Enez KAPLAN, TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 2018'den bu yana hayatımıza dair tüm konuların, kar tipi lastiklerin takılacağı zamandan tutun da okullardaki teneffüs saatlerine kadar tek adam tarafından belirlendiğini eleştiren KAPLAN, tek başına bir insanın bu kadar çok konuyu inceleyebilmesi, karara bağlayabilmesi, uygulamaya konulmasını sağlamasının mümkün olmadığını belirtti. KAPLAN; "Partili Cumhurbaşkanı Sisteminin yol açtığı tek adam rejimi sonucu bir kişinin iki dudağının arasına mahkum edilmiş bir ülke haline geldik diyerek konunun vahametini ortaya koyabiliriz." dedi. Konuşmasında AK Parti milletvekillerine de yüklenen KAPLAN, Sayın Cumhurbaşkanının beşer için imkansız gibi görünen mesaisine destek olmayacaksınız ama bu sistemi destekleyen konuşmalar yapacaksınız diyerek iktidar milletvekillerini eleştirdi. Burası Şahsımistan Devleti Değil!.. Enez KAPLAN, Türkiye'nin sürdürülemez bir sistemle yönetildiğinden bahisle, "Şahsımistan Devleti olsa belki bir yolu bulunur ama burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu sistemin kabul edilebilir bir tarafı yok" dedi. Hak mıdır reva mıdır bu Millete? Vatandaşa ballandırılarak anlatılan Başkanlık sisteminin, dış politikada, ekonomide, basın özgürlüğü fikir ve düşünce hürriyetinde yoksullukta ve yolsuzlukta vatandaşın evine ocağına bir katkısı olmadığına, aksine hayallerin dahi yok edildiğine değinen KAPLAN, yeni sistemle bu konuların hiç birisine çözüm bulunamadığını, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babalar, yoksulluğa daha fazla dayanamayıp canına kıyan kardeşler, İnsanların "iş, aş" diyerek intihar ettiği bir TÜRKİYE yaratıldığını belirtti. İYİ Parti Grubu "Devlet-i Ebed Müddet Ülküsüne" onuna kadar bağlıdır. Partisinin kurulduğu günden bu yana, kendisini milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı olarak tanımladığını belirten KAPLAN, İYİ Parti ailesinin, millet menfaatine olmayan, ülkeyi müreffeh bir geleceğe doğru götürmeyen, halkına demokrasiyi azami düzeyde yaşatmayan hiçbir görüş, düşünce, sistem ya da projeye ortak olamayacağını belirtti. Genel Başkan Sayın Meral Akşener'in "hep birlikte bir millet masası kuralım, birlikte doğruyu bulalım, birlikte büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa edelim" dediğini hatırlatan KAPLAN, Güçlendirilmiş Parlamenter Demokratik Sisteme geçişin, sürekli aksayan ve ülkeyi sorunlar sarmalına çeviren Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminden ülkeyi kurtaracağını bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceklerini bildirdi. Enez kaplan' ın tam konuşma metni Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin 16. Maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım, Ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Değerli Milletvekilleri 2021 yılı bütçesinin milletimize hayırlar getirmesini dileyerek sözlerime başlarken, bütçenin halkımızın, esnafımızın, çiftçimizin gündeminden çok uzak kaldığını, bütçeden onlara zor pandemi şartlarında bile katkı sağlayacak pay ayrılmadığını üzülerek belirtmek istiyorum.. Değerli Milletvekilleri Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği 2018 tarihinden bu yana, zaten hayatımıza dair tüm konuların nasıl, nerede ve ne zaman yapılacağı Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Cumhurbaşkanı; Kar tipi lastiklerin ne zaman takılacağından, Uzaya gönderilecek TÜRKSAT Uydusunun çalışma takvimine; Okullarda teneffüslerin kaç dakika olacağından Üniversitelere kimlerin rektör olarak atanacağına, Gıdaların saklanma koşullarından toprak reformu ve uluslararası tohum sertifikasyonuna, Sağlık çalışanlarının çalışma saatlerinden ulusal sağlık politikalarının belirlenmesine, Kur ve faiz oranlarının belirlenmesinden Merkez Bankası Başkanının atanmasına kadar, Hemen her konu Cumhurbaşkanının yetkisinde. Eleştirel bir bakış açısıyla bakıldığında Partili Cumhurbaşkanı Sisteminin yol açtığı tek adam rejimi sonucu bir kişinin iki dudağının arasına mahkum edilmiş bir ülke haline geldik deyip konunun vahametini ortaya koyabiliriz. Ancak İYİ Parti olarak bizler, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de tavsiyesiyle siyasette kirli ve çözüm odaklı olmayan bir dilden azami ölçüde kaçınıyoruz. Onun için olup biteni faklı bir açıdan yorumlamaya çalışacağım; Sayın Milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı da, bizler de birer fani bireyiz. Yapabildiklerimiz, yapamadıklarımız, becerilerimiz, yettiklerimiz ya da yetemediklerimiz var. Şöyle bir bakalım olan bitene. Tek başına bir insanın bu kadar çok konuyu inceleyebilmesi, karara bağlayabilmesi, uygulamaya konulmasını sağlaması sizce mümkün mü? Yani Sayın Cumhurbaşkanına bu kadar mesai yüklemek, zatı şahanelerini bu kadar yormak haksızlık değil mi? Bir kişinin bu kadar evrak, bu kadar bürokratik işlem, bu kadar imza işine, Gününün ve gücünün yetmesi mümkün olabilir mi? Bu işler eğer yapılıyorsa doğru yapılıyor olabilir mi? Devlet adına, dış devlet yöneticileriyle ya da misafirlerle görüşmek, uluslararası çalıştaylara, ekonomik forumlara, liderler zirvelerine katılmak gibi görevleriniz de varken ülkede çabuk karar alabilmek adına bir sistem kurulduğundan söz edilebilir mi? Bu kadar yoğun bir programı olan insanın, kabine toplantıları dışında bakanlarıyla görüşmeye, 83 milyon vatandaş adına bakanlarla birlikte karar almaya vakti kalır mı? Bence Sayın Cumhurbaşkanı şahsına bu kadar iş yükleyip, sonra da yoklamalarda sizleri mecliste göremediğinde sizlere ne diyordur acaba? Öyle ya, kendisine bir gün 25 saat olsa yetmeyecek, sizlerse mecliste yok yazılacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanının beşer için imkansız gibi görünen mesaisine destek olmayacaksınız ama bu sistemi destekleyen konuşmalar yapacaksınız. Bizlerin biliyor olduğu gibi, sizler de biliyorsunuz ki sürdürülemez bir sistemle yönetiliyoruz. Şahsımistan Devleti olsa belki bir yolu bulunur ama burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu sistemin kabul edilebilir bir tarafı maalesef yok. Değerli Milletvekilleri, Sistemin, vatandaşın evine ocağına bir katkısı olmadığını, aksine ekonomi yönetiminin yanlış uygulamaları sebebiyle, aşını işini kaybettiği gibi hayallerinin de yok edildiğini maalesef yaşayarak öğrendik. Dış politikada komşularla sıfır sorun diye kolları sıvayıp ülkeyi getirdiğiniz noktaya bir bakın! IMF'ye borç veren ülke olacağız diye yola çıkıp ekonomiyi ne hale getirdiğinize bir bakın! Basın özgürlüğü, fikir ve düşünce hürriyeti diye vaatler vererek başladığınız iktidarlarınızın, ülkede hak hukuk adalet düzenini, ne duruma getirdiğine bir bakın! 3Y ile mücadele diye halka söz vererek başlattığınız yürüyüşünüzün; Yoksullukta, yolsuzlukta, yasakların kaldırılması noktasında ne durumda olduğuna bir bakın! Hak mıdır reva mıdır bu Millete? Yeni sistemle bu konuların hangisine bir çözüm bulunmuştur? Değişimden ve dönüşümden sürekli bahsediyorsunuz ya aslında doğru, çok şey değişti: Bu yılsonu Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri başlıyor dediniz. Avrupa Birliği artık Türkiye olmadan yoluna devam edemez dediniz. Komşularımızla sıfır sorun politikasıyla hareket edeceğiz dediğiniz günden bu yana çok şey değişti; Tek müttefikimiz olarak Katar'la yola devam ediyoruz. O da sizin mi dostunuz yoksa ülkenin mi bilemiyoruz. Uçak, tank palet, Kanal İstanbul kenarındaki arsalar, Borsa İstanbul ve swap anlaşması gibi kelimelerden başka, temeli olmayan bir müttefiklik kime ne fayda sağlar ki? IMF bizden borç istedi, değişen dünyanın lider ülkesi olacağız dediğiniz günden bu yana çok şey değişti; Mesela Merkez bankası başkanları, maliye bakanları değişti . Faiz, rant, yüksek kur, daralan ekonomi, adına fiyat güncellemesi dediğiniz zam, dış borç kelimelerinden başka, temeli olmayan bir ekonomi sistemi halkına ne fayda sağlar ki? AKPARTİ iktidarında özgürlükler ülkesi olacağız dediğiniz günden bu yana çok şey değişti, Tutuklu gazeteciler, sosyal medya fişlemeleri, eleştiriye sıfır tolerans ve yasaklar ülkesi olduk. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar noktasında mücadelemizi başlatıyoruz dediğiniz günden bu yana çok şey değişti, Çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba, yoksulluğa daha fazla dayanamayıp canına kıyan kardeşler İnsanların "iş, aş" diyerek intihar ettiği bir TÜRKİYE yarattınız Ayakkabı kutusu, Para sayma makinası, 17-25 gibi kelimelerin konuşulduğu bir ülkede, 4 Bakanı ve birçok Büyükşehir Belediye Başkanlarınızı görevden aldınız fakat hiçbir işlem yapmadınız. Yolsuzluk ile mücadeleden söz etmek kime ne fayda sağlar ki? Değerli Milletvekilleri; Bizler İYİ Parti Grubu olarak "Devlet ebed Müddet ülküsüne" sonuna kadar bağlı milletvekilleriyiz. Partimiz kurulduğu günden bu yana, kendisini milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı olarak tanımlar. Yani İYİ Parti ailesi, millet menfaatine olmayan, ülkeyi müreffeh bir geleceğe doğru götürmeyen, halkına demokrasiyi azami düzeyde yaşatmayan hiçbir görüş, düşünce, sistem ya da projeye ortak olmaz, olamaz. Bunun içindir ki halkımızın, bizlere verdiği muhalefet görevimizi en iyi şekilde yerine getirmek amacıyla, sizleri yanlışlarınızda sorguluyoruz, doğrularınızda destek oluyoruz. Bunun içindir ki sizlere, Güçlendirilmiş Parlamenter Demokratik Sisteme geçişin, Ülkeyi sorunlar sarmalına çeviren, Sürekli aksayan, Her gün yeni bir revizeye ihtiyaç duyulan bugünkü Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminden ülkeyi kurtaracağını anlatıyoruz. Bunun içindir ki, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener "hep birlikte bir millet masası kuralım, birlikte doğruyu bulalım, birlikte büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa edelim" diyor. Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri; Mevlana Hazretleri "Doğruyu ara, güzeli ara, iyiyi ara ama kusur arama" diyor. Bizler de bu sistemde doğruyu, güzeli ve iyi olanı arıyoruz fakat bulamıyoruz. Tamamı kusurlar ve eksiklikler üzerine kurulu olan bir sisteme, doğruluk temelinden yaklaştığımızda sadece yanlışlıkları görebiliyoruz. Gelin yol yakınken milletin menfaatine bir iş yapın, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Demokratik Sistemi gündemimize alalım. Millet Masasını kuralım, milletimize nefes aldıralım. Unutmayalım ki hiçbir miras doğruluktan daha değerli değildir diyor, Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Editör: TE Bilisim