CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez´de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: Olağanüstü günlerde, olağandışı koşullarda, basın toplantılarımızı gerçekleştiriyoruz. Korona salgınını ve sizlerden gelen talepleri de dikkate alarak, basın toplantılarımızda yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı hissettik. Toplantılarımızı daha geniş bir salona aldık, oturma düzeninde mesafeyi arttırdık. Tüm basın emekçilerimize salgından korunma protokollerine gösterdikleri hassasiyet ve özverili çalışmaları için teşekkür ediyoruz. BU MUSİBETİ BİRLİK İÇİNDE AŞACAĞIZ Bu zor günlerde teşekkür edeceğimiz o kadar çok kişi var ki. En başta fedakârca görev yapan sağlık çalışanlarımıza, evlere servis yapan kuryelerimize, market çalışanlarımıza, apartman görevlilerimize, PTT görevlilerine, sokaklarımızı temiz tutan, çöplerimizi toplayan emekçilerimize, iş yükü artan tüm güvenlik mensuplarımıza, yaşlılarımızın ihtiyaçlarına koşan gençlerimize ve bu mücadeledeki binlerce isimsiz kahramanımıza teşekkür borçluyuz. Bizim için koşturan, çalışıp, çabalayan tüm bu yurttaşlarımıza; evden çıkmayarak destek olma, temizlik kurallarına uyarak da sağlıklı kalmalarına yardımcı olma borcumuz var. Ayrıca, devletimizin de başta sağlık görevlilerimiz olmak üzere maske, eldiven, giysi ve diğer her türlü hijyen malzemelerini bu kesimler için eksiksiz karşılama sorumluluğu var. Zor günlerden geçiyoruz. Ama biz, zor zamanlarda birbirine destek olmayı bilen bir milletiz. Bugün karşı karşıya kaldığımız bu musibeti de toplumsal dayanışmayla, birlik ve beraberlik içinde aşacağız. KAYIPLARIMIZ SADECE RAKAM DEĞİL Dünya yakın tarihinin en ciddi krizlerinden biriyle karşı karşıya. Korona salgını 199 ülke ve bölgeyi etkiliyor. Yerküre üzerinde yaklaşık 466 bin insan Covid-19 virüsüne yakalanmış durumda. Bu küresel salgında şu ana kadar 21 bin insan can verdi. Türkiye´de de salgından etkilenen yurttaşlarımızın sayısı hızla artıyor. Dün itibariyle hastalığa yakalanan yurttaşlarımızın sayısı 3 bin 629´a yükseldi. Kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayısı ise 75´e ulaştı. Yurtdışında yaşayan 32 yurttaşımızın da korona virüsü nedeniyle yaşamını yitirdiklerini biliyoruz. Hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah´tan rahmet diliyoruz; ailelerine, sevenlerine sabır ve metanet diliyoruz. Kayıplar hepimizin kaybı ve bu rakamları sıradan rakamlar gibi telaffuz etmek gerçekten doğru değil. Her biri ayrı bir insan, her biri ayrı can... Kimi ana, baba, kimi dede, nine, kimiyse ailesinin evladı, sevenlerinin dostu, arkadaşı... BU YAKLAŞIM AYRIŞTIRICI VE TEHLİKELİ Bu nedenle yetkililerin kayıplarımızın yaşını ve sağlık geçmişlerini öne alan yaklaşımlarını da yanlış buluyoruz. Bu hem ayrıştırıcı, hem de tehlikeli. Covid-19 veya bilinen adıyla Korona Virüsü genç, yaşlı, sağlıklı, sağlıksız ayrımı yapmıyor. 24. Dönem Amasya Milletvekilimiz Ramis Topal´ın gencecik yeğeninin kaybı bu gerçeği ortaya koydu. Son derece sağlıklı, genç bir kızımız yaşam mücadelesini kaybetti. Bu vesileyle, yaşamını yitiren kızımıza Allah´tan rahmet, ailesine ise başsağlığı diliyoruz. HANGİSİ DOĞRU? Hatalı bulduğumuz bir diğer konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Sağlık Bakanı salgınla ilgili bilgi paylaşımını gece yarısı kendi sosyal medya hesabından yapıyor. Bu paylaşımlarda da şu ana kadar bir kurumsallık yok açıkçası, standart yok. İki gün önce AK Parti Genel Başkanı çıktı, ?Hastanelerde 8 bin 554 vakayı takibe aldıklarını? söyledi. Aynı gün sağlık bakanı toplam hasta sayısının 2 bin 433 olduğunu ifade etti. Tabi rakamlar arasındaki bu büyük fark hemen kafaları karıştırdı, kuşkulara neden oldu. Şimdi bunun hangisi doğru? Şeffaf demokrasiler ve uluslararası kurumlar bu bilgileri paylaşmak için özel hazırlanmış dijital mecraları kullanıyorlar. Bu mecralarda hasta ve ölüm rakamları, yapılan test sayıları gün gün paylaşılıyor. Almanya ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde hastaların coğrafi bölgelere dağılımı bile raporlanıyor. Hayati istatistiklerin açıklanması siyasetçilere hiçbir şekilde bırakılmıyor. KOORDİNASYON EKSİKLİĞİ GİDERİLMELİ Türkiye´de ilk hastanın raporlandığı 11 Mart´tan bu yana tam 16 gün geçti. Sayın bakan iki gün önce bilgi paylaşımı için bir dijital mecra oluşturulduğunu ifade etti. Ancak bu mecra halen ortada yok. Hasta ve ölüm rakamlarını bakanın kişisel hesabından öğrenmeye devam ediyoruz. Diğer taraftan, AK Parti Genel Başkanı tedbirleri açıkladığı basın toplantısında, 23 Şubat´ta İran´dan Türkiye´ye olan tüm hava, kara ve demir yolu geçişlerini kapattıklarını söyledi. 23 Şubat. Ama Van valisi çıktı 24 Mart´ta yani bu açıklamanın yapılmasından bir hafta sonra kapıların kapatıldığının söylenmesinden de bir ay sonra Kapıköy Kara Hudut Kapısı´ndan yolcu giriş çıkışlarının geçici olarak durdurulacağını açıkladı. Şimdi hangisi doğru? Vatandaşın kafası karışıyor. Bu iletişim ve koordinasyon eksikliği bir an önce giderilmelidir. YAPILAN TEST SAYISI YETERSİZ Yine bir diğer dikkat çeken eksiklik yapılan tanı testlerinin azlığıdır. İlk korona tanısının konduğu günden bu yana tam 16 gün geçti. Ve toplam test sayımız bugün 40 bini aştı, henüz aştı. Diğer ülkelerle mukayese edildiğinde, test sayımız son derece yetersiz. Almanya´da, 15 Mart itibariyle, 167 bin test yapılmış. Türkiye´de ise toplam test sayısı, 26 Mart itibariyle 40 bin. Güney Kore´de yapılan toplam test sayısı, 20 Mart itibariyle, 317 bin. Türkiye´de ise toplam test sayısı tekrar ediyorum 26 Mart itibariyle 40 bin. İtalya´da test sayısı, 20 Mart itibariyle, 207 bin. Türkiye´de ise test sayısı, 26 Mart itibariyle 40 bin. Rusya´da, 20 Mart itibariyle, 144 bin test yapılmış. Türkiye´de ise toplam test sayısı, tekrar ediyorum 26 Mart itibariyle 40 bin. SALGIN DİĞER ÜLKELERDEN HIZLI YAYILIYOR Yurtdışından tanı ve tarama kiti ithal edip duruyoruz. Burada bir plansızlık, bir tedbirsizlik olduğu açıkça ortada. Salgın sınırlarımızın içine girdikten sonra vaka sayıları ve kayıplarımız hızla artıyor. Diğer ülkeler kadar test yapamıyoruz, buna rağmen salgının diğer ülkelerden çok daha hızlı yayıldığını da görüyoruz. 15 günde hasta sayımız 3 bin 629´a ulaştı. Bizim 15 günde ulaştığımız hasta sayısına; Almanya 28. Günde ulaşmış. İtalya ise ki durumu son derece kritik, 20. günde ulaşmış. Bu salgınla mücadelede en kritik parametrenin salgının yayılma hızı olduğunu biliyoruz. Test sayıları arttıkça hastalığın ne kadar hızla yayıldığı da ortaya çıkıyor. KİMSE OHAL´İ AKLINDAN GEÇİRMESİN Sağlık Bakanı ?Bu hastalığa karşı elimizde güçlü bir koz var. O da hastalığa yakalanmamak? diyerek şu sıkıntılı günlerde milletimizi bir parça tebessüm ettirdi. Ancak bakanının ifadesinden yola çıkarsak, salgının yayılma hızı bu kozu iyi kullanamadığımızı açık seçik gösteriyor. Mücadele stratejimizi gözden geçirmemiz ve ilave tedbirler almamız gerektiği çok açık. Ancak bunu yaparken de hiç kimse selden kütük çalmaya kalkmasın. Sürekli ?herkes kendi OHAL´ini ilan etsin? diyerek, milleti yeni bir OHAL´e hazırlamaya kimse kalkışmasın. Genel sağlık sebebiyle, mevcut mevzuat çerçevesinde, OHAL gerekli olmadan, OHAL´e ihtiyaç olmadan valilerimizin sokağa çıkma yasağı ilan etmesi mümkün. Hastalığın hızla yayıldığı illerimizde İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisleri ve Valiler pekâlâ sokağa çıkma yasağı OHAL olmadan ilan edebilirler. Tekrarlıyoruz: Millet can derdindeyken, kimse kasaplığa soyunup et derdine düşmesin. Yeni bir OHAL´i kimse aklından dahi geçirmesin. ÜÇ AYRI MASA KURDUK Biz krizin başından itibaren yaptığımız gibi bundan sonra da; bilimin ışığında alınan her kararı destekleyeceğiz. Ancak salgınla mücadelede gördüğümüz eksiklikleri de elbette söylemeye devam edeceğiz, mücadelenin daha iyi yapılması için eleştirilerimizi kamuoyuyla paylaşacağız, karar alıcılara yol göstermek için elimizden geleni yapacağız. Bu salgınla mücadelede yapıcı olacağız. Sayın Genel Başkanımız ve partimiz bu salgının başından itibaren bu söylediğim çerçevede hareket ediyor. Etmeye de devam edeceğiz. Sayın Genel Başkanımız daha ilk günden yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak adımları atmaları konusunda belediyelerimize talimat verdi. Başkanlarımızla düzenli toplantılar yapmaya devam ediyor. Belediyelerimiz de, bu zor günlerde yurttaşlarımızın yükünü hafifletmek için canla, başla çalışıyor. Sadece yerel yönetimlerimiz değil; Genel Merkezimizde de Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, ciddi çalışmalar yapıyoruz. Üç ayrı masa kurduk. Bu masalarda daha önce benzer krizleri yöneten ve kendi alanlarında uzman arkadaşlarımız çalışıyor. Salgının sadece halk sağlığı üzerindeki etkilerini değil;  milletin aşı, işi, sosyal yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini de hafifletecek ciddi tedbir önerilerini hazırladık, hazırlıyoruz. Yoksulların, çalışanların ve ailelerin salgın nedeniyle iş ve aşını yitirmesini önleyecek, onlara asgari bir geliri garanti edecek, diğer taraftan üretim tabanını koruyarak, kriz sonrasında bu tabanın üretimin hızla devreye girmesini sağlayacak önerileri kamuoyuna ilk biz açıkladık. Sayın Genel Başkanımız, bu hafta başında 13 maddelik bir tedbir paketini tekrar dile getirdi. Yine Genel Başkanımız tüm siyasi parti liderlerine bir mektup yazarak, Covid-19 virüsüyle ilgili partimizin hazırladığı kapsamlı bir raporu paylaştı. Biz yaşadığımız bu zor günleri, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde ve güçlü bir toplumsal dayanışmayla aşacağımıza inanıyoruz. Çalışmalarımızı da bu inançla sürdürüyoruz. HAKİM DÜZENİN POLİTİKALARI SORGULANACAK 21. yüzyılın şu ana kadarki en büyük finansal, ekonomik ve sosyal krizini yaşıyoruz. Olağanüstü olaylar, olağanüstü değişimleri ve dönüşümleri de beraberinde getirir. Korona salgınından sonra dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Salgın; ekonomik, sosyal, siyasal pek çok önemli sonuç doğuracak. Kuşkusuz kısa vadede tüm dünyanın önceliği can kayıplarını hafifletmek, bu salgını bitirmek olacak. Ancak orta, uzun vadede hâkim düzenin model ve politikaları artık sorgulanacak. Bunları doğru okuyabilen, insanların ihtiyaçlarına cevap verecek yeni siyasete ve değişime hazır olan ülkeler yeni krizleri daha güçlü bir biçimde karşılayabilecekler. TARIMDA KENDİNE YETMENİN ÖNEMİYLE YÜZLEŞTİK Bu salgınla beraber; artık dünyada hiçbir aileyi geride bırakmayacak güçlü bir yardım sisteminin önemini kavradık. Ülkemizde de bunu gördük. Sağlık, eğitim gibi hizmetlerin kamusal bir hizmet olduğunu ve tüm yurttaşlarımızın bu hizmetlerden aynı ölçüde yararlanmasının önemini bir defa daha fark ettik. Türkiye´nin tarımda kendi kendine yeterliliğinin ve gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğu gerçeğiyle yüzleştik. Kendi şeker pancarımızı, nohudumuzu, mercimeğimizi, fasulyemizi üretmenin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anladık. Bu çerçevede, özellikle bu yıl çiftçimizin ekimi ve dikimi zamanında yapması, tohumunu, gübresini, ilacını zamanında atması, harmanı zamanında kaldırması son derece önemli. Diğer taraftan tarımda mevsimlik işçilerin yerlerine ulaşması ve bulundukları yerlerde sağlık koşullarının sağlanması da ayrı bir önem taşıyor. Çiftçilerimizin borçlarının 1 yıl süreyle faizsiz ertelenmesi gerekiyor. Çiftçi ekim-dikim-hasat yaparken borcu harcı düşünmemeli. Salgınla mücadelede gıda güvenliği en az diğer tedbirler kadar büyük önem taşıyor. Bütün dünyada bu konuya önem veriyor. DÜNYAYA ŞİFA DAĞITAN HIFZISIHHA KAPATILDI Bu salgınla hayattaki en hakiki yol göstericinin bilim olduğunu bir kere daha hatırlama imkanını bulduk. Genç cumhuriyetin ilk işlerinden birinin neden halk sağlığını korumak için Hıfzıssıhha´yı kurmak olduğunu anladık. Burada üretilen kuduz, çiçek, kolera, tetanos, difteri aşılarının dünyanın pek çok ülkesine gönderildiğini öğrendik. Ama dünyaya şifa dağıtan hıfzıssıhhayı saray yönetiminin 2011´de kapattığını da hatırladık. Atalarımız boşuna dememiş ?Bir musibet bin nasihatten evladır? diye. Şimdi zaman bu musibetten gereken dersleri çıkarma zamanıdır. MANEVRA ALANI YOK, TEDBİRLER YETERSİZ, RİSK ARTIYOR Türkiye, korona krizine maalesef çok kötü bir zamanda yakalandı. Ülkemiz kötü bir yönetimin kırıp döktüğü bir ekonomik yapıyla, korona virüsü tsunamisine yakalandı. Kendi ekonomik buhranımızı atlatamamışken, bu salgın felaketiyle karşılaştık. Türkiye, korona krizine yüzde 1´in altında büyüyen bir ekonomi, 8 milyona dayanan işsizler ordusu ve 18 milyar dolar civarına düşen net döviz rezerviyle yakalandı. Tek adam parti devletini kurmak için üst üste yapılan hatalar, referandumlar, seçimler ekonomiyi savunmasız bıraktı. Merkez Bankası´nın kârlarına erkenden el kondu; ihtiyat akçesi yendi, bitirildi. Para ve maliye politikasında manevra alanı bırakılmadı. Kamunun kurumsal yapısı çöktü, hafızası yok edildi, liyakat bitti. Diğer ekonomiler aileleri, istihdamı ve şirketleri korumak için kapsamlı paketler açıklarken, biz kazanılmayan gelirin vergilerini, çalışılmayan işin sigorta primlerini ertelemekle yetinmek zorunda kaldık. Ve bu yetersiz tedbirler nedeniyle yeni bir işsizlik ve yoksulluk dalgasıyla karşılaşma riskimiz her geçen gün daha da artıyor. YENİ BİR İŞSİZLİK DALGASINI KALDIRAMAYIZ Seyahat ve tur hizmetleri, konaklama ve yiyecek, havayolu taşımacılığı, karayolu taşımacılığı, kültürel hizmetler, perakende ticaret başta olmak üzere pek çok hizmet sektöründe üretim ve dolayısıyla iş kayıpları yaşandığı ve yaşanacağı anlaşılıyor. Şu anda ülkemizde 1 yıl ve daha uzun süredir işsiz kalan yurttaşlarımızın sayısı 1 milyonu aşmış durumda. Her 100 işsizden 24´ü bir yıl veya daha uzun süredir işsiz. Böyle bir ortamda Türkiye´nin yeni bir işsizlik dalgasını ekonomik ve sosyal olarak hazmetmesi son derece zor. EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY TOPLANMALI Bu nedenle toplumun tüm kesimlerini, ekonomik ve sosyal hayatın tüm oyuncularını bir araya getiren Ekonomik ve Sosyal Konsey´in toplanması konusunda ısrar ediyoruz. Sağlık Bakanlığı´nın Bilim Kurulu sadece sağlıkçıları topluyor. Tabi onun kararlarına da saygılıyız. Hazine ve Maliye Bakanlığı´nın Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi ise sadece bürokratlar arasında yapılan bir koordinasyon toplantısı. Ekonomik ve Sosyal Konsey toplumun tüm kesimlerinin ortak aklının ve uzlaşısının tedbirlere yansımasını sağlıyor ve bu tedbirlere olan güveni arttırıyor. ABD MERKEZ BANKASI´NIN HİMMETİNE MUHTAÇ OLDUK Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır buhranlarından biriyle karşı karşıyız diyoruz. Ama iktidar ve ekonomi yönetimi halen işin ciddiyetinin farkında değil. Ekonomiden sorumlu bakan daha birkaç gün önce 2020 büyüme hedeflerine ulaşmakta herhangi bir risk görmediğini, Türkiye´nin IMF´lik bir durumu olmadığını açıkladı. Ama dün kayınpederi çıktı, SWAP hatlarıyla, ABD Merkez Bankası´nın bastığı trilyonlarca dolardan tüm G-20 ekonomilerinin yararlandırılmasını istedi. Yani bir şekilde ABD Merkez Bankası´nın G-20 üyesi olan Türkiye´yi de finanse etmesini istedi. Şimdi sormazlar mı bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye. Demek ki neymiş? Zor oyunu bozarmış. ABD Merkez Bankası, Avustralya, Brezilya, Meksika, Güney Kore, Singapur´un bu ülkelerin her birine 60´şar milyar dolarlık SWAP hattı açtı ama Türkiye´ye açmadı. Burada sorulması gereken soru neden Erdoğan SWAP hattı Türkiye´ye açılsın diye G-20´den ricacı olmak zorunda kaldı? Bugüne kadar iktisat bilimi ve akılla çatışmaya girilmeseydi Merkez Bankası kasasındaki net rezervler 18 milyar dolar değil, çok daha yüksek seviyelerde olacaktı. Ama ?faiz sebep, enflasyon sonuç? diyerek, ne olduğu belirsiz bir saray kaprisinin peşinde milyarlarca doları Merkez Bankası heba etti gitti. Yeterli tedbir alınmadan faizler indirilirken, döviz kuru kıpırdamasın diye Merkez Bankasının kasasındaki milyarlarca dolar eritilip, tüketildi. Şimdi o eritilen milyarlarca dolar döviz rezervinin her bir sentine muhtaç hale geldik. ABD Merkez Bankasının himmetine muhtaç olduk. SARAY BU TABLODAN ZERRE MİSKAL NEDAMET DUYMUYOR 79 bin 944 kahve kapanmış, 259 bin 758 çalışanı işsiz. Okullar kapanmış, 190 bin ücretli öğretmen ve usta öğretici ücret alamıyor. 1 milyon 700 bin esnaftan sadece 264 bininin Halk Bankası´ndaki borcu ertelenmiş ya da ertelenecek. Saray´ın 1 milyon 800 bin yoksul aile için ayırdığı para, tüm bir yıl boyunca ayırdığı para sadece 2 milyar TL. Yani hane başına 1.100 TL eder. Bütün yıl için verilecek para bu. Binlerce hasta Korona Virüsü nedeniyle hastane kapılarında, ölenlerin sayısı giderek artıyor. Ama bakıyoruz iktidar yarattığı bu tablodan zerre miskal nedamet duymuyor. MİLLET CAN DERDİNDE ONLAR RANT DERDİNDE Kaynaklar rant ve gösteriş için çarçur edilmeye devam ediyor. Bir yanda milyonlarca insanımızın sağlığı, aşı, işi tehlikedeyken, diğer yanda bir avuç yandaşa rant dağıtmak için İstanbul Kanalı ihalelerine çıkılıyor. Millet can derdinde, onlar rant derdinde. Ulaştırma Bakanı çıkmış Türkiye Cumhuriyeti salgınla mücadele ederken üretim ve yatırım yapacak güçte olduğunu gösterecekmiş. İyi de bu güç neden hep rantiyeden ve yandaştan yana çalışıyor? Neden muhtaçlara gitmiyor? Oldukça yüksek bir meblağdan bahsediyoruz. Ülkemizin geleceğini kemiren en büyük virüsün rant ve yandaş kayırma virüsü olduğu bir kez daha açıkça görülüyor. YANDAŞA İHALE, VATANDAŞA SABIR VE DUA Dünya tarihinin en büyük salgınlarından biriyle karşı karşıyayız. Ve tüm dünya liderleri vatandaşlarına siz parayı düşünmeyin, sağlığınızı düşünün diyor, bizdeki iktidar vatandaşlarımızı değil ama bir avuç yandaşın cebini doldurmayı düşünüyor. Yandaşlarına milyarlarca dolarlık ihale dağıtanlar, millete gelince sabır ve dua telkin ediyorlar. Oysa bugün bu ülkede milyonlar evinin, arabasının borcunu, kirasını, elektrik, gaz su faturasını nasıl ödeyeceğim diye kara kara düşünmekle meşgul. Yüz yılda bir ortaya çıkan böylesi bir zorluğu ancak birbirimize destek olarak, dayanışarak ve anlayış göstererek aşabiliriz. Ev sahibi kiracısına, işveren çalışanına, alacaklı borçluya anlayış gösterecek. Asıl görevi ise devlet yapacak. Devlet, gerçekten sosyal devlet olacak. Sosyal devlet, vatandaşın sağlığına, aşına ve işine sahip çıkacak. Zor zamanda vatandaşını yalnız bırakmayacak. İŞTEN ÇIKARMAYI ENGELLEYECEK YASA GEREKLİ Burada son zamanlarda giderek artan işten çıkartmalar ve ücretsiz izin şikayetlerine dikkat çekmek istiyoruz. Bunun önlenmesi konusu AK Parti Genel Başkanı tarafından TOBB ve TESK Başkanlarına havale edilmişti. Eğer bu başkanların gücü üyelerini buna ikna etmeye yetmiyorsa, yapılması gereken işten çıkartmaları ve ücretsiz izinleri engelleyecek bir yasanın derhal çıkarılmasıdır. Vatandaşa ?kendi olağanüstü halini ilan et? diyenler, önce vatandaşın asgari ihtiyaçlarını karşılamayı garanti eden bir aile yardımları sigortasını getirmelidirler. Ancak bu yapılırsa milletimiz; sağlığı için eve kapanıp, sokağa çıkmazken, geçim kaygısına kapılmayabilir. Sosyal mesafeyi artırmanın aile bütçesinde yaratacağı olası maliyetleri vatandaşımız ancak bu suretle daha rahat göğüsleyebilir. YEREL BASININ AYAKTA KALMASI ÖNEMLİ Burada yerel basın için de bir parantez açmak istiyorum. Basın ilan kurumu korona virüsüyle mücadele kapsamında basına destek için bazı kararlar aldı. Fakat resmi ilan paralarının ödenmesinde geçmiş dönem vergi borçlarının kesilmesi hala önemli bir sorun olarak duruyor. Bu dönemde, yerel basının ayakta kalması için bu uygulamadan vazgeçilmesi gerekiyor. Bu konuda yerel gazetelerden partimize ulaşan talepleri de sizin aracılığınızla bir kere daha ifade etmek istiyorum. Yerel basının ayakta kalması demokrasimiz açısından önemli. Sadece demokrasi açısından değil sayıları 20 bini bulan basın emekçilerinin, aileleriyle birlikte düşünüldüğünde sayılarının 100 bine yaklaştığını ve dolayısıyla bu insanların iş güvencesinin sağlanması bakımından da bunun çok önemli olduğunu açıkça görüyoruz. ASKERİ HASTANELER YENİDEN AÇILMALI Türkiye´de gündem, Korona kriziyle meşgulken, İdlib ve Suriye´den de yeni haberler geliyor. Biz İdlib´de radikal unsurların silahlı kuvvetlerimize saldırısını önce Rus haber ajanslarından öğreniyoruz. Trump´ın Suriye´deki PKK terör örgütü destekli PYD-YPG terör örgütüyle Erdoğan´ı barıştırma çabalarının anlaşma noktasına geldiğini Beyaz Saray´ın internet sayfasından öğreniyoruz. Bu sözleri Beştepe´deki Saray da Dışişleri de yalanlamadı. Diğer taraftan İdlib´de ve Suriye´nin başka bölgelerinde binlerce askerimiz görev yapıyor. Ve kahraman askerlerimiz zaten çok zor koşullarda görev yaparken şimdi bir de Korona tehdidiyle uğraşmak zorunda kalıyorlar. Askerlerimizin sağlığı için hangi önlemler alınıyor? Bu kapsamda askeri hastaneleri yeniden açmak için daha ne bekleniyor? Şeffaflık, kuşku virüsünün panzehridir. Kuşku virüsünün büyüyüp tüm toplumu sarmasına izin verilmemelidir. BİR SÜRE ALIŞKANLIKLARIMIZA ARA VERECEĞİZ Bizim insanımız samimi ve sıcakkanlıdır. Sevgimizi sarılarak, kucaklaşarak, öpüşerek gösteriyoruz. Ama bir süre bu alışkanlıklarımıza ara vereceğiz. İlk önce kendimizin, sonra sevdiklerimizin canını düşüneceğiz. Sevgi, sorumluluğu da beraberinde getirir. Sevdiklerimiz için sorumlu davranacağız. Bu hastalık musibetini birbirimize destek olarak atlatacağız. Sonra da yakınlarımızdan ayrı kalmayacağız. Yeniden hafta sonları pikniklere çıkacağız, çocuklarımızın mezuniyet törenlerine, düğünlerine, derneklerine, asker uğurlamalarına katılacağız, parklarda, kafelerde, sinemalarda sevdiklerimizle randevulaşıp buluşacağız. Bu günlere bir an önce ulaşabilmek için her zamandan daha fazla saydamlığa, her zamandan daha fazla demokrasiye, her zamandan daha fazla adaletli olmaya, her zamandan daha fazla liyakate, her zamandan daha fazla ortak akla ihtiyacımız var. Benim diyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınızı alabilirim. (CHP Basın Birimine gazeteciler tarafından mesaj yoluyla iletilen sorular) CHP´den bazı siyasetçilerinde ilk testlerinin negatif, ardından pozitif çıktığı söyleniyor. Bu konuyla ilgili görüşünüz nedir? Bir diğer soru, Sağlık Bakanı Koca yeni gelen kitlerin özel hastaneler dahil dağıtıldığını söylemişti. Ancak Ankara başta olmak üzere çoğu özel hastanelerde hala kitlerin gelmediği söyleniyor. Buna ilişkin bir yorumunuz var mı? Bir soru da şöyle; New York ? İstanbul uçak seferleri bugün durduruldu. Ancak son iki günde sadece New York´tan 500 yolcunun geldiği biliniyor. Bu geç gelen iptalle ilgili partinin duruşu ve yorumu nedir? Bu yolcuların karantinaya alınıp alınmadığına veya kontrol edilip edilmediğine dair bir bilgi var mıdır? Ayrıca devam eden İstanbul ? Chicago, Washington gibi seferlerin iptal edilmesi için bir girişim olacak mı?   Faik ÖZTRAK- Şimdi kitlerle ilgili olarak herhangi bir planlamanın, herhangi bir tedarik altyapısının sağlamlaştırılmasıyla ilgili tedbirin olmadığını gelişmelerden anlıyoruz. Alelacele bir takım önlemler alınıyor. Tabi bu önlemler çerçevesinde de ortaya zaman zaman bir takım sıkıntılar çıkıyor. Bununla ilgili tabi ki, özellikle bu sağlıkla ilgili kurmuş olduğumuz masada bulunan arkadaşlarımız durumu takip ediyorlar. Ne olduğunu takip ediyorlar, izliyorlar, alınan tedbirleri de öğrenmek için gerekli girişimlerde bulunuyorlar. Şunu söyleyeyim, önce Amerika´ya şu kadar kit ihraç ettik diye başladık. Şimdi bakıyoruz bırakın Amerika´ya kit mit ihraç etmeyi bizim kendi sıkıntılarımıza yetecek, salgınla mücadele edecek kitimiz elde yokmuş. Alelacele bu kitleri getirmeye çalışıyoruz. Ve dolayısıyla da hem çeşitli söylentiler bu çerçevede ortaya çıkıyor. Hem de çeşitli sıkıntılar bu çerçevede ortaya çıkıyor. Uzmanları dinliyorum zaman zaman televizyonda tabi bu önce negatif, sonra pozitif çıkması meselesi var. Bu hastalık ilginç bir hastalık olduğunu söylüyorlar. Önce negatif çıkan bir tanı daha sonra yapılan bir testte pozitif çıkabilir. Bu virüsün böyle bir özelliği olduğu söyleniyor. Ama bütün bunları aşmanın bir tek yolu var. Dünya Sağlık Örgütü´nün söylediği gibi test, test, test? Ama öyle gözüküyor ki biz bu işte geç kaldık. Elimizde yeterli test kiti sayısıyla bu işe başlamadık. Çeşitli dış hatların kapatılmasına gelince, başka dış hatlarda da sorun olduğu anlaşılıyor. ABD şu anda bu pandeminin yeni merkezlerinden biri ya ilan edildi ya da ilan edilmek üzere. Dolayısıyla Amerika´ya yapılan seferleri ve o seferlerle Türkiye´ye gelenlerin kontrolü konusunda, durdurulması ve bu seferlerle Türkiye´ye gelenlerin önlenmesinin halkımızın sağlığı bakımından çok büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. Umuyorum bundan önce açıklanmış kararlar çerçevesinde bunu da arkadaşlarımız izliyor. Amerika´dan gelenlerle ilgili karantina önlemleri 14 günlük gözlem altında kendi kendini tutma önlemleri işletiliyordur diye düşünüyorum. Soru- Diyanetten yapılan açıklamada biliyorsunuz Cuma namazlarının kılınmayacağı belirtilmişti. Oysa bugün Ankara Beştepe Millet Camii´nde çok az sayıda katılımla ve salgına karşı gerekli tedbirler alınarak Cuma namazı icra edilecek denildi. Ve bu namaz Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde icra edildi. Farklı yorumlarda devletin getirdiği yasak devlet başkanı tarafından deliniyor deniliyor. Hatta yetmiyormuş gibi Diyanet İşleri Başkanlığı da buna öncülük ediyor tarzı yorumlar yapıldı. CHP´nin bu namazla ilgili duruşu ve yorumu nedir? Faik ÖZTRAK- Şimdi baştan şu söylenmişti. Cuma namazlarının halkın sağlıyla ilgili olarak yarattığı tehlike nedeniyle cemaatle kılınmayacağı ifade edilmişti. Bu çerçevede de milletimiz bu karara büyük ölçüde uydu. Şimdi öyle anlaşılıyor ki adı millet ama cemaati protokol olan Beştepe´deki camide protokol cemaatle namaz kılmış. Çok açık ifade edeyim, siz millete yapma dediğinizi sarayda yapacaksınız? Hep söylüyorum milleti unuttular, milletin sesini duymuyorlar ve millete yapma dediklerini sarayda yapıyorlar. Ben açık söyleyeyim, yazıktır, ayıptır, günahtır. Teşekkür ediyorum.
Editör: TE Bilisim