Temmuz 2025 / Şeyh Galib merhum, Hüsn ü Aşk’da “Giydikleri âftâb-ı temmuz / İçtikleri şûle-i şûle-i cihân-sûz “ mısralarıyla aşk derdinin herkesin kârı olmadığını düşündürüyordu. Hem bu garabetler âleminde “Benî Mahabbet Kabilesi” ni nereden bulacağız ki ? Ormanlarımız her yaz cayır cayır yanarken içteki yangınları kim kime nasıl anlatacak. Geçmiş ola. İnsanoğlu her menfi gibi görünen gelişmelere rağmen gelecek yanan gönüllere su serpecek çarelere baş vurmaktan vazgeçmemişti. “Ola ki rahmet kıla ol Padişah / Ol kerîm ü ol rahîm ü ol İlah…” Ümit, temenni ve dua ediyoruz ki uzak olmayan bir istikbalde, mazlum ve masumların acıları diner… Yazın sonu hazan olsa da kışın sonu bahardır inşallah…
Haziran 2025 / İçimden tanıdık bir ses, çatık kaşlarıyla yarı müstehzi soruyor :
"Ey güzelim Türk kardeşlerim ! Adamlar şöyle yapmış böyle yapmış, vay hainler derken, bizim dedelerimiz ne yapıyordu ? Hadi gençler cephelerde gazi ve şehit oluyordu da olgun ve ileri yaştakiler bütün diğer işleri niçin elin oğluna bırakmışlar ki ?" diye de sormayalım mı ? Hem de nalına mıhına sert bir üslupla kendimize hesap sormazsak yarınımız gölgelenir...Vesselam...
Haziran 2024 / "TRT1'de "NOSTALJİ KUŞAĞI"ndaki, senaryosunu, öğrenciliğimde tanıyıp dinlediğim Ali YÖRÜK beyin yazdığı, "TÜRKMEN DÜĞÜNÜ'nü niye seyretmediniz ki ? Siz kendinize ne zaman geleceksiniz ey gafiller ?" diye soruyordu bir arkadaş. Ben de "Görünüşe aldananlar uyanır ama geç uyanır. İnşallah o zaman , atı alan Üsküdar'ı geçmemiş olur." dedim.. Hayırlısı olsun inşallah..
Haziran 2019 / Dün İkindi Vaktinde Büyük Çamlıca Camiini gördük gezdik..Hayırlı uğurlu olsun.. İçi çok güzeldi.. Osmanlı mimarisi eda ve havası yakışmış. Ancak dışı sert, yorucu, keskin hatlı geldi bize. Düz ayak olmaması, kule mimarisini andırması, kat kat çıkana kadar nefes nefese bırakması, dışarda gölgelenecek yer olmaması, şakırdayan su seslerinin ihmal edilmesi, çevre düzenlemesinin neredeyse bulunmaması, ibadetgâh kadar ziyaretgâha dönüşür gibi durması...ve sayabileceğim birçok zaafının zamanla giderilmesi temennisiyle..."Bir Süleymaniye yapmak için bir Sinan bir de Süleyman lazım.." sözünü biraz da hüzünle hatırlamamıza vesile olan bu ziyaretimizde Yahya Kemal'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı "şiirini mırıldandık ..Şairin ;"Taşımış harcını gazileri, serdarıyle / Taşı yenmiş nice bin işçisi mimariyle.." mısralarını,"Seçmiş İstanbul ufkunda bu kutsi tepeyi.." sözünün karşılığını burada da aradık.. İnşallah sakin bir "Eylül Sonu" akşam namazı sonrası bir daha gitmek nasip olursa daha farklı düşüncelerimizi paylaşırız ,.. Tekrar hayırlı, uğurlu, kademli olsun... Darısı Ayasofya'ya..
Haziran 2018 / Seçimler, demokrasinin bayramıdır.
Aziz milletimiz sağduyu sahibidir ve her seçimde mesajını verme konusunda olgun ve dikkatli davranmaktadır. Millî hassasiyetlere titizlikle bağlı milletimiz demokrat karakteri ve ince dikkatleriyle her seferinde ibretlik dersler vermektedir.Bu yüksek katılımlı seçimde de kim ne anlayacaksa anlamalıdır. Hepimiz mensubu olmakla iftihar ettiğimiz bu büyük milletin Turan'dan Anadolu'ya doğru,"Din ü devlet mülk ü millet" dengeleri içinde "İlâ-yı kelimetullah" için nice canlardan geçtiğini öğrene okuya büyüdük, yetiştik.
1965 seçimlerinden günümüze kadar şahit olduğum bütün gelişmelerde milletimiz daima ağırlığını hissettirmiş, kimleri nasıl hizaya getireceğini her seferinde göstermiştir.
Dinine, diline, bayrağına, ordusuna, devletine, ailesine, ekmeğine ve mukaddeslerine kastedeceklere asla izin vermemiştir.Herkese hak ettiği yeri tayin ederken âhenk içinde bir cemiyet yapısı istediğini düşündürmüştür..Taviz verilemeyecek değerleri unutmamak gerektiğini, her seferinde hatırlatmakta, gencecik evlatlarını feda ederken, kalanları teyakkuz hâlinde görev yapmaya davet etmektedir. Allah büyüktür.Seçim yorgunlukları ve gerginlikleri sona ermiştir.İş ve ekmek zamanıdır.Seçim sonuçlarının aziz milletimize hayırlı uğurlu olması temennileriyle, aynı idealde olanların tekrar bir araya gelmeleri dilek ve dualarıyla efendim...
Haziran 2020 / Çize çize, dura dura okumaya başlayalı 3 ay oldu.
İki büyük cilt içinde 10 ayrı cilt var (1, 2, 3, 4, 5, 6 + 7, 8, 9,10) Üçüncü cildin sonlarındayım. Yaklaşık olarak büyük boy, çift sütun 3 500 sayfa. Bir sayfası normal roman sayfasıyla 4 sayfa eder..17. asrın söz kahramanı Evliya Çelebi'nin 51 yıl boyunca seyahatlerle yaşayıp yazdığı 250'şer sayfalık 51 tane "Evliya Çelebi Romanı" sayılabilir. Orijinalinden aslına müdahale etmeden, yeni harflere aktaranlara, hazırlayanlara ve yayınlayanlara şükran borcumuz vardır.Tam Belgesel Dizi film olacak eser.Hedefim, inşallah, Ekim sonlarına doğru okumayı bitirmektir. Şimdilik sadece; "Muhteşem bir kitap ! " demekle yetineyim. Medeniyetimizin özeti gibi. Bitince,nasip olursa, düşüncelerimi anlatacağım ve yazacağım inşallah.
12 Mart 1972 tarihinde , Âkif'in genç arkadaşlarından Rahmetli Mahir İz Hoca'yı, Rahmetli Ahmet Kabaklı ve Rahmetli R.Ekrem Koçu' nun da katıldığı bir Mehmet Âkif ve İstiklal Marşı Programında, Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda misafir etmiştik. Turgut Güler arkadaşımla birlikte düzenlediğimiz bu programda, Kabaklı Hoca ve Koçu'nun konuşmalarından sonra Mahir Hoca hayatımda dinlediğim en güzel İstiklal Marşı'nı-aruz inceliklerine riayetle ve yüksek bir vakar içinde okumuştu. Bir yıl önce 1971'de ise İstiklal Marşı'nın kabulünün 50. yılı töreninde , İstanbul Belediyesinin Saraçhanebaşı'ndaki Konferans Salonunda yine Âkif'in arkadaşlarından Rahmetli Eşref Edip Bey'i dinlemiştik. Mekânları cennet olsun.
Haziran 2015 / UNUTMAYALIM ....112 Yıl önce bugün ; 19 Haziran 1913 Rumeli'de kalan son askerlerimizle Anavatana döndük."19 Haziran 1913 sabahı Karadeniz gemisi, akşama doğru da Gülcemal vapuru Seman iskelesinden hareket ettiler. Ben de Gülcemal vapurundaydım. Batı Rumeli’de beş yüz yıllık Türk hâkimiyetine veda ettik. Güneş batarken Arnavutluk kıyıları da yavaş yavaş gözümüzün önünden siliniyordu. Atalarımızın asırlar boyunca kanlarıyla suladığı, eski ve yeni şehitlerimizin gömüldüğü vatan parçasının terk edilmesi kalplerimizde giderilemeyecek acılar, hasretler meydana getiriyordu.. ”FEVZİ ÇAKMAK (BATI RUMELİYİ NASIL KAYBETTİK)
Haziran 2017 / "BURASI ANADOLU..BURADA KAVGA BİTMEYECEK..
VATANIMIZI VE BAYRAĞIMIZI KIYAMETE KADAR SAVUNACAĞIZ.."
"SÖZ" dizisi başarılıdır.Önceki yıllarda çoğumuzu ekrana bağlayan, heyecanlandıran ve duygulandıran "Sakarya-Fırat" dizisini hatırlatır şekilde, yiğitlikleriyle, gözü karalıklarıyla, tecrübeleri, zekâları ve şehadetleriyle "kahraman" ihtiyacımızı temsil eden savaşçıları ve gerçeğe yakın sahneleri gördük. Senaryo yazarları ve yapımcılar tebrik edilmelidir.
Mesajlar manalıdır ve can sıkıcıdır.. Düşünülmüş ve inşallah ders alınmıştır. Bütün mesleklerin mensupları hukukla denetlenmeli fakat -ihanet olmadıkça-
hiçbirinin gururlarıyla oynanmamalıdır.. Benim söyleyeceğim, Dede Korkut üslubuyla şudur: "OĞUZ'da er tükenmez..
Haziran 2020 / Yıl 1958-59 ...Altı yaşında bir adam ufağı.
Kinik burunlu, gedik dişli. Küsmeye bahane arıyor. Okula başlayalı birkaç hafta olmuş. Zile'de evlerinin bulunduğu, Minare-i Sagîr Mahallesi- Turabî Sokak'taki köşebaşında bulunan 1 numaralı bahçeli, üç katlı evden , ekmek almaya gittiği çarşıdan ve Altınyurt İlkokulu'nun bahçesinden başka yer tanımamış Allah'ın safı. Mehmet Mehdi Ergüzel .O yıl sadece Fenerbahçe'yi tutttuğumu, dedemle çarşıya gittiğimi, babaannemin yemek yapmasını seyrettiğimi, ilk öğretmenim rahmetli Bekir Telkenar'ın ölçülerle ilgili sorularında şaşırdığım için korktuğumu, resim yapmaktan hoşlandığımı...hatırlıyorum...ve mahallede bitmeyen oyunlar,yaramazlıklar....Keşke onu bir daha görüp sohbet edebilsem, onunla şakalaşabilseydim. Gel de çocukluğunu özleme...Vâ hasretâ...
Haziran 2015 / KAHRAMAN HASRETİ... Hemen hemen 2,5 yıldır devam eden "Karadayı" filmi bu akşam bitti. Bir yığın senaryo kusuruna ve teknik hatasına rağmen başarılı bir yapımdı.
Adalet sistemine dokundurmalar, mafya ile mücadeleler, aile bağlarının değerini öne çıkarmaların yanı sıra, sarsılan dengeler, kişilik zaafları, altüst olan duygusal bağlar, hürriyetin kıymeti , hapishane hayatı, devlete sızan menfaat şebekeleri...Şairane ve zaman zaman hikmetli sözler, başka şairlere fırsat tanımayan "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisi ile hepimizi ağlatan "Babam ve Oğlum" daki " ve "Yedi Güzel Adam" daki tek taraflı, yanlı yaklaşım, yani, "bizimkiler var, başkaları yok bakışı" veya diğer var olan renklere hayat hakkı tanımayan "Nazım Hikmet romantizmi" seyirciyi oyaladı. Halbuki hayat, bütün renkleriyle vardır. Bu millet; "o bizden dar kafalılığı" ndan uzaklaşmaya başladığında, gâvurlar telaşlanabilir. Şimdi ise onlar ellerini ovuşturuyorlar, bizim için "oh olsun" diyorlar. Son on, yirmi yılın bazı dizileri, yapımları, "Küçük Ağa'dan, Kuruluş'tan, Çalıkuşu' ndan günümüze doğru artık daha iyilerinin yapılabileceği konusunda ümit verdi...Bir gün daha mükemmel diziler, belgeseller yapılacaktır. Ümidimiz budur.. Bence, yıllar önce severek seyrettiğimiz "Ekmek Teknesi" ve birkaç yıl evvel gösterilen ve hepimizi ekrana bağlayan "Elveda Rumeli " ile "kahraman hasreti" mizi temsil eden "Sakarya-Fırat" dizileri önemliydi. Şimdi ise kahramanlarımız, "Diriliş" dizisindeki "Ertuğrul" ile "Filinta" dizisindeki adeta baba-oğul durumunda zor zamanların iki gözü kara yiğidi "Kadı Gıyaseddin" ve "Filinta Mustafa"dır. Bu milletin ve hatta bütün toplumların her zaman örnek şahsiyetlere; ilim, sanat, medeniyet askerlik, hukuk, aile, musiki, eğitim...kahramanlarına ihtiyacı vardır. Kahraman yetiştiremezsek, içimizdeki kahramanları yok edersek,halimiz yamandır. Her insan kendi içindeki idealisti, "ardına bakmadan yollara düşen yiğidi" arayıp bulmalıdır. Kahraman "sıradan" olmanın zıddıdır. Peygamberimiz kahramandır. Hz.Ali ve nesli kahramandır. Oğuz Kağanlardan Dede Korkut'a, Satuk Buğra Han'dan Alpaslan'a, Yavuz'a, Fatih'e, Mustafa Kemal'e kadar sayısız kahramanlarla dolu tarihimiz yeni kahramanlara hasrettir.. Ve bence milletimizin en önemli derdi, "adam olma"nın ileri merhalesi sayılan "kahramanlık ruhu" ve ideali, abus çehreli, yüzünde tek çile çizgisi taşımayan statükocu ,sömürge ruhlu zavallılara bırakılmayacak kadar önemlidir. Üzerinde derin derin düşünülmeli, çareler bulunmalı, bu alanda kurultaylar düzenlenmelidir. Herkes önce kendi şahsiyetinde ona ulaşmalı, sonra "millî-Tûrânî-İslâmî-insânî" istikamette görüşler geliştirilmelidir.
Haziran 2017 / Ramazan günü Ertuğrul Gazi'yi kan revan içinde yerlere serdiniz...
Senaryoyu hazırlayanlar ve diğerleri, milletin gönlündeki kahraman ümidini, basit filmcilik hilelerine kurban etmemeliydiler. Üstelik mesele, asırlar önce yaşanmış olan Anadolu'da ebedî varlığımızın kökleriyle ilgili tarihî gerçeklere uygun olması gereken bir hassasiyet arz etmektedir. Kahramanlar istisnai varlıklardır. Ölümleri bile istisnai olur. Bunca gazadan efsanevi bir heybetle çıkan ve liderliğini devam ettiren bir yiğit, nasıl olur da bunca tecrübesine rağmen bir tuzağa yenilir ? Sağa ve sola gönderilen okçulara ve yalın kılıç alplere ne oldu ? Yetmiyormuş gibi can sıkıcı bir takım sahnelerle hekimbaşı ve oba için çok önemli olan güler yüzlü genç hocaya kıymak da neyin nesiydi ? İnşallah bu bölümü, heyecanlı ilk orta okul çağındaki çocuklarımız seyretmemiştir. Aksi halde günlerce bu üzüntünün tesirinden kurtulamazlardı. Benim içimdeki çocuğu yaraladınız..Halbuki ben nice zamandır; dizinin yapımcılarını, parayla ölçülemez ne ödüllere ve takdirlere layık görüyor, gösterilen ilgileri çok yetersiz buluyordum. Sezon sonu güya, sonraki bölümü merak ettirerek diziye bağlamaksa maksat, yanıldınız. Böyle bayram hediyesi olmaz. Tarihte böyle mi olmuştu..? Moral bozmaya mecbur muydunuz? Merak etmiyorum,.
Başından beri hiçbir bölümü kaçırmamıştım fakat bundan sonra seyretmeyeceğim.
BÖYLE FİNAL OLMAZ.
Haziran 2011 / Milletin kararı saygıdeğerdir. Lütfen milletimizin olgunluğu ve hür iradesini hafife almayın. Bu millet bu ülkede bin yıldır ne yaptığını çok iyi bilmiştir. Milleti anlayamamak hatasına düşülmemelidir. Seçimlerde milletin verdiği mesajı anlamayanlar kendilerini tekrar gözden geçirmelidirler. Hayırlı, uğurlu olsun dileklerimle, sükûnet ve saygıya davet ediyorum...
Haziran 2024 / 100-120 yıl öncelerini unutmamalı...1960-62 arasında çocukluğumun bir kaç yılını geçirdiğim Amasya'da, ben doğmadan 33 yıl önce yani günümüzden 105 yıl önce 1919 Haziran'ında yayınlanan Millî Tamim'i unutmadınız değil mi ? Ben biraz evvel, bir haftadır okuduğum Halit Ziya'nın KIRK YIL ile onun devamı olan SARAY ve ÖTESİ'ni, 650+450 = 1100 sayfa tutan bu iki eserini tamamladım. 1890 ile 1916 arası anlatılıyor. Halid Ziya Bey'e saygım artmıştır. Okumadan olmaz.. Hele yaşanmış hatıralar... Ruhları şad olsun...
20 Mayıs 2016 / Peygamberimizi layıkıyla anlarsak, Kur'ân'ı aslından,
mealinden ve tefsirinden idrak edersek, hadisler ve Sünnet-i Seniyye ışığında bin yıllık Müslüman Türklüğü; asırlar içinde kaleme alınmış eserlerle okur, yorumlar ve
"asrın idrakine söyletebilirsek...", bize sanki yeniden "din öğretiyormuş gibi davranan yarı cahiller ve avanesi" susmak ve haddini bilmek zorunda kalır. Çözüm mayamızda, aslımızda ve cevherimizdedir. Açıkçası; Bilge Kağan'dan günümüze doğru gelen akış içinde Müslüman Türklük şaheseri uyanmalı, kendine gelmeli ve uyandırmalı....Önce susarak, çalışarak, adam olarak ve sonra manalı, derin ve hikmetli, kısa ve öz konuşarak..İstikbal; Peygamberimizi ve Kitabımızı anlamak, "oku" emri istikametinde yorulmadan ve mütemadiyen çalışmakta olan milletimizindir...