MİTOLOJİDEN FELSEFEYE GİDİŞ GELİŞLER..

Bu Ramazan günlerinde, geçen yıl yaptığım gibi tefsir, meal, menkıbe okumak varken, bir vazife telakki ederek “Çapa Yüksek Öğretmenden” okul arkadaşımız, ağabeyimiz  Muharrem YELLİCE beyin son kitabı “MİTOLOJİDEN FELSEFEYE” serlevhalı kitabını okumayı tercih ettim. 600 sayfaya yakın , renkli resimlerle canlanmış olan bu eser, zihin yorucu, merak uyandırıcı konulara bazen  -kimine göre cüret sayılabilecek – bir cesaretle giriyor.200’ün üzerinde dipnotla kaynak gösterilerek dikkatlere sunulan meseleler, efsaneler çağından semavî dinlere kadar uzanan fikrî ve felsefî  bahisler “Acaba okuyanlar ne der ?” endişesine kapılmadan ele alınmış. Muharrem Bey eserinde; “insan düşüncesinin evrimi”ni din-felsefe-bilim istikametlerinde değerlendirirken, yer yer edebî kültürü ve meslekî tecrübelerini de devrede tutarak ”evrenin varlığı,  varlıkların sırları, Tanrı’nın bilinmezlikleri, efsanelerin millet hayatındaki rolleri üzerine”   mitolojik âlemden felsefe, ilahiyat ve edebiyata doğru, tarihî malumat ve birikiminden de faydalanarak,  gençliğinden beri ilgilendiği, zihnini meşgul eden meselelere- yarım asırlık okumalarının ışığında, sorular yöneltiyor, cevaplar arıyor. Zaten felsefî meşguliyet, biraz da böyle bir tavır almayı gerektirir. Cevap alamasa bile sorulara devam etmek, “gaibi  kurcalayan bir çilingir misali” akıl, irade  ve mantığı, kazanılan  bilgiler ışığında diri tutmak…M. Yellice beyin b u mahiyette bir çalışma için çok sayılabilecek derecede  kaynaklara dayanan  eserinde beni memnun eden husus, Yunus Emre’ye, Gökalp’e, Âkif’e, Fikret’e, Türk Töresine ve Atatürk’e hususî değerler atfetmesi ve felsefede de “hem hür hem  millî” olunabileceğine dair bir tercihe okuyucuyu hazırlamak istemesidir.

Kitap sonunda dizin ve bibliyografya olması, okuyucunun merak ettiği şahıs ve eserleri, sahifelerden ve dipnotlardan  takip edebilmek bakımından  faydalı olmuştur. Memleket aydınlarının düşünce ve tecrübelerini yazması, konuşması ve yaymasını önemli buluyoruz…

31 Mart 2018  · AKİT.TV'de "Derin Gerçekler" programında Abdurrahman.DİLİPAK'ın yorumları düşündürücü idi. Açıklamaları zamanımızdan yakın tarihe doğru gidiyordu. Arada söylediği "Şeytanın olmadığı yer mi var? Nefsimizin üzerine tahtını kurmuş oturan bu beladan nasıl kurtulmak mümkün olur ?" Çare dedelerimizden öğrendiğimiz besmeledir ."Euzü billahi mineşşeytanirracim, bismillahirrahmanirrahim..." Çünkü besmele her hayrın başıdır.. Allah milletimizi ve bütün masumları,mazlumları korusun ve bizi daimî teyakkuz / uyanıklık içinde tutsun.Çünkü, Hz.Ali'nin dediği gibi "En sağır edici ses,acı çeken bir mazlumun suskunluğudur.."

30 Mart 2020  · BAHAR GELİYOR MU NE.?.

Gün ışıkları gülümsemeye başladı..Allah büyüktür, sisler dağılacak, ısınan hava ile birlikte inşallah adım adım kırkar günlük zaman dilimleriyle yaşımıza göre,90,80,70,60'lıklar sokaklara döküleceğiz.Demek ki ben ancak Ramazan Bayramından sonra Haziran ortalarında çıkabileceğim. Benim temenni hesabım onu gösteriyor. Sizi bilmem.

30 Mart 2020  · ISSIZ KALDIRIMLARDA GELİNCİKLER..

İki, üç ay daha sabredin, N.Fazıl'ın "Kaldırımlar" şiiri eşliğinde geleceğiz inşallah..

***

30 Mart 2023 _Fatih'in hocalarından ve sadrazamlarından Sinan Paşa merhum

533 sene kadar önce yazdığı Maârifnâme'sinde der ki : "Nefis gibi mekkâre olmaz ve onun gibi hilebâz u gaddâre olmaz...Âdem-i rûh, cennetten mi çıkardı .....-yı nefs onu azıtmasa ve şeytân-ı vehm onu avlayı mı bilirdi eger o tuzaktan tutmasa ?..Nefse muhâlefet gibi ulu ibâdet olmaz ve onun ile mücâhededen büyük taât olmaz... "

29 Mart 2015  / ŞAİRİN HİKÂYESİ…  Ülke TV Kanalında "Her Kişi Niyetine" Proğramında "Şairin Hikâyesi" bölümünde bir saate yakın süredir, Süleyman Çobanoğlu'yu dinliyorum. Açık, sade, kibar, düz, ârifane, dikkatli bir üslupla şiir dünyasını sohbet içinde dinleyenlere açıyor :" Yunus Emre'yi kaç padişaha değişmem .." diyor.." " Bir İngiliz'in İngiliz olması kadar, bir Fransız'ın Fransız olması kadar Türk'üm...Türk değilmişiz gibi yaparak varacak bir yerimiz yok.." diyor..Soruyor, cevap arıyor :" Ne oldu bize ? Sorunun cevabı, Yunus'ta, Dede Korkut'ta, Süleyman Çelebi'de, Kutadgu Bilig'de.Sorunun cevabı; İngilizce bilen çocuklarda, ithalatta, ihracatta değil, gönüllerdedir...Bizans dükaları memlekete hakim olduğundan beri yandı gülüm keten helva.." diyor. "Memleket irfanını zehirleyen bir kültürel yapaylık var...Ölülerimize bile müştereken üzülemiyoruz.." diyor.." Ben sağ kültüre mensup bir aileden geliyorum, milliyetçiyim.." diyor." Kültürel iktidara sahip olanlar burası Türklerin olmasın da kimin olursa olsun diyorlar...Bu olmaz .Bu topraklarda dünyada hiçbir şeye baş eğmeyen kocaman bir dilim var..Bu topraklarda hikmet var...." diyor..Bazan açık bazan sembolik ama açık mesajlar vererek konuşuyor ve sonra neredeyse hepimizin unutur gibi olduğu Turan ENGİN'in sesinden " Engin ol gönül engin ol.." türküsünü dinliyoruz. Sonra da seviyeli bir Alpay parçası.."Aynı yaylalarda yeşeren otlar gibi...".Proğramın yapımcılarını ve sohbet ehlini tebrik ediyorum. Böyle sade, hasbi, güdümsüz proğramları ne kadar özlemişiz.Ümitvarız.

***

29 MART 2012 tarihi, benim için, ilk defa dede olmanın sevincini anlatan müstesna bir gündür. Bu gün diğer günler arasında istisnai özellikte bir yıldönümüdür...

29 Mart 2020  · "DEDESİNİN İLK TORUNU KİM ?"2012'de ben 60'ıma girerken bir güzel kız balası bir günlüktür, her 29 Mart'ta evimizde şenliktir, beni "dede" yapan ilk güzelliktir. Nil nehrinin bereketini hatırlatsın, Peygamberimizin konuşmasını sevdiği eşi gibi hoşsohbet olsun diye "Ayşe Nil" adı kulağına Ezan-ı Muhammedi ile okunan bu emanet evlat, gün gün, hafta hafta, ay ay, mevsim mevsim, saat be saat ..büyüdü, yürüdü, oynadı. Üç yaşını doldurup dördüncüye adım attı, dillendi, güllendi, kuş gibi şakımaya başladı. Ben okuldan döndüğümde bizdelerse, o kapıda dedesini karşılayan en güzel "altın top"tur, güller güzeli bir dünya incisidir. Çekik gözleri afacanlıkla parladığında, evimizde çınlayan sesi düğün, bayram, şenliktir, şakraklıktır. Artık büyüyor."Eyvah" mı desem,"Maşallah" mı desem..."Allah onu da emsalleriyle beraber kem gözlerden, nazarlardan korusun inşallah.." mı desem, bilemiyor,"keşke büyümese hep böyle kalsaydı.." diyemiyorum. O da büyüyecek, durulacak, şahsiyet kazanacak. Anasının, babasının "bir tanesi, nar tanesi", bizim de bakmaya kıyamadığımız bir vatan evladı olacak inşallah..Okuyacak, öğrenecek, ciddî, güler yüzlü, mantıklı, kontrollü, mert, yiğit, kibar, narin, sade, sakin, sabırlı, ince ruhlu, sportmen, dengeli, güvenilir, dürüst, dikkatli, duygularına hakim, bilgili, uzmanlık yolunda, realist asil bir Türk kızı olacak inşallah..İki yaş küçük kardeşi Ramazan Kerim Mete "hazretleriyle" birlikte, omuz omuza, baş başa, yan yana, yılları aşacaklar, yollara düşecekler. Ufuklarca engin ve bilhassa manen zengin bir hayata doğru yürüyecekler inşallah.Allah bize de o günleri görmeyi nasip etseydi ne kadar sevinirdim. Bana dedeliğin "yeni bir gençlik" olduğunu öğreten, benimle birlikte seccademe ortak olup "Allahü ekber" ve "amin" diyen Ayşe Nil Hanım, dua ve temenni ederim ki mülayim sesli, sade, ağır başlı, çalışkan, dengeli, mütebessim, ruhen ve bedenen sağlıklı bir genç olacaktır. Biz onunla bir zamanlar, haftada iki üç defa koridorda koşular yapmakta, yarışmakta, gülüşmekte idik. Benim,"Hadi dedesi" davetine "Dedesi yoruldu." diye mukabele edişimi anlayışla karşılamakta,"babayası" ile birlikte mutfakta "Hadi çay koyalım,pasta yapalım" sohbetlerine dalmaktadır. Kendisiyle ilgilenilmediğini hissettiği an, o yaşlardaki her çocuk gibi bir yalnızlık hissine kapılıp mahzunlaşmasına dayanamam. O zaman yanında onu koruyacak diğer yakınının kollarında sükunet bulmaktadır. Her çocuk gibi...Çocuk yetiştirmeyi bildiğimi sanırdım ama layıkıyla bilmezmişim meğerse. Her seferinde yeni bir sürprizle sizi şaşırtabilecek Allah'ın emaneti bu masum yavrular, büyük itina ve hassas ilgiye muhtaçtırlar. Ürkütmeden, şımartmadan, korkutmadan, incitmeden, küstürmeden, sınırlar koyarken ikna ederek, uykuyu, gıdayı, her an terbiye ve eğitimi...incelikle vermek, ne çetin iştir ve yapılmalıdır. Bu ülkenin ve dünyanın çocuklarını bu kadar zalimlikler içinde Allah koruyor. Zaten çocukluğumuzda "Allahım sen yarattın sen kayır.."diye öğrendiğimiz dualar sebepsiz değilmiş. Zira binlerce yıldır, milyarlarca çocuk doğmuş, yetişmiş, yetişiyor. Dünyanın düzeni ve yaratılışın hikmeti bu...Allah en büyük sanatkâr. En manalı ve mükemmel yarattığı "ahsen-i takvim"ve"eşref-i mahlukat" da biziz, kıymetini bilmeliyiz..Ve nihayet sözün özü; yeni yaşına hayırlısıyla giren Ayşe Nil hanım, okula da gitti, okur yazar oldu, Hiç kekelemeden okuyor maşallah. Dediler ki dünyaya "merhaba" diyeli sekiz yıl olmuş..Ne diyeyim bilmem ki. Allah diğer bütün mazlum ve masumlar gibi onu ve kardeşini, ailesine bağışlasın, kem nazarlardan ve felaketlerden korusun. Sağlık ve huzur içinde inşallah...Bütün dede ve ninelere selam olsun...

29 Mart 2022  · 29 Mart 2020 · HATIRA ZEVKİ

Ahmet Haşim merhum; "Bize bir zevk-i tahattur kaldı / Şu sönen gölgelenen dünyada." diyor. Bize de o kaldı galiba.Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi C Bloktaki -benim için- resmiyeti tamamlanmış 2.kattaki, koruya bakan, yalnızken sessiz, sakin fakat ziyaretçileriyle şenlenen, 45 numaralı odamızdan tasvirî ve temsilî mahiyette hatıraya müteallik son resimler, enstantaneler arz olunur...Bazan oturur, bu zaviyeden sanki bana hiç bitmeyecek sandığım zamanlar içinde, gelmeyecekmiş gibi gelen geleceğin planlarını kurardım.. Meğerse geliyor ve bitiyormuş. Maddeye, nesneye bağlanmamalı ama hatıralar hafızalarda son nefesimize kadar yaşamaya devam ediyor. Odadaki sohbetler eşyaya sinmiş, sanki canlanacaklarmış gibi duruyor. Tanpınar diyor ya; "Duydum bir musiki gibi zamandan / Çinilere sinmiş Kur'an sesini.." Sohbetler, çehreler, sitemler, bakışlar, küsmeler, tebessümler, dostane veya üstadane tavırlar, sesler,.. kitap sayfalarına, eşyaya sinmiş gibi..."Böyle kitap ve evrakla üst üste yığılı, dağınık masa mı olurmuş ? Karışık, dağınık masa dağınık bir kafanın yansıması ise boş ve eşyasız masa neyin ifadesidir ?" diye soranlara tebessüm ediyor..Bizimkisi, yalnız benim anladığım, dağınıklığın düzeni.."Melih, şu üçüncü rafın solundaki mavi kaplı, büyük boy, yatay duran kitabı alsana.." dediğimde anlayan anlar...Odanın da dili mi olurmuş ? Bir muhalif rüzgâr mı esmekte, pencereler açık mı kalmış? O kocaman siyah arılar içeriye doluşmasınlar...Recep Efendi'ye haber vereyim de fluoresansları düzeltsin bari...Müzik setinin üzerinde yığılı long-pleyler ses veriyor mu ? Itrî'den önce entelliğinizden şüphe edilmesin diye Mozart'ın konçertosu dinleniyor mu ? Ya da gözlerde yaş biriktiren "Akşam olur karanlığa kalırsın.." türküsüne dalınıp gidiliyor mu ? O çok hoşuma giden, sırtımı güvenle yasladığım "Türk Dünyası Haritası"nın sağ alt yanındaki güzelim söz nerede ?"Bismillah her hayrın başıdır.."Ceket de asılı kalmış, sahibi nereye gitti ? Rahmetli Kalpaklı Paşa 80 yıl önce gitmişti..Hatıralar ömür boyu peşimizi bırakmaz. Karamsar bir romantizme kapılmadan, bugünün güzelliklerine şükrederek mütebessim yaklaşımlarla hayatın akışına ayak uydurmak, "Allah elden ayaktan düşürmesin, namerde muhtac etmesin, bugünümüzü aratmasın inşallah.." diyebilmek, şiarımız olmalıdır. Yoksa kendimize yazık ederiz...Çünkü dünya, vuslatı olmayan bir hasret diyarıdır. Çünkü hasret, bence, vuslattan güzeldir ve çetindir... İki yıl önceki bu yazı ve resimleri paylaşarak beni duygulandıran gönlü büyük Melih Küçük Beye teşekkürlerimle ve hatıraları asla eskimeyen öğrencilerime selamlarımla sağlık ve afiyetler dilerim...

28 Mart 2015  · HERKESLEŞME; şahsiyet olmanın tam zıddı...Fakat herkese ulaşmak ve onları anlamak da dehanın harcıdır...Halk içinde Hakk'ı temsil edecek manalı bir yalnızlık....

Bu millet Olgun millettir.Kendini yeteri kadar anlatamayanlar başlarını ellerinin arasına alıp yeniden düşünmelidir. Medeni insanlara hakaret yakışmaz...Muhalefet idealizmdir.M evcudun daha iyisini istemek ve özlemektir. Yarına hazırlanmaktır...Hataları düzeltmektir. Özeleştiri yapmaktır... Allah aziz milletimize hayırlı gelecekler nasib etsin..Milli hassasiyetler diri kalsın..Ümitler kaybedilmesin..Yeni projeler ve yenilemelerle,iç muhasebe ve denetimlerle yarına hazırlanılsın inşallah…

28 Mart 2016  · TRT-TÜRK' teki "KAYIP TÜRKLER" belgeselini seyretmenizi ve duygulanmanızı isterdim...Balkanlar'daki yörüklerden kalanlar...Şevki Mustafa'nın bir saate yakın anlattıklarından unutulamaz tek cümle: "Biz Türk dininden Türk dilindeniz,başka türlü olmayız...Aç,tok ne olursak olalım başka türlü olamayız..Dedelerimizin dedelerinin dedeleri... Konya'dan buralara yürüyerek geldiği için bize yörük derler." ...ve torunu İstiklal Marşından ilk iki kıtayı okudu, yaylalarının buz gibi soğuk ve temiz havasında ciğerlerinden yükselen pırıl pırıl pırıl sesiyle...Bu proğramlar Edebiyat ve ilgili bölümler için tez konusudur...Gidilip görülmelidir.2004 Eylül'ünde Romanya'nın Babadağı taraflarında böyle bir köyü ziyaret etmiş,mavi gözlü sarışın çocuklarla tepelerden köyü seyretmiş,rehberimiz küçük İbrahim'le sohbet etmiştik...Aradan 12 yıl geçmiş.İbrahim şimdi belki de çoluk çocuğa karışmıştır.Allah yardımcıları olsun...

28 Mart 2020  · Arifiye İlköğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü ; mesleğimde, Kütahya İlköğretmen Okulu ve Yozgat -Çekerek Lisesi'nden sonra üçüncü yılımda üçüncü okulumdu..1975-78 yılları arasında, 23-26 yaşlarımda iken üç yıl, altı dönem bu binadaki 16 lise sınıfının hepsinde derse girdim. Her dönem en az 500'erden 3000 genç memleket evladına ulaşmanın ve onları dinlemenin mesuliyetini yaşadım. Allah hatalarımızı affetsin. Ne zevk ne heyecandı yarabbi. Konferanslar, anma programları, gündemli ödevler, duvar gazeteleri, kitap, dergi, gazete okumalar, sohbetler, gerginlikler, mezuniyetler...O zamanki bütün öğrencilerimi ve mesai arkadaşlarımı selamlıyor, rahmetlilere Fatihalar gönderiyor, kalanlara sağlık ve âfiyetler niyaz ediyorum.

28 Mart 2020  · Öğretmen Okulları ruhu Fakülte sonrası lisansüstü olarak "Türkiye Öğretmen Akademisi" şemsiyesi altında bir gün tekrar bütün ihtişamıyla canlanmalıdır...

28 Mart 2021  ·  / Sivil toplum kuruluşlarının çoğalması zenginliktir...Yönetimlere destektir, ufuktur.. Çünkü muhalefetsiz demokrasi olmaz. Demokrasiler, idealist kuruluşlar yani mevcuttan daha iyisini temenni eden vakıflar, sendikalar, dernekler ve medya ...projelerle istikbale hazırlanmak zorundadırlar. İdealist muhalefet, uyanık şuuruyla " Yanlışa saparsan, seni kılıçlarımızla düzeltiriz..." ikazının, mazimizden gelen bir ses olduğunu bilirler ve bu sebeple halktan vekâlet alanların uykuları azalır...İşler daha murakabede,insaf ve adalet ölçüleri içinde cereyan eder. Demagoglara iş kalmaz...Türk Ocakları,Aydınlar Ocakları, Alperen Ocakları,Kültür Ocakları, Ülkü Ocakları...Türklüğün bütün çerağı yanan ocakları...Sonra...Vakıflar : Türk Edebiyatı Vakfı, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı, Eğit-Sen, Memur-Sen, Birlik Vakfı, Türk Dünyası Vakfı, Turan Vakfı, Hayrat Vakfı, Divan Edebiyatı Vakfı ve daha nice millete ve memlekete hizmet eden vakıflar, "Vakfetmeninin Peygamberce ve Yesevice dualı İslamî köklerine bağlı müesseseler"in, ocakların, has niyetle kurulmuş derneklerin, Halkevlerinin ,Eğitim kuruluşlarının hepsinin davası daim olsun..Yeter ki ayırıcı olmasın,birleştirici olsun.Demokrasiye ve çok sesli millî zenginliğimize, asırlardan günümüze ve yarına ses getiren Türk-İslam-Muasır Medeniyetimize yakışır olsun... Bütün Türklerin ve İslamların devletleri; "devlet-i ebed-müddet" olsun ..Allah onları ebediyete, Kıyamete kadar korusun. Dede Korkut diliyle ; "Hiç birinin atının ayağı büdürmesin...", "Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe..." kimse bu millete ve ümmete kastedemesin, İslam âlemi ve insanlığın masum kişileri de bu duadan nasibini alsın..."Hanım hey !"

27 Mart 2015  · BU GÜN 27 MART, DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ...

Fakat gerçekler tiyatroya benzemiyor..Yine kaşlarımız çatılıyor : Yunan deniz komandoları bir askerî törende ;" Rüyamız şudur, İstanbul'a girelim..."diye slogan atarak yürümüşler..Tarihte rüyaları hep kâbusa dönmüştür...Fakat rüyalarından hiç vazgeçmediler...Düşündürücü...İran da laf atıp duruyor, kabarıyor.tarih boyunca dersini aldığı gibi onlar da hiç vazgeçmediler..O da düşündürücü...Kuzeydekiler, Türk sarayının bulunduğu Kırım'daki alanda buz dansı pisti ve tesisi yapıyorlar..Aramız tarih boyunca hiç ısınmadı,hep buz gibi.. o da düşündürücü..Güney malum; son bilgi, bir füze atıldı, topraklarımıza düştü,derin çukurlar açmış.."misliyle karşılık verildiği" ifade edildi...O daha da düşündürücü...doğumuzda, batımızda, kuzeyimizde, güneyimizde..Tarihte de böyleydi...sanılmasın ki barış var...Barışın adı var. Namık Kemal'in sözü unutulamaz :" Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah.."yani "barış istiyorsan savaşa hazır ol..." Allah bizimledir...

27 Mart 2015  · En önemli Bakanlıkta yıllarca bulunduğu halde, başarılı olduğuna dair kimsenin ittifak etmediği birisiTV konuşmasında üç cümlelik konuyu 33 cümleye kadar uzatarak "Himalayalar-Everest" benzetmeleriyle ,"Himalayalar olmazsa Everest olmaz.."gibi hiç tevazu nezaketi olmayan kelime manevralarıyla,sanırsınız ki Fatih'ten,Yavuz'dan Kanuni'den...bahsediyor...Dinleyicinin irfanı, sözün doğrusunu ayırd edecek durumdadır.Milletimiz çetin imtihan günlerinden geçiyor..Hayırlısı olsun..Soru yönelten zevat hakkında şimdilik susuyorum...

27 Mart 2015  · CNN-TÜRK kanalında; Taha AKYOL Bey'in ince bir dikkat ve titizlikle hazırladığı "1914-1915 Belgeseli"nin 3. Bölümünü seyrettik.Yine gerildik, şaşırdık, üzüldük..Bu bilgilere 50 yıl önce sahip olsaydım; daha şuurlu, daha çalışkan, daha tavizsiz olurdum.Bilhassa eski ve yeni öğrencilerimin ve arkadaşlarımın  bu proğramın, eski bölümlerini ve sonra gelecek bölümlerini takip etmeyi ihmal etmemesini hararetle tavsiye ederim efendim..

"ŞU SABİLER İÇİN YAŞAYACAKSINIZ !!!"

"Bir zamanlar Kıbrıs" dizisi gerçeğin ta kendisidir. O zamanın gazetelerine bakın, anlarsınız. Yakın ve uzak tarih, hem ders almak hem de yarına hazırlanmak için ibretlerle doludur. Balkan faciasında yaşanan katliam unutulamaz. Suriye ve Irak'ın başına gelenler asla tesadüf değildir, unutulamaz. Vatanlar çok çalışmakla ve ilimle korunur. Ordumuz her bakımdan güçlü olmalıdır. Üniversitelerimiz ilimle ve projelerle mücehhez olmalı, ekonomimiz sarsılmamalıdır. Tarih, ibretler aynasıdır. Her devirdeki şehitlerimizi rahmetle analım,dünü asla unutmayalım... Film bitince eleştirimi yapacaktım..Estetik açıdan çekim hataları ve dramatik mübalağalar var. Ses ile müzik ayarı gergin ve gürültülüdür.Ümit ederim ki diğer bölümlerde daha profesyonel çekimler vardır.Yoksa Ertuğrul'un karşısında mağlub olan ve neredeyse seyredilmeyen "Osman " dizisinin akıbetine uğrar ki temenni etmem..Mesela "Teşkilat" dizisi ustaca çekilmiş ve hemen tuttu..