GÖKHAN GÜLER

Tarih boyunca denizcilik ve ticaret yolları ülkeler için büyük bir öneme sahip olmuştur. İnsanoğlu geçmişten günümüze denizi gerek ulaşım, gerek ticaret, gerek avlanma, gerek güvenlik, gerekse daha birçok stratejik nedenlerden dolayı önemsemiştir. Dünyaya yön vermek isteyen aktörler, geçmişten günümüze deniz hâkimiyet teorisi çerçevesinde tüm denizlere dolayısı ile okyanuslara sahip çıkabilme mücadelesi içerisinde olmuşlardır? Barbaros Hayreddin Paşa ?Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur? demiştir. Tarih boyunca denizlere ve ticaret güzergâhlarına hâkim olmak isteyen bölgesel aktör ülkelerin ilk hedefi Akdeniz´de hâkimiyet kurabilme mücadelesi oluşturmuştur... Tarih boyunca dünyadaki birçok önemli değişim ve dönüşüm denizcilik sayesinde yaşanmıştır. Rönesans, Fransız İhtilali, İstanbul´un fethi, Yunanistan ve Rumların devletleşme süreçleri bunlardan sadece bir kaçıdır. Tarih boyunca denizcilik ve ticaret yolları için büyük mücadeleler verilmiştir. MÖ 264-146 yılları arasında Kartacalılar ile Romalılar, Akdeniz´in ve ticaret yollarının kontrolünü ellerinde bulundurabilmek için birbirleriyle savaşmışlardır. Kartacalılar ile Romalılar arasında yaşanan bu mücadele tarihe PÖN Savaşları olarak geçmiştir. MÖ 431-404 Yılları arasında ise Atina ile Sparta yine Akdeniz´in ve ticaret yollarının kontrolünü ellerinde bulundurabilmek için birbirleriyle savaşmışlardır. Atina ile Sparta arasında yaşanan bu mücadele de tarihe Peleponnes Savaşları olarak geçmiştir. Bu tarihi bilgilere kısaca değindikten sonra, denizcilik alanında yaşanan bir takım gelişmelerin Rönesans´a ve dolayısı ile dünyada yaşanan değişim ve dönüşümü ne şekilde yakından etkilediği konusuna kısaca değinmeye çalışacağım. Konuya geçmeden hemen önce kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta TESAM Genel Başkanı İlyas Bozkurt´un sanat ve Rönesans konusu ile alakalı olarak yapmış olduğu kısa bir konuşmasını videodan izleme şansım oldu. Sayın Bozkurt´un sanat ve Rönesans konusunda yapmış olduğu konuşma bana 2000´li yılların hemen başında Fransız İhtilali ve denizcilik konularına dikkat çekmeye yönelik olarak kaleme aldığım bir köşe yazımı hatırlattı. Bende bunun üzerinde Denizcilik, Rönesans ve Sanat başlıklı bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bu münasebetle söz konusu köşe yazımı yazmama vesile olan TESAM Genel Başkanı İlyas Bozkurt´a buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum? Bakınız, İtalya´da 1400´lerin başında Rönesans başladı. Hacılar Kudüs´e gidip gelmek için İtalya´nın Cenova ya da Venedik limanlarını kullandılar. Cenova ve Venedik limanındaki gemiler sürekli Kudüs´e Hacı taşımaya başladılar. Bu süreçte Cenova ve Venedik limanındaki gemi sahipleri ve denizciler ciddi manada sermaye birikimine sahip olmaya başladılar. Cenova ve Venedikli gemicilerin yaşadıkları şehir ise Floransa´dır. Floransa´da zaman içinde çok büyük zenginler ortaya çıkmaya başladı. Büyük köşkler, konaklar yapıyorlar. Parayı harcayacak yer bulamıyorlardı! Bunun nedeni ise Katolik Papalık makamıdır. O dönem Katolik Papalık her şeye karşı ve yasaklayıcıdır. Güzel bir kıyafet almak istense yasak geliyor. İnsanlar resim yaptırsalar, müzik dinleseler Papa hemen yasaklama getirip haram günah diyor. İtalya ortasından ikiye bölünmeye başlıyor. Katolik Papalık İtalya´nın Güneyi´nde yer alıyor.  İtalya´nın Güneyinde yaşayan halk fakir ve bağnaz. Buna karşın Kuzey İtalya´da yaşayan halk ise gün geçtikçe daha zenginleşiyor, dünyayı gezip görüyor ve Katolik Papalığa karşı bir takım eylemler içerisine girmeye başlıyorlar. İtalya´da bu süreç içerisinde Kuzey ve Güney arasında ciddi bir mücadele başlıyor. Katolik Papalığa karşı Kuzey İtalyalı Halk bunu açıktan başkaldırı yapamıyor. Çünkü Katolik Papalık devlet elinde düzenli güçlü bir ordu var. İsterse gelip Kuzey İtalyalı halkı yok edebilir. Bunun üzerine sanatla mesafe kat edilmeye çalışılıyor. Sanat yoluyla bu dönemde eleştiriler başlamıştır. Katolik Papalık resim yapmak haram diyor. Kuzey İtalya´daki zenginler para verip resimler yaptırıp evlerine asıyorlar. Katolik Papalık müzik haram diyor. Bunun üzerine Kuzey İtalya´daki zenginler hafta sonları evlerine sanatçıları getirerek müzikli danslı eğlenceler düzenliyorlar. Netice itibarı ile Papalık neye günah haram diyorsa Kuzey İtalyalı halk bunu sanat yoluyla protesto ediyor. Rönesans denen süreç aslında bu. Sanat yoluyla, müzikle şiirler Papalığı eleştiriyorlar. Şekspir kimdir? 1600´lerde İngiltere´de Rönesas´ın babası olarak nitelendirilmektedir. Şekspir, öyle bir tiyatro kurguluyor ki gelenekleri, aşiretleri, ağalık düzenini, bağnazlığı, kilisenin taassup anlayışını sorguluyor.  İşte böyle bir süreçte sanatla, tiyatroyla Katolik papalığın en başta kültüre, sanata ve bilme karşı baskıcı uygulamalarına karşı toplumsal uyanış ve direnişin gerçekleşmesini sağlamışlardır. Rönesans görüldüğü üzere sanatçılarla, tiyatrocu, ressam, müzisyen ve şairlerle yapılmıştır. Rönesans asker ve siyasetçilerle yapılmamıştır. Bu vesileyle hem denizciliği önemine değinmek hem de sanata ve sanatçıya ayrıca önem vermemiz gerektiği konusunun altını çizmek istedim. Sonuç itibarı ile günümüzde vatan denince eskisi gibi toprak parçası anlaşılmıyor. Günümüzde bilakis vatan deninde toprak(VATAN), deniz(MAVİ VATAN) ve hava sahası da(GÖK VATAN) anlaşılmaktadır. Türkiye ve KKTC´nin uzun yıllardır Mavi Vatan için verdiği mücadeleyi günümüzde hala daha inatla anlamamak için direnenlere öncelikle denizciliğin ne kadar önemli olduğu ile ilgili olarak yukarıda ifade etmeye çalıştığım konuları iyi niyetle araştırarak öğrenmeye davet etmek istiyorum? *** 11. yüzyılda yapılan askeri seferlerde Avrupa, Doğu medeniyetini ilk defa tanımış ve birçok şey öğrenmiştir. Endülüs Emeviler´i döneminde medeniyet Avrupa´yı etkisi altına almaya başlamıştır. Bu dönemde İslami âlimlerinin, bilim alanındaki birçok eseri çevrilmiş ve Avrupa´da bilimsel ve sosyal alanda köklü bir gelişim sağlanmıştır. Yeri gelmişken özellikle ifade etmek isterim ki madde kavramı Endülüs âlimlerinden öğrenilmiştir. Madde üzerine Nobel ödülü alan batılı bilim insanları bunu Endülüs âlimlerinin yazmış olduğu kitaplara borçlu olduklarını açık yüreklilikle birçok defa ifade etmişlerdir. Rönesans´ın ilk defa İtalya´da başlamasında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet´in büyük payı olduğu söylenir. Şöyle ki İstanbul´u fetheden Fatih Sultan Mehmet, isteyen bilim adamlarının Avrupa´nın herhangi bir ülkesine gitmelerine izin vermiştir. Bunun üzerine İtalya´ya giden birçok bilim adamı, Antik Yunan ve Helenistik Çağa ait birçok eseri tercüme etmiş ve böylece aydınlanmanın başlamasına bu şekilde katkı koydukları belirtilmektedir. Doğu ülkeleriyle çok sık ticaret yapan İtalyan gemiciler, bu ülkelerdeki zenginlik, refah, adalet ve nizam unsurlarını öğrenerek bu kavramaları ülkelerine kazandırmaları Rönesans Dönemi´nin başlamasına katkıda bulunmuştur. Pusulanın keşfi ile Coğrafi Keşifler için en önemli adımlar atılmıştır.