Duygusuzlar( vicdanı taş kesilmiş, merhameti olmayanlar),Duygulular (insanlığı ölmemiş olanlar).

Daha pek cok sınıfı var insanlığın. Gün gelir vicdansizlar merhamet ediverir müşkül duruma düşünce, kimi gelir yaptığı iyiliklerin karşılığını bulamayanların yüreği kaskatı olur günün birinde.... Insanlık mı ? Bir tarafta çaresiz ve masum insanlar, bir tarafta bu insanların acılarından istifade eden ve onların kanlarıyla beslenen bir yığın gözü dönmüş insan müsveddeleri.. Menfaat yoksa düşene yardım edilmediği, yardım etmeyi denemektense bu acıyı ranta çevirmenin tercih edildiği, kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı şekilde bakma kayitsizliginin yaşandığı zamandayiz.. Oysa ki bizi insan yapan, insanlara faydalı olma çabası, yardıma ihtiyacı olanlara Hızır gibi yetişme fiili değil midir? Her gün etrafımızda onlarca şey olup bitiyor: Kötülüğe, zülme, haksızlığa, ölümlere, tecavüzlere dair. Ne ara bu olanlara kayıtsız kalmaya başladık? Yoksa bize dokunmayan yılan bin yaşasın sözünü düstur mu edindik fark edemeden? Bu kadar kayıtsız kalabilmenin, kulak tıkamanın normalleşmesi normal mi sizce de? Maalesef insanlar artık bazı şeylere öyle kayıtsız ki.. Olana dur demeyi bir kenara bırakın oturup izlemek daha cazip geliyor. Kimse kimsenin umurunda değil, kimse kimsenin içini merak etmiyor, kimse gerçekleri de görmek istemiyor. İnsanların tek derdi onları oyalayacak bir yalana inanmak. Öyle ki bu yalan ne kadar güçsüz olursa olsun inanmak isteyene yetiyor da artıyor bile. Unutmayın ki toplumları çatırdatan en önemli faktörlerden biri, kendi alanı dışında yaşanan acıları umursamayan insanların davranışlarıdır.