aralık 2014  ·BİLGİLERİN KAYDEDİLMESİ ÖNEMLİ… Benim, Zaman Tünelinde 28 Haziran'da, Ramazan başlarında, heyecan içinde paylaştığım duygularım, 300'ün üzerinde arkadaşım ve öğrencim tarafından beğenilmeye değer bulunduğu ve benim için hatıra kıymeti taşıyan 60-65 cıvarında manalı güzel yorumlar yapıldığı halde ne hikmetse silinmiş, yok edilmiş.Bir arkadaşımın lutfedip paylaştığı metni tekrar arz ediyorum. Yorumların bir kısmı var ama genel paylaşımdakiler gitmiş. Canımız sağolsun, biz de sanalcı olduk. Şu hayıflandığımız işe bak. Ya eski İstanbul yangınlarında ve şehir talanlarında yok olan güzelim yazma eserleri kimler geri getirecek ? Facebook cenapları bu ve benzeri metinlerden hoşlanmıyor mu? Yoksa gafil birileri bu ortak duyguların yayılmasından memnun değil mi ? Önemli bulduğumuz resim ve metinleri yedeklemek lazım. Uçtu mu uçar. Ara ki bulasın.Halbuki biz dedelerimiz gibi herkesin ve insanlığın iyiliğini isteriz.Aksi halde kaşlarımız tekrar çatılır..Şairin dediği gibi  "Onlardan kaldı bu toprak,biz gezip tozmayalım mı ? / Yabanlar kıskanır diye destan da yazmayalım mı ?" Maksadım bir sevinci vesile ederek size "Dede Korkutlar" a olan ihtiyacımızı hatırlatmaktı efendim. Sürç-i lisan ettik ise affola..

*

28 Haziran 2014  ·TORUN SEVGİSİ… İkinci torunum Kerim Mete Bey'in bugün bize gelişinin gönlümde uyandırdığı duygularla ve Allah'ın emaneti bütün evlatlara ruh ve beden sağlığı dilek ve dualarımla.. Bugün,1435. Hicrî yılın Ramazanının ilk günü...Mübarek ola...Bugün bizim eve Ramazanla beraber kıymetli bir misafir geldi.Meleklerin kanatlarında uçarak evimize konan bu güzel misafirle beraber, sandım ki, ötelerden biri daha, peygamberce ezelden görevli Dede Korkut da geldi. Ak sakalı göğsüne dek uzamış, çekik gözlü, güler yüzlü, nur yüzlü dede, selam verdi selam aldı, boy boyladı, soy soyladı, adı güzel Muhammed' e salavat getirdi ; evin yeni misafirini kucağına aldı, okşadı, yüzüne yaklaşarak "Maşallah.." dedi, gür ve tatlı, dâvûdî sesiyle kulağına Ezân-ı Muhammedî' yi okudu. Evin ötelerden gelen yeni misafirine : "Ey Allah' ın emaneti !” dedi, “Hoş geldin, safalar getirdin, Ramazan'ın tatlı meltemiyle şerefler getirdin, belli ki sen de dünya istemişsin. Anan, baban, ablan, deden, ninen, amcaların ve diğer akrabaların sen geleceksin diye heyecanla beklemişler, yollarına güller serpmişler, gül kokulu diyarlardan gelmişsin diye... ‘Gül alasın, gül satasın, gülden terazi tutasın, çarşısı pazarı gül dolu yerleri mekân edinesin’ diye... Taze misafir, gül çehreli yiğit, bu sözlere gülümsedi. Dede sözlerine devamla "Mademki Ramazanın ilk günü evimizi şenlendirdin, göbek adın Ramazan olsun. senden sonra gelecek çocukların, torunların bundan böyle kıyamete kadar Ramazan'ın kıymetini bilsinler, nice yüz bin minareden okunan ezanlara kulak versinler, al bayrağın gölgesinde kar beyaz tepelerde iftar açsınlar, soyları sopları bereketli olsun.. Ey gül çehreli çocuk, yiğit olasın, merhametli olasın, âlim olasın, dürüst olasın inşallah...Anan baban dediler ki ,"Atalardan yadigârdır, kökler unutulmasın diye Oğuz Han'ın diğer adı Mete sana ad olsun, cömert olasın diye, dünya malına tamah etmeyesin diye, Allah'ın 99 güzel adından biri adına eş olsun, bundan böyle adın Kerim Mete olsun... Adını ben verdim yaşını Allah versin, bahtın açık olsun, âilene, milletine, insanlığa hayırlı evlat ol.. İnsanlarla arandaki kapıları kapatma, köprüleri atma...Has gönüllü ol, affedici ol, çalışkan ol, sağlıklı ol, Allah'ın nimetlerine şükretmeyi bil, kibir ateşine yanaşma...Allah yolunu açık eylesin. Adınla bin yaşa... Dinleyenler sandılar ki evin yeni misafiri ile, ak sakallı dedenin ancak 40 dakika süren sohbeti sanki 40 gün yahut 40 aydır...Hava daha da güzelleşti, dedenin dua ve öğütlerini can kulağıyla dinleyen genç misafir doğruldu, toparlandı, dedenin karşısına geçti, hürmetle sağ elini göğsüne götürdü, Türk töresi mucibince yere dokuz kere diz vurdu, yaklaştı önce ihtiyarın gözlerinde biriken yaşları sildi, elini öptü, sarıldı, sonra diğer büyüklerin ellerini öptü, el bağladı, baş eğdi, sustu ve gelecek yılların ufkuna doğru daldı gitti...Allah' a sonsuz şükürler olsun, yüce Mevla, milletimizin, ümmetimizin ve insanlığın misafiri, emaneti böyle nice taze evlatları korusun. Bütün rahmet kapıları, mazlumlar ve masumlar için açık olsun, dualarınız ve oruçlarınız kabul olsun, Allah rahmetini ve bereketini esirgemesin efendim.

*

6 Ocak 2015   DİZİLERE DAİR…Ertuğrul-Diriliş, Uyanış-Büyük Selçuklu, Payitaht-Abdülhamid, Böyle Bitmesin, Söz, Arka Sokaklar, Hekimoğlu, Mucize Doktor...gibi senaryosu seviyeli diziler dışında kalan kafa karıştırıcı, zayıf karakterlliği marifet sayan dıştan beslemeli güya dizilerin fing attığı kanallar zamanla bakalım halkımızdan nasıl not alacaklar ? Filinta dizisinin de uzun olmasını temenni etmiştik ancak 8-10 bölümünü seyretmiştik. Nihayet "Millî Sinema" hedefi gerçekleşiyor. Rahmetli Metin Erksan ve Halit Refiğ 'le başlayan hareket beklediğimiz meyvelerini veriyor. Bir zamanlar tanışıp dergi için röportaj da yaptığım Rahmetli Yücel Çakmaklı'nın yönettiği Küçük Ağa ve Osmancık dizileriyle ilk önemli müjdesini temsil eden, on yıldır Osman Sınav'ın yönetimindeki Sakarya-Fırat ve benzeri sembol kahramanları öne çıkaran filmlerde bizi heyecan ve düşünceye sevk eden örnekler artmaya başladı.Ertuğrul dizisi de pür-dikkat takip ettiğimiz tarihteki kahramanların zamanımızdakilerine hasretimizi besliyor. "Karadayı" tiplemesi de dikkate değer..Kazakistan yapımı "Göçebeler" de güzeldi..v"Nayır, nolamaz..." devri ve gayrimüslimlerin kontrolü, istismarı ve yönlendirmesi bitmişe benziyor. Senaryolarından teknik kadrodakilerine, fikir, proje ve bütçe erbabına kadar herkesi tebrik ediyorum. Kalitenin ve dizi sayısının artarak devamını diliyor, alkışlıyor, selamlıyorum...

*

7 Ocak 2015 / OKUYAN KEDİCİK RESMİ… " O kaplangillerden olduğunu bilmez ama mayasındaki cevher, pençelerinde gizlidir..Şimdi Katip Çelebi gibi "..Tetebbua şevk düşüp şem'anın şamdan sehere degin yanar..." olduğu çalışmalara ihtiyaç var. "Kurt puslu havayı severmiş..." Her şeyi ayan beyan aleniyete dökmek bana pek doğru gelmiyor. Gençken bu hatalara düşülüyor. Kürşad'ı olmayan dağlarda Çin Seddi olsa ne olur, olmasa ne olur. Urumçilere elimiz uzanabiliyor mu ki temsili resimlerle oyalanmanın bir manası olsun.. Bir daha düşünelim...Mümkünse Yesevice... İşte o zaman Alper Tungalar da gelir, Malkoçoğlu Bali Beyler de..Yeter ki kendi devrimizin Oğuzları, Dede Korkutları, Fatihleri, Süleymanları, Sinanları gelsin.. Resim ve sembollerle oyalananlara bir çıtlatayım demiştim de...C. Şehabettin'in; sembolü içte, kalpte taşımak gerektiğini anlatan bir sözü vardı...

*

Ocak 2016 / UYANIŞ: BÜYÜK SELÇUKLU dizisi 33. bölümüne ulaştı. Belli ki 150 bölümlük başarısıyla sınırlar aşan DİRİLİŞ ERTUĞRUL dizisiyle yarışacaktır. Tarihî dizilerin bütün kanallara yayılarak Karahanlı, Uygur, Köktürk, Peçenek ve Kıpçaklara kadar uzanarak onlarca diziye ve yüzlerce bölüme konu olması hayal değildir. Senaryo yazacak kültürlü araştırmacı ekipler yetişmelidir. Şaheser uyanmıştır, yarınları hazırlamaktadır. Türkçenin yeni klasiklerini sinema sanatının eşliğinde beklemekteyiz inşallah..

20. MİLLÎ EĞİTİM ŞURASI; sessiz sedasız, akisler bırakmadan bitti gitti.. Vuslat, bir başka bahara kalacağa benzer. Lisansüstü akademik eğitim görmeden, en az 10 yıl meslekî ve ileri tecrübe kazanmadan "Uzman veya Baş öğretmen" olmak mümkün müdür ? Bu akademik olmayan ve "askerliği hatırlatan unvanlar" irfan ordusu mensupları arasındaki yakınlığı azaltacak hiyerarşik bir soğukluğa yol açmaz mı ? Tıpta Uzmanlık için niçin çetin TUS sınavlarıyla özel doktora eğitimleri yapılır ? İnsan evladının eğitimi daha mı az önemlidir ? Şura mensupları bu konuları aralarında istişare edip tartışmazlar mı ? Millî Eğitim meselelerini çok iyi bilenlerin, yazı ve kitaplarıyla bilgi ve tecrübesini ıspat etmiş olanların da bulunacağı, hafta boyunca devam edecek, çok katılımlı 21. ve 22. 100. YIL MİLLÎ EĞİTİM ŞURASI'nda TÜRKİYE ÖĞRETMEN AKADEMİSİ'nin  kurulmuş olacağı müjdesini temenni ve dua ederek 20. Şura'nın sakin ve sessiz gidişatına teessüfler ediyoruz. Hayırlısı olsun.

*

 9 Aralık 2017  ·NERELİYMİŞİM ? Hem ana hem baba tarafından Tokatlı olduğum anlaşılmıştır. 100 yıl önceki dedelerim Selanik-Manastır-Sarıgöl-Debre-Köseler, 500 yıl önceki dedelerim Karaman Avşarları...5000 yıl öncesi dedelerim Asyanın kimbilir hangi yaylaları, nehirleri, suları etrafındadır...Azıcık da Erbaalı anneannemin babası hatırına Kafkasların Kabartay-Balkar dağlarını düşünmeden edemeyiz..Balkanlardan Kafkaslara, Karamanlara, Tokat Zilelere, Asyanın efsanevi tarih kokan asırlarına ve geleceğin torunlarının nice bin yıllarına selam olsun...Ve ruh akrabalarım 45 yıl boyunca öğrencilerim, arkadaşlarım, sınıflarımın kahramanları, kürsülerime kulak veren memleketimin has evlatları, hepinize selam üstüne selam olsun. "Kader bizi sizden ayırmasın.."

*

6 Aralık 2018   GENÇLERLE BAŞ BAŞA..Dün akşam Millî Birlik ve Düşünce Derneği Genel Merkezi salonunda Sakarya Üniversitesinin ve bazı liselerimizin gençlerinin katıldığı 70 civarındaki seviyeli ve ciddi memleket evladının yer aldığı sohbet toplantımızda; istikbalimize dair temenni ve tespitlerimizi ifade ettik, 20'ye yakın soru yöneltildi. İki buçuk saat süren, asil bir dinleme ve değerlendirme faslından sonra, Türkiye'nin medeniyetin yüksek ufkunda her alanda projelerle yeniden parlayacağına dair güvenlerimizi tazeleyerek ümitvar duygularla evlerimize, yurtlarımıza dağıldık. Gençlere daima güvenmeliyiz. Onlar tahminimizden daha şuurludur. Mayaları sağlamdır. Köklerinin farkındadırlar. Azınlık sizi yanıltmasın. Şaheser uyanmıştır. Geleceği kucaklamıştır. Milli Birlik ve Düşünce Derneğinin Başkan ve yöneticilerine, katılımcı gençlere ve bilhassa Üniversiteli kızlarımıza da kardeşleri arasında yer aldıkları için tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum. Siz varsanız ve millî davalara sahip çıkmışsanız vatanımız ebediyyen payidar kalacaktır.. Hedefleriniz yüksek olsun..Türkiye'den Türk ve İslam âlemine ve insanlığa doğru her gelişmeyle ilgili olun. Meselelere yabancı kalmayın. Allah yardımcımızdır.

*

2 Ocak 2018  ·OKUDUKLARIM.. 2017 yılında; 4 mevsimde, 12 ayda, 52 haftada, 365 günde okuduğum kitaplara dair: (Gözlerimin ferini, irademi, sabrımı, sıhhatimi koruyan Mevla'ya dualarımla) : 1. Muhammediye / Yazıcıoğlu Mehmed- 4 cilt 1000 sayfa 2. Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa / Ahmed Cevdet Paşa/4 cild 2000 sayfa 3. Elmalılı M.Hamdi YAZIR Tefsiri 1.ve 2.cild /Aslı, sadeleştirilmemiş/ 1000 sayfa 4.Umumî Türk Tarihine Giriş / 400 sayfa / Ord Prof.Dr.Z.Velidi TOGAN 5. Millet ve Tarih Şuuru(400 sayfa)- Ord Prof.Dr.Hilmi Ziya ÜLKEN 6.Türkiye ve Rusya (700 sayfa)-Prof.Dr. Akdes Nimet KURAT 7. Bir Ömür Böyle Geçti - Refik Halit KARAY/ 400 sayfa 8. Gezerek Gördüklerim- Falih Rıfkı ATAY / 220 sayfa 9. M.Mücadele Devri Yazarları Kalemiyle G.Mustafa Kemal, 2 cild, 1200 sayfa 10. Atatürk Devri Fikir Hayatı /2 cild /1200 sayfa 11. Atatürk Devri Edebiyatı /2 cild /1200 sayfa 12. Sahnenin Dışındakiler -A.H.Tanpınar / 44 yıl sonra 2. Okunuş 13. Mahur Beste -A.H.Tanpınar / 45 yıl sonra 2.okunuş 14. Huzur- A.H.Tanpınar / 48 yıl sonra 2. okunuş  15. Abdullah Efendinin Rüyaları /A.H.Tanpınar/ 48 yıl sonra 2.okunuş / Öğrencilerime bilgi ve örnek olsun diye sunuyorum. Bu yıl aylık, haftalık bilgi vermeyi düşünüyorum. Zevklidir. Tavsiye ederim. Hayata bakışınız renkleniyor ve zenginleşiyor. Çok düşünüp az konuşmanıza vesile oluyor.. Az şey midir ?

*

5 Aralık 2019  / SHOW TV'de "Mucize" diye bir film seyrediyorum. Çok etkilendim ve üzüldüm. Sonunu bilmiyorum. Babası kendini ölümden kurtaran adamın oğluna güzel kızını verirken damadın sakat olduğunu öğrenince "Kalbi sakat olmasın" diye vaadinden dönmüyor, evlilik gerçekleşiyor. Karlı dağların ardındaki köyde öğretmenin efsanevi mücadelesi beni çok duygulandırdı. Böyle bin bir tesiri olacak filmlere çok ihtiyacımız var...Ve bir tıp mucizesl ile film mucizevi bir istikamete yöneliyor...

19 Ocak 2020  · ETKİLENMELER…Dört yıl önce, şimdi hatırlayamadığım kim bilir hangi sebeple ve kimleri kastederek aşağıdaki yorumu yazmışım. Yanlış da değil...Düşüneyim diye tekrar paylaştım. Kış ortasında neler düşünmüşüm kim bilir. Hafıza bazen 40 yıl önceyi hatırlatır da 4 yıl önceyi hatırlamaz : Çok yönlü düşünce ve fikir hürriyeti, her aklın kaldırabileceği bir sorumluluk değildir. Haddini aşanlar ve başkalarının sazını çalanlar bir gün mahçubiyetten kızararan yüzleriyle pişmanlığa bile fırsat bulamadan en müsait zamanda kendilerini kabul edecek ecanibe / yabancılara can atacaklardır.İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Fakat biz onları asla unutmayacağız.Dalkavuk ve destekçilerini de ..Onlar karanlıkta ışık olduklarını sananlardır, merhum Ziya Paşa'nın Terkib-i Bent'te anlattıklarıdır...Anlayan anlar...A.Nihat Asya ne kadar haklıymış meğerse :"Onlar, gülden anlamaz, dikenden anlar!..."