Aslında her şey Ümraniye´de bir evde bulunan bombalarla başladı. Bombaların ardından peş peşe bombalar patlamaya başladı. Birden ?Ergenekon? isimli bir terör örgütü (!) devlete yönelik darbeye teşebbüs edemeden hazırlık aşamasında deşifre edilmişti. Paralel yapıya mensup basın yayın organları yıllarca ?ETÖ? Ergenekon Terör örgütü propagandası yaparak başta Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere birçok general, subay ve erbaş bu terör örgütünün bir üyesi olarak tutuklanmış kimileri bunu şerefine yediremeyerek intihar etmişti. Yıllar geçse de elle tutulur bir iddianame hazırlanamamış ve tam ?ETÖ? davası bitecek derken ?Balyoz Harekâtı? gündeme gelmişti. Balyoz harekâtının detayları tüyler ürperticiydi. Tüm stratejik kurumlar ve tarihi camiler bu harekâtta bombalanacak yerle bir edilecekti. TSK başta olmak üzere ülke yönetimi bu ?Balyozcu? paşaların eline geçecekti. Yargı tam Ergenekon´u karara bağlama aşamasına gelmiş iken birden ?Balyoz? isimli harekâtla Ergenekon dosyaları birleştirilme kararı alındı. Bu dalgada da birçok paşa ve stratejik noktalardaki subaylar ihanet suçlamasıyla tutuklanmış ve masumiyetlerinin kanıtlanması için yıllarca sürecek bir tutukluluk sürecine mahkûm edilmişlerdi. Tezgâh o kadar büyük ve kirliydi ki dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınc´a suikast girişimi bahanesiyle devletin mahremi sayılacak kozmik odaya girilmiş ve gizli kalması gereken belgeler odadan çıkıp gitmişti.   Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu´ nu hatırlayın! Helikopterin düştüğü yer belliydi, 20 dakika İHA muhabiri ile yetkililer görüşme yapıyor ne hikmetse yerleri bir türlü tespit edilemiyordu. Oracıkta şehit oldular. Asker helikopterin enkazını dağın diğer tarafında arıyor, bulamıyordu. Ve bundan yaklaşık bir ay önce alınan karar doğrultusunda bu davaya takipsizlik kararı verilerek valiler, emniyet müdürleri ve askerlerden oluşan yüzden fazla kişinin dosyası kapandı. Bu davanın neden sonuçlanamadığını bugün çok daha iyi anlıyoruz. Yargı ve TSK içerisine sızmış paralel şebeke, tezviratları ortaya çıkaracak her türlü isim ya da oluşumu derdest edecek güçte ve kabiliyette imişler. Umarım, Rahmetli Yazıcıoğlu´nun dosyası yeniden görülmeye başlanır ve gerçekler gün yüzüne çıkar.   Ergenekon ve Balyoz davaları görüldüğü yıllarda kendi köşemden bu davalar bir senaryodur mahiyetinde birçok yazı kaleme almıştım. Bize ?siz paranoyak olmuşsunuz? diyorlardı.  Şimdi her şey çok daha net anlaşılıyordur her halde? 15 Temmuz´da darbe yapmak zorunda kalan kuvvet komutanları ve subayların hazırlığını daha o yıllarda planlandığını ve hayata geçirdiklerini olayları birleştirince daha iyi anlıyoruz. Bu kanlı tezgâhta vatan sevdalısı paşalar ve subaylar hain diye içeriye tıkılmış, yerlerini bugünün darbeci unsurları almıştı. Evet, bu gün o tarihlerde tutuklanıp serbest kalan ve darbe girişiminde yer alan subaylar da  mevcut ama önemli olan planın tıkır tıkır işlemesiydi. Bu dümeni fark edenler yok muydu? Elbette vardı. Bu tehlikeyi yüksek sesle dile getiren Emekli Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ ?TSK içerisinde tehlikeli bir yapılanma var ve bunlar çökertilmeli? demesi önemliydi. Bu cümleden sonra terörist ilan edilen Başbuğ Paşa 3,5 yıl terörist damgasıyla tutuklu kaldı. Ya Hanefi Avcı´nın kaleme aldığı ?Haliç´te yaşayan Simonlar? isimli kitabı? İşte tam da bunu anlatıyordu. Bu emniyet müdürümüz de darbeci diye tutuklandı. Kim bu yapılanmayı ifşa etmeye çalıştıysa darbeci ya da terörist damgası yiyerek tutuklandı. Nasıl tutuklandıklarını yapılanmanın derinliklerini gördükten sonra çok daha net anlayabiliyoruz.      Asıl şimdi Paralel ile mücadele başlamıştır. Bu konuda Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize güveniyoruz. 11 yıldır kâbus gibi geçen bu süreçte kaybettiğimiz canların ruhları ancak bu şekilde rahata kavuşacak, mağdur olanların mağduriyetleri o zaman bir nebze sona erecektir. En akılda kalansa ?Örgütün kasası? olarak ilan edilen fakat öldüğünde defin parası bile olmayan Kuddusi Okkır´ ın hazin fotoğraflarıdır.  Haydi Bismillah?  
Editör: TE Bilisim