6 Temmuz 1995’te Çeşme’de yaşamını yitiren Aziz Nesin’i, kendi ifadeleriyle bazı görüş ve düşüncülerini anımsatarak anmak istiyoruz:

"Ben Mehmet Nusret. Yıl 1915, Çanakkale Savaşının en kızgın, en civcivli zamanı, Nusret, "yardım, Tanrı yardımı", anlamına geliyor. Tanrı yardım etsin de Çanakkale savaşını kazanalım diye, böyle bir dilekle adımı Nusret koyuyorlar. Mehmet de dedemin adı. Okula on yaşımda, üçüncü sınıftan başlayarak gitmiştim. 1926'da Darüşşafaka'nın giriş sınavını biz yüz çocuk kazanmıştık. 1934 yılında Soyadı Kanunu çıktı. Kendime "Nesin" soyadını aldım. Herkes "Nesin" diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim. Yıl 1942. Üsteğmenim. "Aziz Nesin" takma adıyla dergilere öyküler gönderiyorum. O zamanlar gazetelerde yazan askerlere üstleri iyi gözle bakmadıklarından, yazılarımı kendi adımla değil babamın adıyla, Aziz Nesin diye yazdım. Yıl 1944. Profesyonel yazarım artık, kalemimle geçiniyorum. Yazar olayım diye, askerlikten kurtulmak için yıllarca çırpınışlar. İkinci Dünya Savaşı yılları, subaylar ne istifa edebilir, ne de emekliye ayrılabilirdi. Sekiz yıl doğu ve batı sınırlarımızda görev. Askerlikten mahkeme kararıyla çıkartılıp üç ay on gün cezaevinde kaldıktan sonra, işsiz ve parasız kaldığım gün, zengin olma yoluna değil, yazar olma yoluna gitmiştim. 1944-45 yıllarında Tan gazetesinde köşe yazarıydım. 1946'da Markopaşa adlı haftalık gülmece dergisi çıkarıyordum. İkinci Dünya Savaşı sonu. Nereye Gidiyoruz? başlıklı kitapçık yazdım. On ay hapis ve Bursa'ya sürgün. Sonra Başdan adlı haftalık siyasal gazete çıkardım. 1950'de Yeni Baştan adlı dergi çıkardım. Komünistlikten mahkum ettiler. 1955 yılı, 6-7 Eylül gecesi. Bütün gece Rum, Ermeni, Yahudi evleri ve malları yağmalanmıştı. Benim de içinde bulunduğum altmış kadar yazar, aydını askeri cezaevine tıktılar. 1956 yılında İtalya'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik alıp Altın Palmiye kazandım. 1957 yılında bu yarışmayı ikinci kez kazanıp bir Altın Palmiye daha aldım. 1966 yılında, Bulgaristan'da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik alarak Altın Kirpi kazandım. Her bakımdan çok geç gelişebildim. İlk kitabım kırk yaşımdayken yayımlanabildi. Yani içimde hep geç kalmış olmanın, yetişememenin, yetiştirememenin acelesi vardı, yine de var. 24 Mayıs 1971 Pazartesi günü. Maltepe Askeri Cezaevinde, belirsiz bir nedenle tutukluyum. Yalnız başınayım, kimseyle konuşturulmuyorum. 12 Mart'taki tutuklanmam benim son tutuklanmam oldu. NESİN VAKFI: Vakıf 1972'de resmen kuruldu. 1974'te inşaata başladık. 1980'de ilk çocukları aldık. Evim Nesin Vakfı'dır ve evim olan Nesin Vakfı aynı zamanda müzedir. 1974'ten 2 Aralık 1989 tarihine dek, kurucularından biri olduğum Türkiye Yazarlar sendikasının 15 yıl genel başkanlığını yaptım. TYS, İnsan Hakları Derneği, Barış Derneği, Türk Yunan Dostluk Derneği, Bilar A.Ş.. Bu örgütlerin kurucuları arasındayım. Geçen on yıl içinde, Türkiye'de bir yazarın kazanabileceği en çok parayı kazandım. Ama rahat beni rahatsız ettiği için olacak oldukça sınırlı geçimimizden artan kazancımla kimsesiz çocukları yetiştirmek için bir vakıf kurdum. On yıl, yirmi yıl önceleri nasıl yaşıyorsam, bugün yine öyle yaşıyorum. Kuyruklarda dolmuş bekliyorum, otobüslerde sıkışıyorum, rahat gitmek istediğim yere yürüyerek gidiyorum, pazardan alışveriş ediyorum, para sıkıntısı çekiyorum, kalabalıklarda itilip kakılıyorum. Ben başkalarının yapmadığı, yapılması gerektiği halde yapmadığı şeyleri yapmakla kendimi yükümlü sayıyorum. 12 Eylül 1980 faşizminden sonra tam iki yıl umutla ama boşu boşuna toplumsal bir tepki bekledim. Ancak 1984 Martında Aydınlar Dilekçesi'yle bu tepkiyi gösterebilmiştik. Aydınlar Dilekçesi adıyla bir dilekçe verdik. 12 Eylül'ün Türkiye'ye getirdiği antidemokratik yasal uygulamalara karşı geldik. 58 arkadaş için dava açıldı ve askeri mahkemede aklandık. 1990. Altın Tolstoy Ödülü'nü aldım. Şimdiye dek aldığım ödüllerin en değerlisi. Altın Tolstoy Ödülü'nü yazar olarak almadım. Çocuk Vakfı kurduğum ve eğitim ilkelerim için aldım. İşte benim henüz bitmemiş hikayem. En çok merak ettiğim şey, hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bu hikayenin sonudur. (Ömrüne Sığmayan Adam, Aziz Nesin 1915-2015, yazılmamış Özyaşam Öyküsü, Aziz Nesin 100 Yaşında, Nesin Yayınevi, 2015)