59Haber mikrofonlarına konuşan Taşçı:

Türk Devletleri teşkilatını destekliyoruz, öncelikle onu söyleyeyim. Şimdi ben biliyorsunuz meslek olarak gazeteciyim. Şimdi gazeteci olduğum dönemde de şeyden itibaren yani öncesinde biliyorsunuz Türk Dili Konuşan Devletler İşbirliğiydi aslında, o zaman da bunun Türk devletleri teşkilatı olması için çok mücadele etmiştik. Doğrusu oydu. Bir yanlıştan dönüldü, bunu takdirle karşılıyoruz.

Haber: Fatih ERGE

KKTC , TÜRKMENİSTAN ve MACARİSTAN TAM ÜYE YAPILMALI

Ama şöyle de bir şeyimiz var, sancımız var. Mesela, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hala gözle gözlemci de yeni gözlemci olması, mesela derhal üye yapılması, Türkmenistan'ın derhal üye yapılması, Macaristan'ın üye yapılması yani bunları zorlayacağız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili yani Türk devletleri nezdinde yani sadece teşkilat nezdinde teşkilat olumlu bir adım attı zaten. Ama Türk devletlerinin tamamının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi olarak tanıması için çaba sarf edeceğiz. Burada Türk dünyasının âli menfaatlerini diğer bölgesel ittifaklarının önünde tutmak zorunda bütün Türk Devletleri. Biz nasıl tutuyorsak, diğerleri de yani Azerbaycan'ın başına bir şey geldiğinde Türk Devletleri teşkilatı açıklama yapan son kuruluşlardan bir tanesi olmamalı mesela. Dolayısıyla şimdi burada biraz daha tabii o iklimle de ilgili onların daha rahat, kendilerini ifade edebilecekleri bir iklim oluşmasına çalışacağız.

YURT DIŞI TÜRK TOPLULUKLARININ ŞUBELERİNİ TEKİRDAĞ’A KAZANDIRACAĞIZ

Şimdi şöyle bir şey onlar biliyorsunuz yurtdışı Türk toplulukları Bakanlığa bağlı hizmet veriyor. Dolayısıyla şimdi orada şubeleşmeye teknik olarak mümkün değil, şu anda şubeleşmiyorlar. Yani hiçbir yerde diğer iller de vardı, Tekirdağ’da yok gibi bir durum yok. Yani Kültür Bakanlığının temsilcilikleri bünyesinde temsil ediliyorlar. Özellik olarak şubeleşmeye giderlerse ilk talip olacak illerden bir tanesi oluruz. TÜRKSOY için de aynı şey söz konusu. Onlar da işte Ankara merkezli ve Türk dünyasında üye ülkelerle çalışan bir topluluk ama dolayısıyla dediğim gibi şubeleşmeye yani resmi anlamda şubeleşmeye gittiklerinde ilk talip olacakları illerden biri oluruz.

Çok da severek, ben buna vesile olmak isterim. Parçası olmayı çok isterim. Sonraki faaliyetlerini de ama hep şunu söylüyorum ben yani bütün her konudaki bütün röportajlarda biz cumhurbaşkanlığı sistemini değiştirmeden, yani düz vekil olarak meclise gidersek kürsüde konuşuyor oluruz. Ama bizim bütün bunları yani kendi gönlümüzden geçenleri vaat ettiklerimizi bizden talep edilenleri yapabilmemiz için Cumhurbaşkanlığı Sistemini parlamenter sisteme çevirmiş olmamız gerekiyor. Çünkü meclisin şu an işlevi yok. Dediklerinizi zorlayıcı işlevi de yok. Dolayısıyla biz milletvekili olarak kendi ilimizin de taleplerini, talepleri doğrultusunda sonuç alacak çalışma yapabilelim mecliste.

BİZ DE SOYKIRIM MAĞDURLARIYIZ

Çok acıklı bir yere konumlandırıyorum aslında. Çünkü Türk dünyası deyince genel yani 90% insanların aklına şey geliyor tabii, Türkiye'nin doğusunda Kuzey Kafkaslardan itibaren doğuya doğru uzanan bir hat geliyor. Halbuki Rumeli, Balkanlar gerçeğimiz var. Tekirdağ’ı bir kere Evladı Fatihan olarak tabii ki konumlandırıyorum. Burada şöyle bir talihsizlik var yani, mezalim deyince dediğim gibi hep Doğu Anadolu'da yaşayan bizim işte Kafkaslardan göçen vatandaşlarımızın yaşadıkları ya da hala işte Azerbaycan'da Kafkasya coğrafyasında, hatta Doğu Türkistan'a kadar oralarda yaşayan soydaşlarımızın dramları geliyor herkesin aklına.

Çünkü bütün işte programlar, tartışmalar, kitaplar, her şey bunun üzerinden bugüne kadar yapıldı. Halbuki biz de ciddi anlamda mezalim yaşamış bir coğrafyanın evlatları torunlarıyız benim anneannemler dedemler de işte Makedonya Geyveli şimdiki, o günkü Selanik sınırları içinde olan ama bugün Makedonya'da kalan artık tam sınır bölgesinde, oradan göçen bir aile. Dolayısıyla üç defa mübadele yaşamış bir toplumdan bahsediyoruz. Ve bu üç mübadele sırasında farklı farklı acılar yaşamış bir toplum ve aslında diğer mezalim mağdurlarından farklı olarak yani biz bunları bu topraklarda yani Tekirdağ'da, Edirne'de Kırklareli’de, Çanakkale'de yaşamadık. Geldiğimiz yerlerde yaşadık ve oradan her şeyimizi bırakarak geldik. Burada bize ne verilirse onunla yetinmek durumunda kaldık. Diğer bölgelerinde Türkiye'nin çok ağır soykırım bence Türk soykırımıdır yapılanlar yaşandı ama sonucunda ne oldu? İşgalci kuvvetleri biz def ettik. Onlar yine topraklarında evlerinde, yurtlarında yaşamaya devam ettiler. Bizim için böyle bir şey söz konusu değil. Yani bizim hala kalbimizin bir yarısı orada. Şimdi dolayısıyla hem bu bağın çok öne çıkarıldığı, hem o Türk dünyası algısının içine Rumeli’nin işte Balkanların da tam olarak tam manasıyla hak ettiği gibi yerleştirilebildiği bir mücadeleyi vermeyi çok isterim.

Çünkü gerçekten çok büyük acılar var ve hiçbiri şey değil yani bizim işte anneannelerimizden, dedelerimizden dinlediğimiz, belki küçük böyle o zaman daha ilkel cihazlara kaydettiğimiz anılar, hatıralar var ama gerçek dünyayı ayağa kaldıracak hikayeler var ama hiçbiri ne kitaplaştırıldı işte belgeselleştirildi filme... Yani film olsa Oscar alır, öyle hikayeler var. Dolayısıyla dediğim gibi ben öyle bir mücadelenin parçası olmak isterim. Tekirdağ’da biraz bu anlamda böyle hakkı yanlış demeyeyim öyle bir hak meselesi söz konusu olamaz acı yarıştıracak durumumuz değil çünkü dediğim gibi Doğu Anadolu’da ciddi bir soykırım yaşadı bu ülkenin vatandaşları. Ama biz de soykırım mağdurlarıyız. Bunu da biraz daha yüksek sesle dillendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz

Çünkü biliyorsunuz çeşitli dönemlerde çeşitli siyasiler tarafından ağır hakaretlere maruz kalıyoruz. Dolayısıyla bunun önüne geçecek olan o şeyi o kimlik tespitinin tescilini yapmamız gerekiyor.

Editör: Fatih ERGE