Tanzimat’ı takip eden yıllarda, gazete, dergi ve diğer yayın hareketleri önem kazandı.

Yönünü Batı'ya çeviren Osmanlı aydınları ve devlet adamları; bir taraftan muhafazakar bir tavırla irfani vasıflarını korumaya ve yaşatmaya çalışırken diğer taraftan gelişme hızına yetişmek istedikleri Avrupa'nın, kültür, siyaset ve askerlik alanlarındaki tekamüllerini tercümelerle, oralara gidip gelmeler ve tanımalar yoluyla da anlamaya, ecanibde olanların benzerlerini -güya- bizde de uygulamaya çalışıyorlardı. 1860'ın Tercüman-ı Ahval'i, Şinasi ve arkadaşlarının bu manada önemli faaliyetlerinden biriydi. Onu takiben başka gazeteler de çıkarıldığı, kalem sahiplerinin milli kalmaya çalışarak, buralarda, yeni bir anlayışı ve yarı demokratik / meşruti bir fikir hayatını temsil ettikleri malumdur Sonraki yılların Avrupai tarzda dikkat çeken mecmuası ise 1896'nın Servet-i Fünun'udur ki, T. Fikret ve Cenap Şehabettin'in isimleri bu dergide parlamaya başlar. M. Akif ve arkadaşlarının, Sebilü'r-Reşad, Sırat-ı Müstakim, Yahya Kemal ile edebi çevresinin Dergah ve nihayet Ö. Seyfeddin-Z.Gökalp ikilisinin 1911'de "Yeni Lisan" ve "Dilde Türkçülük" çıkışıyla akisler uyandıran Genç Kalemler Mecmuası etrafında edebi, fikri hareketler renklenir. Art arda savaşlar ve mağlubiyetlerle sarsılan memlekette, aydınlar bir araya gelmekte, Akif'in "Orada bir Türk Ocağı açınız !" tavsiyesine benzer çalışmalar da yürütülmektedir. 1911'de çıkan ve bugün -fasılalarla- 111. yılına ulaşan, Türk Ocakları'nın yayın organı Türk Yurdu Mecmuası bu manada en eski ve en ömürlü milli kültür, fikir ve edebiyat dergisidir. Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren çok sayıda dergi çıkmaya devam eder. Günümüze kalanlar arasında Varlık, Türk Dili, Türk Kültürü, Dergah ve Türk Dünyası'nın adları anılmalıdır. Yayınına son veren veya ara verdiğini temenni ettiklerimiz arasında İstanbul, Türk Düşüncesi, Hisar, Hareket, Mavera, Divan, Sanat Olayı, Gösteri, Kubbealtı Akademi Mecmuası hatırlanabilir. Bu arada Anadolu'nun birçok şehrinde edebi gruplarca; Kardeş Kalemler, Değirmen, Yedi İklim, Erciyes, Kümbet, Külliye, Şiraze, Kurgan ve İlesam..gibi seviyeli dergilerin çıkarıldığı erbabınca malumdur. Son yüz yıl içinde sayısı gitgide artan üniversitelerimizdeki kültür ve edebiyat bölümlerinin, Enstitü ve Fakülte olarak süreli dergiler çıkardıkları da düşünülmelidir : Türkiyat Mecmuası, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Türkoloji Dergisi, Türklük Araştırmaları Dergisi,..gibi Rahmetli Hocam Ahmet Kabaklı'nın 1970'te arkadaşlarıyla kurduğu Türkiye Edebiyat Cemiyeti'nin mecmuası ise, güzel adıyla Türk Edebiyatı Dergisi olarak bundan tam yarım asır önce 1972 yılının Ocak başında yayın alemini şereflendirmişti. Bu teşrif, gözlerde ve gönüllerde 50 yıldır parlamaya devam ediyor. Türk Yurdu Dergisi gibi onun da, milli çizgisinden asla sapmadan bir asrı aşıp "bir meş'ale gibi, seher-i haşre kadar" yeni nesillerce elden ele devredileceğini ümit ve dua etmekteyiz. Ben rahmetli Kabaklı Hoca'nın 1969'dan itibaren, İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda -sınıftan- talebesi olarak vefatı yılına kadar -Anadolu'daki öğretmenlik yıllarımda bile- hep yanı başında oldum. Bu hayatımın en önemli talihlerinden biridir. İkide bir ikinci adresim gibi İstanbul'a geliyor, Hoca'ya ulaşıyor, dergiyle ilgili olmaya çalışıyordum. 1981'de çoluk çocuk sahibi, 8 yıllık bir öğretmen olarak İstanbul'a tam dönüşümle beraber, Hoca bana dergide ve artık "1978'de Vakıflaşan" milli müessesemizde aktif görevler vermeye başladı. Öğretmenliğim kadar dergi ve vakıfla da ilgiliydim. Bir taraftan da -ideolojik sıkıntılarla- 10 yıl ara vermek zorunda bırakıldığım doktora çalışmamı yürütüyordum. Çarşamba Sohbetleri'nde notlar alıyor, özetlerini basın mensuplarına dağıtıyor, dergide "Edebiyat Takvimi, Dergiler Arasında, Sanat Fidanlığı, Vakıf Sohbetleri" köşelerini hazırlıyor, bazan da Hocanın tavsiye ettiği "Mehdi yazsın." dediği edebi konularda yazıyor, yazı kurulunda, jürilerde, dergi hazırlık toplantılarında yer alıyor, görevlendirildiğim mülakatları yaparak edebiyat ve sanat dünyamızın ünlü şahsiyetlerini -çoğu zaman evlerinde- daha yakından tanıma fırsatları buluyordum. Şimdi hepsi rahmet-i rahmana kavuşmuş olan; Celal Bayar, Necip Fazıl, Tarık Buğra, O. Şaik Gökyay, Z. Ömer Defne, Ziyad Ebüzziya, Yesari Asım Arsoy, Tahsin Banguoğlu, İbrahim Kafesoğlu, B. Sıtkı Erdoğan, B. Sıtkı Sezgin, N. Yıldırım Gençosmanoğlu, Turan Yazgan, Orhan Okay, Nida-Neriman Tüfekçi, M. Necati Sepetçioğlu, Kemalettin Tuğcu, Faruk Sümer, Gültekin Samanoğlu, M. Necati Karaer, Ö. Faruk Akün, Yücel Çakmaklı, H. Celal Güzel, ,.. bize dergi için mülakat imkanı sunan güzide isimler arasındaydı. Artık, arkadaşlarımızla birlikte Türk Edebiyatı Vakfı'nın ve Kabaklı Hocanın adıyla özdeşleşen Türk Edebiyatı Dergisi'nin ayrılmaz unsurlarıydık. Adımız; "Kabaklı Hocanın adamı" diye gurur verici bir sıfatla şeref kazanmış, bazı anti-demokratların ise menfi saydığı ve yadırgadığı garip ve sinsi bir soğuklukla karşılanır olmuştu. Yıllar akıp geçti. Kabaklı Hoca, bu adı güzel Vakıf ve isimdeş dergisinde, vefat yılı olan 2001 yılı başına, 77. yaşına kadar, eksilmeyen bir heyecan ve enerji içinde "Milli bir edebiyat hareketi" yürüttü ve muvaffak oldu, silinmez, şerefli izler bıraktı. "Siz benim manevi akrabalarım ve dava arkadaşlarımsınız "diyordu. Bu milli edebiyat hareketinin 1970'ten 2000 sonuna kadar rahmetlinin yanı başında ve kısmen de sonraki yıllardaki bir mensubu, yakın şahitlerden biri sıfatıyla huzur-ı kalple söyleyebilirim ki Türk Edebiyatı Dergisi, son yarım asrın seviyeli, istikrarlı, siyaset üstü, milli-İslami hassasiyetleri olan, cemiyetimizin bütün kesimlerine hitap eden bir yayın vasıtası olarak, daima saygı görmüş, sözü asla ayağa düşürmemiş, "Yaşayan Türkçe"yi baş tacı yapmış, "Milli Edebiyatımızın Kalesi" vasfına hakkıyla layık olmuştur. Bu başarıda rahmetli Hoca'nın milli-İslami-muasır üsluba dayalı birleştirici, barıştırıcı şahsiyetinin büyük rolü vardır. O, bir taraftan "Türkiye'nin Tercüman'ı olarak GÜN IŞIĞINDA", aziz milletimizin meselelerini, dertlerini, cesur ve asil üslubuyla dile getirirken, diğer taraftan asıl gönül verdiği Türk Dili ve Edebiyatı sahasında dergi vasıtasıyla kendi zamanının ve neslinin, yorumlarına güvenilir sesi olmaya gayret ediyor, çok sevdiği Yahya Kemal'in "Kökü mazide olan atiyiz." umdesini yaşatmaya ve yaymaya çalışıyordu. 1972'nin Ocak ayında çıkan ilk sayısından 300. sayıya kadar, Hocanın lideri bulunduğu bu milli dergide, asrın başında ve Cumhuriyetin kurucu lideri Gazi Paşa döneminde ve tek parti yılarında doğan seçkin şairler, yazarlar ve bilim adamları son olgunluk çağı eserlerini yayınladılar. A. Nihat Asya, N. Fazıl Kısakürek, Samiha Ayverdi, Cemil Meriç, Mehmet Kaplan, Malik Aksel, İlhan Geçer, F. Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, N. Y. Gençosmanoğlu, M.N. Sepetçioğlu, B. Sıtkı Erdoğan, Bahattin Karakoç, M. Necmettin Hacıeminoğlu, Emine Işınsu, Ayhan Songar, Ö. Faruk Akün, Emin Işık, M. Necati Karaer, S.Ahmet Arvasi, Sedat Ümran, N. Suner Pekin, Erol Güngör, İsmail Gerçeksöz, Dilaver Cebeci, Sadettin Kaplan, Ö. Lütfi Mete, Mustafa Miyasoğlu, ,..bu isimler arasındadır. Sonraki nesillerden; Türk Edebiyatı Dergisinde yazmış olan ve hala eser vermekte bulunan; Sevinç Çokum, Y. Bülent Bakiler, Fırat Kızıltuğ, Birol Emil, İnci Enginün, Zeynep Kerman, Taha Akyol, Necmettin Turinay, Mustafa Kutlu, Sabahat Emir, Turgut Güler, Ali Akbaş, Alemdar Yalçın, Beşir Ayvazoğlu, M. Ruhi Şirin, Ahmet Taşgetiren, Şeyma Güngör, Ayşe Göktürk Tunceroğlu, Suzan Çataloluk, İskender Pala, S. Salih Kaplan, İsa Kocakaplan, Yağmur Tunalı, Bekir Oğuzbaşaran, Kazım Yetiş, Sait Başer, Ayla Ağabegüm, B. İbrahimhakkıoğlu, M.Mehdi Ergüzel, Serhat Kabaklı, Necdet Ekici, M. İlyas Subaşı , A.Tevfik Ozan, Servet Kabaklı, Erol Ülgen, Zeki Gezer, Halil Açıkgöz, Mehmet Taşdiken, Gazi Altun, Bahtiyar Aslan, Muhsin Karabay, Sibel Eraslan, Muhterem Yüceyılmaz, Esat Kabaklı, Şerif Aydemir, M. Nuri Yardım, ,.gibi yüzlerce ismin -neredeyse-ilk yazı veya şiirlerini burada okuduk.