Hafta sonu Ankara’da İYİ Parti’nin olağan kongresi vardı. Genel Başkan Meral Akşener, seçimde yaşanan yenilgi sonrasında olağanüstü kongre kararı aldı. “Özü başına, hür ve müstakil yarışma” kararı maalesef başarısızlıkla sonuçlandı. Sayın Akşener bu riskli kararı alırken aslında birçok siyaset bilimcinin yaptığı analiz ve yorumların tümüne gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış olamaz. Benim yazılarımı  okuma imkanınız olmuşsa, çok net ve çok açık bir biçimde sonucun hüsran olacağını yazdığımı da hatırlarsınız.

O zaman şöyle bir çıkarımda bulunmamız yanlış olmaz: Deneyimli bir siyasetçi olarak gördüğüm Meral Akşener partiyi bilerek, isteyerek bu kadere razı etti. Ne yapmak istediğini tam olarak çözmüş değiliz. Fakat veda konuşmasında kendisinin de ifade ettiği bazı iftira(!) ve  parasal şaibelerin hiçbirine cevap vermeden kürsüden ayrıldı. Beklerdim ki asıl “Topuklu Efe“ tavrı burada gerekliydi, olmadı. Oysa bu ithamları yapanlar partinin etkili ve yetkili isimleri, onun yol arkadaşlarıydı.Bu konular yeterince aydınlatılırsa sayın Akşener’in seçim öncesinde yaşadığı ve partisine yaşattığı savrulmayı da daha iyi anlayabiliriz.

Yalnız şunu da altını çizerek söylemeliyim ki; bedel ödemek onurlu bir insan davranışıdır. İYİ Parti yeni bir parti olmasına rağmen Genel Başkan, başarısızlığın sorumluluğunu üstlenerek bedel ödeme vaadini yerine getirmiş, makam koltuğunu kendi isteğiyle terketmiştir. Şark toplumlarında ve ülkemizin siyasi geleneklerinde pek görmeye alışık olmadığımız soylu bir davranıştır bu. Çünkü bizde kamu kurumları aile şirketi gibi yönetilir, makamlar evladiyeliktir. İsterse partisini tabela partisi haline düşürmüş olsun, herhangi bir liderin utanıp istifa ettiğine kaç tane örnek bulabilirsiniz?

Akşener’e bu nedenle teşekkür etmeliyiz. Çünkü ondan önce bu tavrı alması ve istifa edip gitmesi gereken kerameti kendinden menkul o kadar çok başkan varken onun bırakması, demokrasimiz için de bir ümit ışığıdır.

Kongre olağanüstüydü ama adaylar olağan ve bilinen, beklenen isimlerdi. Üçü de Ülkü Ocakları’nın ruh ikliminde yetişmiş dava adamlarıydı.Kongre salonunda yan yana ,seçim sonrasında el eleydiler. Olağanüstü ve üstelik hemen seçim sonrasında yapılan acil bir kongre olmasına rağmen üç , hatta dört adayın çıkması İYİ Parti’nin geleceği açısından olumlu ve heyecan vericidir. Mesele, bu umudu yarınlara taşıyabilecek kadroyu yeniden kurabilmektir.

Hem Koray Aydın, hem Musavat Dervişoğlu bana yakın yaşta ve MHP’nin şanlı tarihinde birlikte mücadele ettiğimiz, efsane olmuş yiğit dava adamlarıdır. Aydın Trabzon’lu, Dervişoğlu Ordu Fatsa doğumludur.Tolga Akalın Edirne’lidir, hemşehrimdir. Fikri donanımı yüksek, hitabeti etkileyici , mücadele azmi güçlü kardeşimdir. Yani benim için üçü de birer değerdir. Yanlışları yok mudur, hataları olmamış mıdır?  Hangimiz ne kadar mükemmeliz ki? Gün, onları konuşmanın günü değildir. Gün, bir ve beraber olma günüdür. Çünkü İYİ Parti demokrasimiz için tarihi bir görev üstlenmiş, halkımız ve demokrasimiz için can suyu olmuştur.

Esas soru şudur: Yiğit düştüğü yerden ne zaman ve nasıl kalkacaktır? İstifalar ne zaman bitecek, küskünler veya küstürülenler ne zaman yuvaya döndürülecektir? İYİ Parti kuruluş amaçlarını yeniden hatırlamalı, fabrika ayarlarına geri dönmelidir. İYİ Parti kendini merkezde konumlandırmalı,milliyetçi demokrat kimliği önceleyerek, tahrip edilen demokrasimizi onarmak ve yeniden inşa etmek için hemen çalışmalara başlamalıdır. Parti içi mücadeleler ve ego savaşları partiler için zaman ve enerji kaybıdır.

Genel Başkanlık yarışını Musavat Dervişoğlu kazanmıştır. Babası bir hukukçudur. Musavat eşitlik demektir. Dervişoğlu’nun  iki kardeşi daha vardır. Onların isimleri de; Adalet ve Hürriyet’tir. Sayın Dervişoğlu’nun parti üst kurullarını ve çalışma arkadaşlarını belirlerken gözeteceği ilkeler de bunlar olmalıdır. Siyaset adamları siyasetimizin dilini de kirlettiler bu iktidar döneminde. Millet artık bağırıp çağıranlara, hakaret ve iftiralarla huzurumuzu bozanlara güvenmiyor ve oy vermiyor. Bize halkın içinde olan, halkın dertlerine çözüm üreten, aldanmayan ve aldatmayan, gösterişe ve şatafata tamah etmeyen derviş gönüllü liderler gerek.

Nasılsın diye sorulduğunda, “ iyiyim” diye cevap veririz genellikle. İYİ’lerin kaderi de İYİ olur inşallah. Yeniden bir hayal kırıklığı yaşamak da İYİ bir şey değil vesselam.

...