Aramızdan ayrılışının 16. Yılında, Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN’I ANDIK…

Abone Ol

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin unutulmaz genel başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, 16. Ölüm yıldönümünde, 18.5.2025’de Zincirlikuyu (İstanbul)’daki mezarı başında başlayan anma töreni, sonrasında İş Kuleleri Levent’te devam etti. Gecede Türkan Saylan’ın anısına Bilim ve Sanat Ödülleri’nin 15’incisinin kazananları açıklandı. Bilim alanında Doç. Dr. Erdal Sağ, sanat alanında Derya Sönmez Ödül’ün sahibi oldu.

Prof. Dr. Türkan Saylan’ın özgeçmişini kısaca özetlersek; “13 Aralık 1935’de İstanbul Alman Hastanesi’nde doğdu. İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi, Deri ve bulaşıcı hastalıkları uzmanı oldu. 1968’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa getirildi. 1972’de doçent, 1977’de profesör oldu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nda bulundu. Hindistan devleti tarafından verilen Uluslararası Gandhi Ödülü’ne lâyık görüldü. 21 yıl süreyle ve gönüllü olarak İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliğini yaptı. 1989 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdu. 2002 yılında emekli oldu. Ergenekon Davasında gözaltına alındı, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı. Son 19 yılını meme kanseri hastası olarak geçirdi. 18 Mayıs 2009 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Ardından açılan anı defterine Kardelenlerden biri şu satırları yazdı: “Sevgili hocamız, Biz sizi tanıyalı sevmeyi sevdik / saretmeyi, beklemeyi, umudu / Aslında sizinle hayatı sevdik.” (Türkan Saylan Nasıl Büyük İnsan Oldu? Sevinç – Salim Koçak, Boyalıkuş Çocuk, Mayıs 2016),

Prof. Dr. Türkan Saylan’ı aramızdan ayrılışının 16. Yılında rahmetle anarken, O’nun bazı görüş ve düşüncelerini anımsatmak istiyoruz

1- Kitaplar kendimiz ve toplumumuz arasında bir köprüdür. Dileğim, kitapları okuyup değerlendirmeniz, okuma isteği içinde bulunan ama kitaplara ulaşamayanlara ulaştırmanızdır. (Çağdaş Toplum Değerleri, ÇYDD Yayınları, 1996).

2- Çocuklarımı yetiştirirken kendi kararlarını vermeleri için serbest bırakır, yanlışı kendileri anlasın diye hiç nutuk atmadım. Kendi çektiğimi ne çocuklarımın ne de gençlerin çekmesini isterim; bu benim temel ilkemdir. (Türkan Saylan Kitabı, Güneş Umuttan Şimdi Doğar, İş Kültür Yay. Nisan 2005)

3- Ben zamanla, sorunları konuşmak yerine çözümleri yaratmaya çalışırım, herkese olumlu bakarım. Mesela bana gelen biri için “Ah çok kötüdür v.s.” filan desler bile,” Daha önce yaptıkların beni ilgilendirmez, burada her şeye sıfırdan başlayacaksın” derim. (Sedef Kabaş, İpek Dokulu Başarılar, Doğan Kitap, 2007).

4- Bizler gelip geçiciyiz, ama bir tuğla koyarak bir okulun daha yükselmesine, birkaç çocuğumuzun daha karanlıktan kurtulmasına destek olmuşsak yaşamış olmamız gerçek bir anlam kazanacak, bizden oluşanlar da gelecek kuşaklara iz bırakacaktır. (Türkan Saylan, Cumhuriyetin Bireyi Olmak, Cumhuriyet Kitapları, 2000).

5- Öğrenci Velileri çok önemli bir sivil toplum bölümü. Ben Türkiye’nin kalkınmasında bir kadınları, bir de velileri düşünüyorum. Veliler “Benim okulumda yine öğretmen yok, niye suyu akmıyor, niye yıkık binaya çocuğumu koydum” dedikleri zaman, bu basına da yansıdığında, bu üçlünün arasında çözülür her şey. O bakımdan, sivil insanların devletin uyruğu olmadıklarını, devletin onların hizmetinde olduğunu hissetmeleri lazım. (Türkan Saylan, 100 soruda Sivil Toplum, Cumhuriyet Kitapları, 2008) 5. Ben, İyi bir Müslümanın dürüst, temiz, çalışkan, saygılı, yardımsever, başkaları açken tokluğundan rahatsızlık duyan, hak yemeyen, haksızlık etmeyen, gösterişten uzak duran bir inan olması gerektiğini, çalışmanın da bir nevi ibadet olduğunu küçük yaşta öğrendim. (Ayşe Kulin, Türkan, Everest, 2009).

6- Bizler çocukken, anamızın, babamızın, öğretmenlerimizin bize ilk öğrettikleri şey; dürüstlük, namusluluk, haram yememe, başkasına iftira etmeme, kıskanmama, yalan söylememe, her şeyi kendi alın terimizle hak ederek kazanma, bunu da olmayanla paylaşma şeklindeydi. (Türkan Saylan, Çağdaşlaşma Yolunda, Doğan Kitap, 2009).

7- Her şeyi yapamayacağıma göre, kendi gücümüzü tartmamız gerekiyor. Bir şeyi sevme, işe yarama duygusuyla başa baş gidiyor. İşe yaradığınızı da düşündüğünüz anda huzurlu oluyorsunuz. Yaşamdan tat alıyorsunuz. İnsanlar bunu bir keşfedebilseler. (Türkan Saylan, Yapıcılığın Gücü, Doğan Kitap, 2008)