Özellikle MUKADDİME isimli eseri  mutlaka okunması gereken kitaplardandır. 

Modern tarih yazımının, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi İbn-i Haldun, ayrıca İslam aleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür olarak da kabul edilmektedir. Özellikle MUKADDİME isimli eseri mutlaka okunması gereken kitaplardandır. Toplumların gelişim ve hareket süreçlerine dair değerlendirmeleri içeren Mukaddime 6 bölümden oluşur. Mukaddime'nin 3. Bölümünde İbn-i Haldun; Devletlerin doğuşu ve çöküşü, saltanat, hilafet ve krallık yapmanın koşulları ve kuralları hakkında düşüncelerini açıklar. İbn-i Haldun'a göre bir toplumun çöküş alametleri şunlardır: 1-Dayanışmanın yok olması, 2-Üretimin zayıflaması, 3-Tüketim çılgınlığı, 4-Vergilerin artması, 5-Liyakatın dikkate alınmaması, 6-Adaletsizliğin yaygınlaşması, 7-Umutların kırılması, 8-Göçün hızlanması, 9-İblisane bir gurur ve kibir, 10-Gösteriş, riyakarlık , yalakalık. Ve diyor ki İbn-i Haldun: " En kötüsü de; her şey normalmiş gibi, bütün bunları görmezden gelen ve kabullenen bir topluluğun olması." 14.yy'da yazılmış bu kitabın işaret ettiği hususlar için bugün ne düşündüğünüzü gerçekten merak ediyorum. Ben kendi adıma her gün karşı karşıya olduğumuz bu gerçekler karşısında irkiliyor, ürperiyor, korkuyorum. Ve en çok da lümpenleşen kitlelerden, şıh, şeyh, parti ve lider tabusuyla idraki afyonlanmış cemaatlerden, aklını siyaset madrabazlarına ipotek ettiren bireylerden, çıkarları için fırıldak olmayı en büyük şeref sayan müptezellerden ürperiyor, tiksiniyor ve korkuyorum. İbn-i Haldun Tunus veya Gırnata yerine Anadolu'da bulunsaydı, 14.yy'da değil de günümüzde yaşasaydı sonuç yine aynı olmaz mıydı? Çünkü determinizm, insan ilişkileri için de geçerlidir. İnsan; ruhsal özgürlüğüne kavuşmadığı veya kavuşturulmadığı sürece kölelik davranışının farkına varamaz, olanı biteni sorgulayamaz, haklarının üstünler ( patronlar, idareci ve yöneticiler, politikacı ve bürokratlar, sendika ağaları vb.) tarafından verilmeyeceğini, ancak kolektif mücadele ile elde edilebileceğini kavrayamaz. Tarih, sosyoloji ve felsefe bu nedenle çok önemlidir. Hem bireysel, hem toplumsal bilincin yeşermesi ve aynı zamanda dayanışma ahlakının kökleşmesi de buna bağlıdır. Sürü kompleksinden kurtulmanın, saygın ve özgür birey olmanın başka bir yolu da yoktur. Galiba bunun adına da günümüzde demokrasi diyorlar. Atatürk bu nedenle öğretmenlere hitap ettiği bir konuşmasında; " Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister." der. Bunu başarabilen toplumlar veya toplumu bu ruhsal olgunluğa eriştirebilen devletler ne beka tehlikesi, ne de çöküş korkusu yaşarlar. Aziz ve çok değerli okurlarım, takdir edersiniz ki, İbn-i Haldun'un tespit ettiği 10 maddenin her biri için bırakınız ayrı bir makaleyi, ciltlerce kitap yazılır. Bunu üniversitelerin çok değerli akademisyenleri yapıyor zaten. Ben, hür iradenizin özgür kanatlarına birazcık rüzgar göndermek istedim sadece. Çünkü uyanmış bir düşünce kınından sıyrılmış bir kılıç gibidir. Kula kulluk bize yakışmaz. Biat; idrakin celladıdır. Sadakat sadece Allah'a ve O'nun vahyinedir. Devletin dini adalet, başarının şifresi liyakattır. Son sözü, Gaye İnsan-Ufuk Peygamber Hz. Muhammed'e bırakıyorum: "Neye layıksanız öyle idare olunursunuz." Başka söze de, başka şikayete de gerek yok. Hoşça kalın.