Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan bütçede Meclis içinde çalışan personeller arasındaki gelir adaletsizliğini de buradan dile getirmek istiyorum. Kamu Denetçiliği Kurumunun esas görevlerinden birisi de şeffaf ve hesap verebilir bir idarenin oluşmasına katkı sağlamaktır. Sayın Milletvekilleri bizim de düşüncemiz ülkenin tüm kurumlarının şeffaf bir şekilde hesap verebilir durumda olmasıdır. Bunu iki sebeple isteriz, Birincisi vatandaşlık bağıyla bağlı olup yaşadığı ülkede halkın, olup biteni şeffaf olarak öğrenebilmesini bir hak olarak görmemiz, İkincisi ise yerli ya da yabancı yatırımcının güven ortamını sağlanmasının önemine olan inancımız. Ülkemizde maalesef özellikle varlık fonu ve bağlı şirketlerinde bu şeffaflık yerine, kanunlarla da korunan bir karanlığa doğru gidiyoruz. Hesap vermez ve incelenemez idareler, hem vatandaşı hem de yatırımcıyı endişe ve huzursuzluğa teşvik ediyor. Sayın Milletvekilleri Yaklaşık bir aydır komisyonlarda bütçe üzerine çalışıyoruz. Bu süreçte Sayıştay Raporlarından öğrendiklerimizin birkaçını kısaca hatırlatmak gerekirse, denetimi mümkün olan kurumlardan, RTÜK ün doğrudan teminle mal ve hizmet alım bütçesini iki kat aştığını öğrendik, Merkez Bankası'nın özel bir sigorta şirketine 29 milyon TL üzerinde para aktardığını öğrendik, 2004 yılındaki bir zimmet olayında tahsiline karar verilen 3.4 milyon dolarlık paranın o günkü kurdan hesaplanarak bugün devletin 20 milyon TL zarar uğratıldığını öğrendik, Milli Eğitim Bakanlığı ile bir banka arasında yapılan protokolle bakanlığa aktarılan 16 milyon TL'nin yaklaşık 2 milyon TL sinin hediyelik eşya alımına harcandığını öğrendik, Orman Genel Müdürlüğü'nün maden sahalarının kontrolünde eksik kaldığını ve bunun da ekolojik sisteme zarar verdiğini öğrendik, Rize'de yapılan Çay Çarşısı'nın kıyı kanununa aykırı olmasına rağmen yapıldığını öğrendik, Kamu Kurumlarından, ne tür ilişki içinde olduklarını bilmediğimiz, kar amacı gütmeyen kuruluşlara 6.5 milyar lira para aktarıldığını öğrendik, Ticaret Bakanlığı bütçesinden Turkaliti denilen destek programı çerçevesinde bir ayakkabı firmasına 22 milyon TL haksız destek sağlanmış olduğunu öğrendik. TÜİK'in enflasyon rakamları konusundaki becerisini kendi hesaplarını tutma konusunda da göstererek gelir gider işlemlerinde 4,7 milyon TL'lik hata yaptığını öğrendik, Bir inşaat şirketine Ovit Tünelinin yapımı sırasında hesaplanan bedelin bin katı kadar ödeme yapıldığını, yine aynı firmaya köprü ayağını belirlenen ölçüden daha kısa yapmasına rağmen tam bedelin ödendiğini öğrendik, Bu bilgilerimizin hepsini denetimi yapılabilen kurumların Sayıştay Raporlarından öğrendik. Bir de öğrenemediklerimiz var çünkü onlar denetimlerden muaf tutuluyorlar. Örneğin Varlık Fonunda ve fona bağlı şirketlerde de ne olup bittiğini tam olarak bilemiyoruz. Varlık Fonu hakkındaki bağımsız denetim raporlarının her yıl Ekim ayında meclise gelmesi gerekirken sürekli kaçırılıyor ya da gizleniyor. Varlık Fonu bünyesindeki şirketlerin kar zarar durumları muallakta. Varlık Fonu'nun denetlene bilirliği muallakta. Damat Bakan istifa etti, yönetim kadrosu muallakta. Varlık Fonunun amacı bile muallakta. Dış Ticaret fazlası veren devletlerde bu tip fonların kurulması elbette ülkeye katma değer sağlar. Ancak bizim gibi sermaye birikiminin olmadığı, dış borca dayalı bir ekonomi sisteminin sürekli hale geldiği bir ülkede fonun sağlayacağı bir katkıdan söz etmek elbette mümkün olamazdı ve olamadı da... Öyle bir yapı kurulmuş ki denetimini bağımsız şirketler yapar, raporlar her yıl Ekim ayında meclise gelir diyorsunuz Muhalefet Milletvekilleri raporlar hakkında o kadar önerge verdiler. Ama 5 aydır hiçbir vekil cevap alamadı. Çünkü rapor yok. Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenir diyoruz; Varlık Fonu'nun Başkanı aynı zamanda Devlet Denetleme Kurulu üyelerini de atayan kişi yani Sayın Cumhurbaşkanı.. Fona bağlanan şirketler zarar ediyor, ÇAYKUR'un durumu ortada, THY'nin borcu yüzde 107, TCDD'nin borcu yüzde 350, Kayseri Şekerin borcu yüzde 297 artmış durumdadır. Sayın Milletvekilleri, Denetimden muaf tutulan, şeffaf bir şekilde yönetilmeyen, Kaynaklarını ve bütçesini neresi olduğu bilinmeyen yerlere aktaran kurumlarda oluşan şaibelere millet nezdinde engel olamazsınız. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in parti politikalarımızdan birisi olarak öngördüğü yapıcı muhalefet anlayışımızın bir gereği olarak sizleri uyarmak istiyorum. Hal ve gidişatınız iyi değil, yanlışlığa ortak oluyorsunuz, milletin verdiği yetkiyi milletin lehine kullanmıyorsunuz. Sayın Milletvekilleri Bakın işte yeni gündem Borsa İstanbul'un satışı... Muhalefet olarak bizler diyoruz ki; halktan saklamak suretiyle bir satış yapılmış, sonu belli olmayan bir maceraya adım atılmıştır. İktidar olarak sizler de diyorsunuz ki "şu zor pandemi günlerinde bile Borsa İstanbul'un satışı büyük bir başarı olarak görülmelidir." Yahu bu bile bizlere şeffaf bir yönetimin ne kadar elzem olduğunu anlatmıyor mu? Bir şirket satışında bile bu kadar aykırı fikirlerin doğması sizce normal mi? Değerli Milletvekilleri; Devlet gizliliğini gerektiren kurumlar haricindeki tüm kurum kuruluş ve yapıların denetimi, tereddütte mahal vermeyecek şekilde kesin ve şeffaf olarak düzenlenmeli ve vatandaşla paylaşılmalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkan tablo maalesef bugün yaşadığımız belirsizlikleri meydana getirecek daha da kötüsü vatandaşın devlete ve devletin kurumlarına olan inancını ve güvenini temelden sarsacaktır. Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri; Hepimiz farkındayız. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadı. Sistem vatandaşa daha hızlı, etkili ve istikrarlı bir karar alma mekanizması kurularak bürokratik engellerin aşılacağını vaat ederek kuruldu. Ancak durum hiç de öyle olmadı. Tekrar tekrar değişen kararnameler, bakana ulaşıp halkın sorunlarını anlatamayan milletvekilleri, Bütün yetkilerin tek elde toplandığı bir yönetim şekli, Kaybolan erkler hiyerarşisi, Eski hantal bürokrasinin yerine gelen saray danışman bürokrasisi Maalesef sorunların temeli haline geldi. Demokratik taleplerini dile getirdiğinde bile toplumu linç eden bir yapı doğdu. Etiketlemelerle toplum dinamizmi pasifize edildi. Şimdi gelinen noktada anketlere bakıyoruz da halkın büyük çoğunluğu bu sistemden rahatsız. Dün vaat edilen hiçbir şey bugün hayata geçirilemedi. Halk yoksulluğa ve vergi yüküne mahkum edildi. Temel ihtiyaç maddelerinin dahi ateş pahası olduğu bir dönemde bütçeyi görüşüyoruz. Sistemin tek kişiye yüklediği erk sebebiyle denetim mekanizmasının tam olarak işletilemediğini sadece biz mi görüyoruz? Sizler bu durumdan rahatsız değil misiniz? Sayın Milletvekilleri, Kurumsal denetimi tam anlamıyla yapılamayan, Denetimin yapıldığı alanlarda ise yargılama süreci düzgün işletilemeyen, Millete hesap vermekten uzak, Şaibe barındıran, Yatırımcıyı korkutan, Güven vermeyen bir bütçe üzerine çalışıyoruz. Değerli Milletvekilleri; Hepimiz karar verirken gelecek nesillerimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi düşünmek zorundayız. Vicdanınızla baş başa kaldığınızda hepinizin bu denetimsiz ve kontrolsüz yapıdan rahatsız olduğunuza olan inancımla Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.