Özel Tekirdağ Yaşam Hastanesi Plastik Rekonsriktüf ve Estetik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. L. Murat Deniz, cildin yaşlanma sürecinin elastikiyet kaybı, kırışıklık, sarkıklık, lekeler ve kalınlaşmalar ile seyrettiğini belirterek, yaşlanmanın insanın kendinden ve çevresel faktörlerin etkisinden kaynaklanan sebeplerle meydana geldiğini söyledi. İnsanın kendinden kaynaklanan sebeplerin; yaş ve genetik kodlar nedeniyle deriyi oluşturan maddelerin yapımında yaşanan yetersizlikler olarak; çevresel faktörlerin ise güneş ışığı, yer çekimi, sigara ve beslenme olarak özetlenebileceğini aktaran Op. Dr. L. Murat Deniz, konuyla ilgili şu bilgileri aktardı: “İnsanın kendinden kaynaklanan yaşlanma etkenleri değiştirilememekle beraber çevresel faktörler nispeten kontrol edilebilir (yer çekimi dışında). Özellikle güneş ışığının çocukluktan itibaren birikim tarzı bir hasar yarattığı unutulmamalıdır. Güneşten koruma, sigara içilmemesi, etkin nemlendirme gibi önlemler ile yaşlanma bir miktar geciktirilebilir veya sonuç hafifletilebilir. Yaşlanmanın yüzde etkileri başlıca dört derecede incelenebilir. Tip 1 de kırışıklık yoktur. Hafif renk değişiklikleri mevcuttur. Bu hastalar yirmi yaş civarındadır. Tip 2 de mimiklerle kırışıklıklar belirginleşmeye başlamıştır. Renk değişiklikleri daha belirgindir. Deride yer yer kalınlaşan alanlar hissedilmeye başlanır. Gülme çizgisine paralel kırışıklıklar görünmeye başlar. Bu hastalar otuz yaşını geçmiş hastalardır. Tip 3 hastalar ellili yaştadırlar ve artık mimik olmasa da kırışıklıkları belirgindir. İleri derecede güneş hasarı mevcuttur. Deride gözle görünür kalınlaşmalar, renk değişiklikleri, ince damarsal oluşumlar izlenir. Tip 4 hastalar altmış yaşını geçmişlerdir. Yüzlerinde bol miktarda kırışıklık mevcuttur. Deri rengi sarı-gri hale gelmiştir. Kötü huylu deri lezyonları görülme ihtimali oldukça yükselmiştir. Bu sınıflama hastanın yüzde yaşlanma etkilerinin tanımlanması ve tedavinin planlanması, başarı şansının öngörülebilmesi için oldukça önemlidir. Yaşlanmanın şiddetini belirledikten sonra tedavinin planlanması aşamasına geçilmektedir. Bu makalede tedavi yöntemlerinden sadece kimyasal ve lazer peeling (soyma) yöntemlerinden bahsedilecektir. Bunlara ilave veya alternatif diğer tedavi yöntemlerinden bahsedilmeyecektir. Peeling (soyma) işlemi kabaca, derinin kötü görünen en dış tabakasının uzaklaştırılması ve derinin kendini yenilemesiyle daha taze ve genç bir görünüme kavuşma olarak tanımlanabilir. Yani cildin dış kısmında kontrollü bir hasar oluşturulur ve derinin iyileşmesi beklenir. Soyma işlemi kullanılan malzemeye göre genel olarak kimyasal soyma ve lazer soyma olarak ikiye ayrılır. Malzeme ne olursa olsun, derinliğe göre ise yüzeysel, orta-derin, ve derin olarak sınıflandırılır. Tedavide başarı ve yan etkiler açısından en kritik karar tedavinin derinliğine karar vermektir. Yöntem genelde ikinci planda kalmaktadır. Tedavinin derinliğine karar verdikten sonra geriye hangi derinlikte hasar oluşturduğu bilinen kimyasal veya lazer soyma işlemini uygulamak kalır. İlk başta yaşlanmanın etkilerini sınıflarken anlatıldığı üzere yaşlanma etkileri şiddetlendikçe seçilecek soyma yönteminin de derinliği arttırılmalıdır. Deri ne kadar derinden soyulursa iyileşme o kadar uzun sürer ve tedavinin yan etkileri de daha sık görünmeye başlar. Hatırlatmak gerekir ki bu makalede söz edilen soyma yöntemi, piyasada “peeling etkili krem” vb adıyla satılan ürünlerle karıştırılmamalıdır. Kimyasal veya lazer soyma yöntemlerinde belli bir oranda geçici veya kalıcı renk değişikliği, deri kalınlaşması, iyileşme bozukluğu gibi sorunlar yaşanabilir. Bu sorunlar bazı cilt tiplerinde daha sık görülebilmektedir. Bu nedenle işlem öncesi hastanın çok iyi değerlendirilmesi ve bilgilendirilmesi gerekir. Yaşlanmanın erken döneminde yüzeyel soyma yöntemleri kullanılır. Bu, kimyasal ajanlar ve lazer ile yapılabilir, renk değişiklikleri ve çok ince kırışıklıklar için çözümdür. Uygulama sonrasında çok özellikli bir bakım gerektirmez. Renk değişikliği, deri kalınlaşması, iyileşme bozuklukları gibi istenmeyen etkiler çok nadir görülür. Yaşlanmanın geç dönemlerinde ise derin soyma işlemleri gerekmektedir. Derin soyma işleminde kimyasal veya lazer ile derin bir yanık oluşturulur. İyileşme daha uzun sürer ve yönteme göre değişen sürelerde kapalı pansuman gerektirir. Sonrasında nemlendirme ve güneşten koruma çok büyük önem taşır. Tedavi edici etki çok belirgindir. Fakat hasar derinliği arttığından ve iyileşme süresi uzadığından yan etki görülme olasılığı da artar. En sık görünen yan etki deri renginin koyulaşmasıdır. Bu genelde geçici olmakla beraber kalıcı da olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Burada genel olarak bahsedilen soyma işlemi, başarısı kanıtlanmış ve yıllardır tedavi amaçlı kullanılan bir işlemdir. İyi bir değerlendirme sonrasında istenmeyen etkilerin büyük kısmı engellenebilir. Uygulama sonrasında hekimin önerilerine harfiyen uyulması ve sık kontrol başarıyı belirgin arttırmaktadır.”
Editör: TE Bilisim