Tekirdağ Yeni Lezzetlerin Üssü Oluyor

Abone Ol

Bir ülkenin kaderi bazen küresel krizlerle çizilir…
Bazen de “Bu akşam nerede ne yiyelim?” sorusuyla.

Kabul edelim; dünyada savaşlar, enflasyon, iklim krizi varken bu soru küçük görünebilir.
Ama hayat tam da burada başlıyor.
İnsan bazen bir tabak yemekte tutunur hayata.

Kaliteli yemek, insanı evinden çıkarır.
Sokaklara döker.
Masaya oturtur.
Sohbet ettirir.
Hatta bazen kilometrelerce yol yaptırır.

Bu yüzden gastronomi dediğimiz şey, sadece mide işi değildir.
Şehir meselesidir.
Kültürdür.
Ekonomidir.
Kimliktir.

Hatay bunu yaptı.
Gaziantep yaptı.
Adana yaptı.
Afyon yaptı.
Tokat, Çorum son yıllarda ciddi yol aldı.

Ve evet…
Artık Tekirdağ da “sadece köfte” şehrinden ibaret değil.

Uzun yıllar aynı döngünün içindeydik.
Köfte…
Kebap…
Bir de üstüne aynı mezeler.
İyiydi ama yetmiyordu.

Şimdi tablo değişiyor.

Süleymanpaşa Atatürk Mahallesi’nde açılan Köz Tat Çöp Şiş mesela…
12 gün marine edilen et.
Çöp şişte, ızgarada, sabırla pişiriliyor.
Yanında fırınlanmış sarımsak, yoğurtlu ve patlıcan ezmesi, mevsim salatası.
Her biri “ben de buradayım” diyor.
Sessiz ama iddialı.

Aynı bölgede Kanatçı Gürhan…
Tavuk kanadı ikiye ayrılıyor, şişe diziliyor.
Izgarada tam kararında.
Ekmek tavuk yağıyla kızartılıyor, baharatlanıyor.
Salata desen, ayrı bir hikâye.
Yiyorsun, durmak istemiyorsun.

Bir sokak ötesinde Kavurmacı Berkay…
Kavurmadan hamburger yapan bir kafa.
Kendi fırınında ekmek.
İçinde özel soslarla harmanlanmış kavurma.
Risk almış.
Ama kazanmış.

Zırhta Kebap Fatih Usta…
Et zırhta hazırlanıyor.
Kebapta farklı bir dokunuş.
Meze çeşitleriyle işi başka bir noktaya taşıyor.

Değirmenaltı’nda Balkan Çorbacısı…
Hindi çorbası, Meksika usulü nohut, mantı…
“Çorba basit yemektir” diyenleri utandırıyor.

Selimiye Ciğercisi…
Edirne’yle yarışır.
Hafif çıtır, tam kıvam.
Tek kelimeyle: muhteşem.

Ve burada özellikle bir parantez açıyorum.

Alper Çokyürüyen…

Bu şehrin gastronomideki en önemli isimlerinden biri.
Sadece ciğer yapan biri değil.
Bir fikirle mücadele eden biri.

Lezzet sokağı hayali var.
Tekirdağ için hayali var.
Durmuyor.
Çalışıyor.
Risk alıyor.
Taşın altına elini değil, gövdesini koyuyor.

Böyle insanlar tesadüf değildir.
Böyle insanlar desteklenmezse şehirler yerinde sayar.

Tekirdağ bugün küçük ama kıymetli bir eşikte.
Bu lezzetler çoğalırsa…
Bu cesaret desteklenirse…
Bu girişimciler yalnız bırakılmazsa…

Belki bir gün birileri şunu diyecek:
“Tekirdağ’a gidelim…
Ne yiyelim diye değil,
Ne yiyeceğimizi bildiğimiz için.”

İşte o gün, bu şehir kazanır.