19 Ocak 2020  ·  / Dört yıl önce, 2016’da, burada, şimdi hatırlayamadığım kim bilir hangi sebeple ve kimleri kastederek aşağıdaki yorumu yazmışım.

Yanlış da değil...Düşüneyim diye tekrar paylaştım. Kış ortasında neler düşünmüşüm kim bilir. Hafıza bazen 40 yıl önceyi hatırlar da 4 yıl önceyi hatırlamaz: Çok yönlü düşünce ve fikir hürriyeti, her aklın kaldırabileceği bir sorumluluk değildir. Haddini aşanlar ve başkalarının sazını çalanlar bir gün mahçubiyetten kızararan yüzleriyle pişmanlığa bile fırsat bulamadan en müsait zamanda kendilerini kabul edecek ecanibe / yabancılara can atacaklardır. İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Fakat biz onları asla unutmayacağız. Dalkavuk ve destekçilerini de... Onlar karanlıkta ışık olduklarını sananlardır, merhum Ziya Paşa'nın Terkib-i Bent'te anlattıklarıdır...Anlayan anlar...A.Nihat Asya ne kadar haklıymış meğerse :"Onlar, gülden anlamaz, dikenden anlar!..." 19 Ocak 2016

19 Ocak 2020  · Doğru söze ne denir ? Bütün ömrüm böyle geçti. Hep hata yaptım, neden sonra anladım da adım adım düzelmeye çalıştım. Dostlara diyorum ki "Beni bulunduğum mütevazı yere hatalarım getirmiştir..."Düşe kalka, yanıla öğrene, güle ağlaya, hayretten hayrete , konuşmaktan ziyade susa düşüne yürüdüm. Bir de arkama baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim. Hiç olmazsa gidecek yolu bulmuşum. Allah doğru yoldan ayırmasın ve bizi nefsimizin oyuncağı yapmasın..Tevazu tevazu tevazu...

19 Ocak2023 / TRT 1'in yeni dizisi AL SANCAK'tan pırıl pırıl bir cümle:

* Çocuk deyip geçme, gün gelir vatanı kurtarır !...

18 Ocak 2021  · UYANIŞ-BÜYÜK SELÇUKLU, doludizgin gidiyor.

18 Ocak 2021'deki bölümden can yakan cümleler :* İslam'ın öz mayasıyla yoğrulan bu toprakları bizim elimizle koru yarabbi, bizi mahcup etme ( Melikşah ) * İhanetin yargısı olmaz, infazı olur ( Melikşah ) * Allah sizi yolda bir, kardaşlıkta bir eylesin,

yürekleriniz kavi, pusatlarınız keskin olsun... * Devletin esası, Allah'ın davası üzerine kuruludur. Devlete taarruz etmenin cezası ölümdür... * Haçlı belası da Batınî belası da çığırından çıktı. Gayrı biz de büyük harekâta girip üzerlerine bir kasırga gibi gideceğiz..

* Gök girsin, kızıl çıksın !...* Hakikatli yiğitler görevden alınsalar bile  gayretlerine devam etmelidirler. * Tehlikenin nereden ne vakit geleceği belli olmaz.. * Dilin kadar elin de maharetli olsaydı, talime lüzum kalmazdı.  * Doğmuş veya doğmamış olsu

17 Ocak 2018 / Şu TRT 1'de tekraren yayına giren "BÖYLE BİTMESİN" aile dizisinin yeni bölümleri neden çekilmez ? Başarılı diye mi ?Sabah bunlardan birini daha üzülerek, gerilerek,düşünerek yeniden seyrettim..Böyle seviyeli filmler çok önemlidir.Okullarda ders olacak kadar önemlidir. Adı üzerinde "aile" ile ilgili. "Birileri, cemiyetimizi uyanık tutacak, kendine getirecek hassas konuların işlendiği filmleri engelliyor olabilir mi ? Birileri de bazı özel kanallarda "çekirdek" niyetine güya çevrilivermiş vasat altı filmleri veya zavallı eğlence proğramlarını destekliyor olabilir mi ?" diye sormayacak mıyız ? "Şu "reyting" dedikleri saçmalığı çözmenin yolu, kendimize yakışmayacak ekran zaaflarına düşmeden kanal değiştirmek değil midir ? şeklinde tekliflerde bulunmayacak ve fikir beyan etmeyecek miyiz ?

Bu vesileyle ilgili dizinin,"BÖYLE BİTMESİN"in hazırlanmasında rolü olan başta "TAŞDİKEN"ler olmak üzere bütün kadroyu tebrik ediyorum.

·         Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı ilk defa 1968’de görmüştüm. Biz  Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfı-Lise Son-da okurken 1968'de Aksaray'da geçitler yapılmadan önce Kilim Pastanesinin yanında Petevniyal Lisesinin karşısındaki kocaman KİTAP yazan, kapısına büyükçe bir kartonda herhalde her hafta değişen bir şiir astığı dükkânının dışından kendisini merakla seyrederdik. İlk defa önemli bir şair görüyorduk. Sonraki yıllarda kitap fuarlarında gördük.Fakat şairliğine bütün saygı ve sevgime rağmen "VARLIK"ta yayınlanan " Çıkmak için o alçaklıktan dışarı / Subaylık giysilerimi yaktım" mısralarına çok kızmış ve Türk Edebiyatı Dergisinde sert bir eleştiri yazmıştım 1973'te. O zamanki "ben" , Dağlarca'nın Marksist Allende'nin bir darbe ile devrilmesine ağıt yakmasını şairane bulmamıştım. Geçen asrın en önemli ve değerli şairleri arasındadır...Saygı sınırları içinde herkes eleştirilebilmelidir. Fazıl Hüsnü milli bir değerimizdir. Değerli hemşehrimiz Cahit Külebi de son yıllarında bize tuhaf gelen şeyler söyledi ama Türk şiiri asla ondan vazgeçemez. Hepsinin ruhları şad olsun .

7 Ocak 2012  · Hürrem Sultan ile Kanunî' nin oğlu Sarı Selim' in beytindeki inceliğe bakınız. Sarışınlık anadan, şiir cevheri Muhibbî' den geliyor olmalı. Diyor ki : " Biz, ayrılık bahçesinin alev nefesli bülbülüyüz. Sabah rüzgârı, bizim (hararetimiz altındaki gül bahçesinden) ancak ateşler içinde geçebilir...

" Biz, bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız,

Âteş kesilir, geçse sabâ, gülşenimizden..."

Birileri mütebessim, yüzüme gülümsüyor: "Sen hangi devirde yaşıyorsun ?" Ben de diyorum ki " Ya siz ! İnceliğin, hassasiyetin, felsefenin, tefekkürün..devri mi olurmuş ? Azıcık ince, vefâlı, hatıralara ve geçmişe bağlı, insaflı...olalım..Yazık olur insanlığımıza yazık...

Her ne hikmetse, bugün de aklıma hep beyitler geliyor .Mesela şu beyit, Yunus'un ;

" Derviş oldur kim , hırkada pinhân ola.."

mısraına ne kadar benzer. Diyor ki Neşatî :

" O derece dünyadan uzaklaşıp yükselerek O'nunla aynileştik, bir olduk, tek olduk, varlığımıızı sildik, kaybolduk ki ; pırıl pırıl, üzerine dünya tozu "mafiha" düşmemiş aynalarda gizlendik, sırrolduk.":

" Ettik o kadar ref'-i taayyün ki Neşâtî

Âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız.."

Ve A. Nihat Asya'nın' nın mısralarını hatırlayalım vefat yıldönümü hatırına. Hatırşinas olmalı değil mi, şu fani, aldatıcı oyalanma yerinde :

"Kapılar kalmasın kilitli, duvarlar kalmasın sağır...

Dilinde "ad"ım güzeldi, ey çocuk!

Beni bir daha çağır!..."

Ve şu rubaisinde Yahya Kemal' in tavsiyesini düşünelim :

"Çık, tayy-ı zaman et, açılır her perde, /Bir ömr geçir, istediğin her yerde..

Ben zamanımızdan hicret edip yaşadım,  / İstanbul'u fethettiğimiz günlerde.. "

Bu mısraların; yeni bilgiler, araştırmalar ve tekno-psikoloji ile paralellik arzeden tarafları olduğu düşünülebilir mi ?

7 Ocak 2012  ·  / Şairi kimdi, hatırlamıyorum. Güzel bir beyit geldi aklıma :

"Gelin, ey ehl-i hakikat, çıkalım dünyadan..

Gayr yerler görelim, özge safâlar sürelim..."

Yeni yetmeler için biraz daha sadeleştirilir / kıvamı azaltılır,sulandırılırsa demek ister ki :

" Ey gerçeğin sevgisine kapılanlar! Bulunduğunuz yerler ve hâllerle yetinmeyin. Kendinizden ve yerinizden uzaklaşın. Başka ne güzellikler var, bilseniz..Gönlünüzü ve ufkunuzu açacak neler..İşte o zaman ne kadarcık bildiğinizi anlarsınız..."

6 Ocak 2021  ·  Biz, yolumuzu şaşırmamak için, önceki on yılların,1940 öncesi doğan Rahmetlilerin; Nurettin Topçu, İbrahim Kafesoğlu, Peyami Safa, Ahmet Kabaklı, Arif Nihat Asya, Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Âkif, Ziya ökalp, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihal Atsız, Semiha Ayverdi, Nihat Sami Banarlı, Remzi Oğuz Arık, Fuat Köprülü, Orhan Şaik Gökyay, Tarık Buğra, İsmail Habip Sevük, Mehmet Kaplan, Osman Turan, O. Okay, M.Necmettin Hacıeminoğlu, Seyit Ahmet Arvasi, M. Niyazi Özdemir, Y.B.Bakiler.. gibi zekâ, ilim, irfan ve kalem ehlinin yürüdüğü ana caddede ilerliyoruz. N.Topçu der ki: “Bu büyük ruhî inkılabın yapılabilmesi için sade şöhretle saadeti düşünerek üniversiteye doçent, profesör olmaktan başka emelleri bulunmayan insanlar değil, köyde yaralı bereli, gübrelik içinde dolaşan daima muztarip olan ve kim olduklarını bilmediği bir takım efendilere uşak olmak istemeyen , büyük ecdadının tarihinden getirdiği zekâ kabiliyetlerini her gün toprağa gömen köylü çocuklarını insanlık için örnek alacak bir medeniyetin sahipleri haline getirmeyi ülkü edinen profesörler lazım.”

N. Topçu, Türkiye’nin Maarif Dâvası, 64

5 Ocak 2012  ·  /  İnsan beyninin, mânâlar âleminde, bu kadar yükü nasıl kaydedebildiğini, nasıl kaldırabildiğini düşünüyorum da hayretten hayrete düşüyorum... 

8 Ocak 2023  /  "Gönül Dağı" dizisinin dün akşamki bölümünde Ciritçi Abdullah'ın kendisiyle cebelleşmelerinden /cedelleşmelerinden

iki cümlecik yeter de artar bile :

* Nefis atıma söz geçiremez oldum...

* Kim nelerden vazgeçemezse onların kölesi olur...

8 Ocak 2015 / Anadolu Selçukluların ilk başkenti İznik, 1075 'te Malazgirt'ten 4 yıl sonra Kutalmışoğlu Süleyman Bey'in Türk milletine hediyesidir. İznik Gölü'nün ne kadar güzel olduğunu bin sene önce anlamış ve bu muhteşem tabiatın kenarına sevimli bir şehir kurmuşlar..Zaman zaman Haçlıların eline geçse de kader onu bize bırakmış..Kıymeti bilinmeli ... İznik’te, Fetihte bize yardım eden Kırgızların hatırasına Orhan Bey tarafından yaptırılan türbe ve yakın zamanlarda dikilen bir Kırgız savaşçısı heykeli de vardır... 

8 Ocak 2012  · / "Rüyâ" meselesinde yine Yahya Kemal'i dinleyelim. Tabloya bakınız. Dupduru, aydınlık,ayna gibi sular, sessiz akıyor. Kenarındaki serviler de âdetâ ona baka kalıyor.Rüyâ gibi bir manzara. Gül bahçeleri arasında sessiz ve toprağa meyilli akarsu bu güzelliği rüya sayıyor, karşısında duran güzelleri ve güzellikleri sanki hafızasına kaydediyor, o sevimli şırıldayışıyla gelene geçene anlatıyor : Ben kendi aynamda neler gördüm, dercesine söylene söylene akıyor ;okuyalım :

" Görmüş âyîne-i sâfında o serv-endâmı,

Cûy, gülşende, bu rüyâsını hâlâ söyler..."

Bu konuda Yahya Kemal’den başka; Tanpınar, Arif Nihat ve Necip Fazıl..ve diğerleri hangi şiirlerinde ne düşünüyor olabilirler acaba ? Çünkü bazı yorumlara göre "şiir, yarı rüyâ hâlidir." Yoksa, "İstanbul'un fethini gören Üsküdar'da "halkın uyanık gördüğü rüyâ" mı idi ? Hani hayat da bir rüyâ idi ? Nereye kadar...ve nasıl ?

9 Ocak 2018  · / SHOW TV'deki "Resimdeki Sevgili" filmi bana kendini seyrettirmeyi başardı Bizimkiler bu işi iyiden iyiye öğrendi.Tebrik etmeli..Senaryo, dil, sanatçılar önemlidir. Ardında, kültür, sermaye ve kadro vardır. 300 milyonluk Türk Dünyası, 2 milyarı bulan İslam Dünyası ve 8 milyarlık İnsanlık âlemine doğru giderken Holliwood'un Yahudi sermayesinin elinden bu imkânların bir kısmı neden alınmasın..? İstemek ve çalışmak yeter.. Şaheser uyanmıştır, hedefe doğru yönelmiştir. İnsanoğlunun filmlere konu olabilecek bin bir meselesi var. Ey senaryo yazarları nerelerdesiniz ?Hiss-i kable'l-vuku farz edin düşünce ve temennilerimi... Hayalden hakikate giden mesafe çok da uzun değildir. 

10 Ocak 2021 / Pof.Dr.A.Vefik ALP'i kaybetmişiz. MHP'nin rahmetli A.Türkeş dönemi kurmaylarındandı. Allah rahmet eylesin. İstanbullu onu anlasaydı ve iki dönem Belediye Başkanı yapabilseydi, bugünkü dikey İstanbul yerine nüfusu 10 milyonu aşmamış, bahçeli bir İstanbul görebilirdik. Milliyetçi, modern bir bilim adamıydı. Allah mekânını cennet eyleye...

10 Ocak 2018  · / Diriliş dizisinin101. bölümünde Uç beyi Ertuğrul, görelim ne söylemiş : * Alplerim, gayemiz Kızılelmadır. * Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün cihandır. * Gayret bizim, nusret / zafer, Allah'ındır.. *Cengi sadece cephede göğüs göğüse çarpışanlar değil arkada kalıp gayret edenler ,hatunlar da kazanır.* Ey düşmandan daha zalim ihanet ! Sana dünyayı dar edeceğim...* Anası Hayme Hatun ne demiş: * Evlatlarım, kutlu seferinizin nihayeti zafer olsun inşallah.* Ertuğrul oğlu Dündar ne demiş :

* Düşmanı Basat gibi ,zayıf yerinden vuracaksın.* Töre bilmeyenden er olmaz.

Bamsı Alp ne demiş :* Biz pusatlarımızı içimizdeki intikam ateşi ile biledik..

Ertuğrul Bey'in hatunu ne demiş : *Atın Düldül,kılıcın Zülfikar olsun beyim.Bu kılıcın bir ucu ilmi diğer ucu adaleti temsil eder. Atalarımız gittikleri yere ilmi ve adaleti götürürler

11 Ocak 2018  · Bu akşamki Babıali Enderun Sohbetlerinin eri, ereni, Fırat Kızıltuğ Beydi.

İki sat süren zevkli sohbetinden seçtiğimiz birkaç tesbiti dikkatlerinize sunuyor, bu seviyeli kültür programında emeği geçenleri başta Mehmet Nuri Yardım bey ile Menekşe Özkaya hanım olmak üzere tebrik ediyoruz...* Bizde ailenin ortak şarkıları yok.Tıpkı milletimizin birleşeceği on ortak kitabın olmaması gibi...Acı acı düşünülmelidir, çare aranmalıdır.* Musiki, eğitim meselesidir. Türkünüz yoksa ölürsünüz...* Türk musikisi, Türkçenin ikizidir...* Destanlarımız, söylenmiştir. Onlarda Türkçe vardır.* Melodinin ritmik bir zamanı vardır.* Dünyada hiçbir ses tek başına değildir,üstünde ve altında binlerce ses salkımları(armonikler) vardır.* Bir stadyum dolusu insan aynı resme saatlerce bakamaz ama o kalabalık aynı musikiyi heyecanla coşarak dinler.* Müzik, âşıkın aşkını, fâsıkın fıskını, âlimin de ilmini artırır, derler...

11 Ocak 2018  · Gençler, bizimkiler, sizinkiler, onlar.. Bu ülkenin aydınları...

Bu memleketin liselerinde, üniversitelerinde okuyanlar...Eğer Ahmet Hamdi TANPINAR'ın hiç olmazsa BEŞ ŞEHİR kitabını okumamışsanız, "Ben okumuş insanım..." demeyin. Şimdilik bu kadar.

Ben yeniden okuyup coştukça başka kitap adları vermeye devam ederim... İster okuyun ister okumayın...Hayat sizin. Öyle diyorlar ya...

12 Ocak 2021  ·  / ATEŞ HEKİMOĞLU, malum dizi filmde  tıbbî-felsefî tiratlarla, şakayla karışık, zekice kelime oyunlarıyla, sitem, kinaye, kara mizah ve dokundurmalarla diziyi tek başına sürüklüyor. Her alanın filozoflarına ve edebî kültürü yüksek şahsiyetlerine ihtiyaç var. Filmlerdeki kişilerin güzel ve zevkli Türkçeyle konuşturulması, evlerdeki tembel kutusunun seviyesini yükseltir. Mucizevi bir nimet olan bedenimizin, beynimizin ve ruhî sıhhatimizin kıymetini bilelim. Allah hepimizin sağlığını korusun.

Ben şöhret erbabını  tanımam..”Şöhret âfettir.” denilmiştir. Konu önemlidir.. Siyasî tesirler altında da kalmamaya çalışırım..Doğruya doğru.. Politika benim işim değil. Yapsaydım âlâsını yapmak isterdim.. Gündelik siyaset bana hafif geliyor. Biz; Rahmetli Erol Güngör'e, Mehmet Kaplan'a, Nurettin Topçu'ya, Cemil Meriç'e, Necip Fazıl'a, Kafesoğlu'na, Faruk Sümer'e, Hacıeminoğlu'na, Arvasi'ye, Turan Yazgan'a,  bizim neslin millî-İslamî ideal ve üslupları olan siyasî liderleri... Alpaslan Türkeş'e, Demirel'e, Özal'a, Erbakan'a... bilim ve kültür idealistleri; Ercilasun'a, Ayverdi'ye, Doksat'a, Kabaklı'ya, Serdengeçti'ye.. ve daha nicelerine göre, bizzat tanıyıp dinleyerek, kitaplarını okuyarak yetiştik...Sıradan siyaset bize az gelir azizim. Biz okuyan, düşünen, her bakımdan tetikte...bir nesiliz...Selamlarımla...

19 Ocak 2016  · / Ayvaz GÖKDEMİR’in  ruhu şad, mekânı cennet olsun..1975'te Öğretmen Okulları Genel Müdürü olduğunda yanlış hatırlamıyorsam 33 yaşındaydı ve çelik gibi çalışkan bir adamdı,ben o zaman 23 yaşındaydım ve Bakanlık'ta bir meselem için kendisini ziyaret etmiştim,asansöre beraber bindik, odasındaki kalabalık içinde birkaç dakika görüştükten sonra Arifiye Öğretmen Okulu'na geldim. Çünkü daha önce cahilane ve gayri âdilâne bir uygulama ile öncekiler beni Kütahya Öğretmen Okulundan Yozgat'ın, o zamanlar 3 bin nüfuslu, çamurlara mahkum edilmiş, nahiye gibi bir küçük ilçesi olan Çekerek'in iki sınıflı lisesine vermişlerdi güya..Oradan bile iki albay ve bir Vali nice başarılı genç yetişti öğrencilerimiz arasında...Rahmetli Ayvaz Bey bizim neslin efsanesiydi..Ruhu şad olsun...